Çocuklarla yazı serisi
Sevgili kardeşlerim,
Yazımın başlığını okuyunca, sizi birlikte bir iş yapmaya (oyun oynamaya, ders çalışmaya, koro halinde şarkı söylemeye…) davet ettiğimi anlamışsınızdır.
Hayatta öyle işler karşınıza çıkar ki, bu işleri kendi başınıza yapmanız mümkün olmaz. Yanınızda, aynı konuda sizinle birlikte çalışacak arkadaşlarınıza ihtiyaç duyarsınız.
İlköğrenimde iken kollarınız vardır. Temizlik kolu, kütüphane kolu, temsil kolu gibi. Bu kollarda görev alan arkadaşlarınızla bir görev taksimi (bölüşümü) yaparsınız. Her bir arkadaşınız kendine düşen görevi yapar. Bir de bakarsınız ki kol olarak bütün sınıfı kapsayan güzel bir çalışma ortaya çıkarmışsınız.
Hayata atılınca da sağda solda kurulmuş birçok dernek ve vakıf görürsünüz ki toplum içinde (işsizlere iş bulma, fakirlere destek, hakkı ve hayrı tanıtma, cami yaptırma ve yaşatma… gibi) bir takım çalışmaları topluca üstlenmişler götürmeye çalışmaktadırlar.
Bazı insanlar bu işlere karar verme kademesindedirler. Bunlara idareciler denmektedir. Bazı insanlar hizmetin ve çalışmanın bir ucundan tutmuşlardır. Bakarsınız bunlar para toplarlar, konferans verdirirler, tanıtım malzemeleri afiş ve rozet hazırlarlar, üyelere eğitim yaptırırlar… Bu ve benzeri birçok iş birlikte çalışarak yerine getirilebilir.
Yine, partiler de aynı fikri savunan insanların bir iş yapmak için toplandığı yerlerdir. Bir farkla ki partiler aynı zamanda ülke yönetimine de talip olurlar. Seçim zamanlarında halkımız hangisine fazla oy vermişse o parti hükümeti kurar ve çalışmalarına başlar.
TUZAĞA DÜŞEN KUŞLAR
Mevlana Hazretleri Mesnevi adını verdiği eserinde, birlikte olunduğunda yapılabilecek bir işin nasıl başardığını güzel bir hikâye ile anlatmaktadır.
“Zaman kıştır ve her tarafın karlarla kaplanmış olduğu bir gündür.
Sabahın erken saatlerinde yuvalarından çıkan sürü sürü kuşlar, öbek öbek uçmakta ve karınlarını doyuracak bir yem aramaktadırlar.
Fakat bir türlü yem bulunamamaktadır. Zira onların uçuştukları yerler tamamen karlarla kaplıdır ve kuşların yemleri bu karın altında kalmıştır.
Bu karlı kış gününde kuşların yemsiz ve aç kalacağını düşünen bir avcı, bir bölgeye kuşlar için biraz yem saçar.
Bu avcı iyi yürekli, iyilik seven ve darda kalmış olanlara yardım etmekten huzur duyan bir avcı değildir. Bilakis kuşları bu yemlerle yakalamak istemektedir.
Kuşlara yem attığı yerin üzerine bir büyük ağ (ince naylon iplikli büyük file) serer.
Nitekim bir müddet sonra yemleri gören (ama ağı göremeyen) kuşlar, bu yemleri yiyerek karınlarını doyurmak için yemlerin bulunduğu yere inerler.
Başlarlar yemleri gagalamaya.
Fakat o da ne? Her bir kuşun ayağına, tuzak olarak yere serilen ağın bir ilmiği dolaşır ve onu bulunduğu yerde tutar.
Bunu fark eden her bir kuş, bu ağdan kurtulabilmek için başlar çırpınmaya…
Fakat ne mümkün… Kuşların çırpınışları onları ağa daha çok bağlar. Bu onların yorulmalarından başka işe yaramaz.
Kuşlar çırpınmaktan yorulmuş ve nefes nefese kalmışlardır.
Bu esnada kuşların içlerinden bilgin bir kuş diğer kuşların da duyabileceği bir sesle onlara seslenir. Der ki;
Ey… Benim değerli arkadaşlarım. Görüyorsunuz ki bir avcı bu tuzağı kurmuş ve bizi bu tuzakla yakalamıştır. Bir müddet sonra gelerek bizleri alacaktır.
Biz böyle tek tek kanat çırpmayla da bu tuzaktan kurtulamıyoruz. Bunu da görüyorsunuz. Her birimiz yorulduk ve gücümüz de azalmıştır.
Eğer beni dinlerseniz, şimdi kanat çırpmayı bırakalım ve bir müddet dinlenelim. Eski gücümüze kavuştuğumuzda, benim vereceğim bir komutla hep beraber (birlikte) kanatlarımızı çırpalım. Ümit ediyorum ki bu birlikte çırptığımız kanatlarımız, bizim kurtuluşumuza sebep olacaktır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” buyurmuştur, der.
Çaresizlik içinde olan kuşlar, bu teklifi uygun bulurlar ve bir müddet dinlenerek eski güçlerine kavuşurlar. Teklifi yapan akıllı kuş;
“Dikkat edin… Şimdi komut vereceğim” diyerek önce onların dikkatlerini çeker ve arkasından tok bir sesle;
“Ya Allah…” diyerek komutunu verir.
Aynı anda yüzlerce kuşun birlikte çırptıkları kanatları, öyle bir güç doğurur ki bütün kuşları bağlayan ağ, tamamen yerden havaya kalkar.
Bir müddet öylece giden kuşlar, avcının kendilerine erişemeyeceği bir dağ yamacına konarak, orada gagaları ile ipleri kemirerek bu ağdan kurtulurlar”
Aman dikkat edin sevgili çocuklar,
İşlerinizde, hep arkadaşlarınızla birlikte hareket etmeye çalışın. Avcı rolünü üslenmiş bulunan kişi ve kuruluşları iyi tespit edin, sakın onların tuzaklarına düşmeyin.
Sevgili kardeşlerim,
Yazımın başlığını okuyunca, sizi birlikte bir iş yapmaya (oyun oynamaya, ders çalışmaya, koro halinde şarkı söylemeye…) davet ettiğimi anlamışsınızdır.
Hayatta öyle işler karşınıza çıkar ki, bu işleri kendi başınıza yapmanız mümkün olmaz. Yanınızda, aynı konuda sizinle birlikte çalışacak arkadaşlarınıza ihtiyaç duyarsınız.
İlköğrenimde iken kollarınız vardır. Temizlik kolu, kütüphane kolu, temsil kolu gibi. Bu kollarda görev alan arkadaşlarınızla bir görev taksimi (bölüşümü) yaparsınız. Her bir arkadaşınız kendine düşen görevi yapar. Bir de bakarsınız ki kol olarak bütün sınıfı kapsayan güzel bir çalışma ortaya çıkarmışsınız.
Hayata atılınca da sağda solda kurulmuş birçok dernek ve vakıf görürsünüz ki toplum içinde (işsizlere iş bulma, fakirlere destek, hakkı ve hayrı tanıtma, cami yaptırma ve yaşatma… gibi) bir takım çalışmaları topluca üstlenmişler götürmeye çalışmaktadırlar.
Bazı insanlar bu işlere karar verme kademesindedirler. Bunlara idareciler denmektedir. Bazı insanlar hizmetin ve çalışmanın bir ucundan tutmuşlardır. Bakarsınız bunlar para toplarlar, konferans verdirirler, tanıtım malzemeleri afiş ve rozet hazırlarlar, üyelere eğitim yaptırırlar… Bu ve benzeri birçok iş birlikte çalışarak yerine getirilebilir.
Yine, partiler de aynı fikri savunan insanların bir iş yapmak için toplandığı yerlerdir. Bir farkla ki partiler aynı zamanda ülke yönetimine de talip olurlar. Seçim zamanlarında halkımız hangisine fazla oy vermişse o parti hükümeti kurar ve çalışmalarına başlar.
TUZAĞA DÜŞEN KUŞLAR
Mevlana Hazretleri Mesnevi adını verdiği eserinde, birlikte olunduğunda yapılabilecek bir işin nasıl başardığını güzel bir hikâye ile anlatmaktadır.
“Zaman kıştır ve her tarafın karlarla kaplanmış olduğu bir gündür.
Sabahın erken saatlerinde yuvalarından çıkan sürü sürü kuşlar, öbek öbek uçmakta ve karınlarını doyuracak bir yem aramaktadırlar.
Fakat bir türlü yem bulunamamaktadır. Zira onların uçuştukları yerler tamamen karlarla kaplıdır ve kuşların yemleri bu karın altında kalmıştır.
Bu karlı kış gününde kuşların yemsiz ve aç kalacağını düşünen bir avcı, bir bölgeye kuşlar için biraz yem saçar.
Bu avcı iyi yürekli, iyilik seven ve darda kalmış olanlara yardım etmekten huzur duyan bir avcı değildir. Bilakis kuşları bu yemlerle yakalamak istemektedir.
Kuşlara yem attığı yerin üzerine bir büyük ağ (ince naylon iplikli büyük file) serer.
Nitekim bir müddet sonra yemleri gören (ama ağı göremeyen) kuşlar, bu yemleri yiyerek karınlarını doyurmak için yemlerin bulunduğu yere inerler.
Başlarlar yemleri gagalamaya.
Fakat o da ne? Her bir kuşun ayağına, tuzak olarak yere serilen ağın bir ilmiği dolaşır ve onu bulunduğu yerde tutar.
Bunu fark eden her bir kuş, bu ağdan kurtulabilmek için başlar çırpınmaya…
Fakat ne mümkün… Kuşların çırpınışları onları ağa daha çok bağlar. Bu onların yorulmalarından başka işe yaramaz.
Kuşlar çırpınmaktan yorulmuş ve nefes nefese kalmışlardır.
Bu esnada kuşların içlerinden bilgin bir kuş diğer kuşların da duyabileceği bir sesle onlara seslenir. Der ki;
Ey… Benim değerli arkadaşlarım. Görüyorsunuz ki bir avcı bu tuzağı kurmuş ve bizi bu tuzakla yakalamıştır. Bir müddet sonra gelerek bizleri alacaktır.
Biz böyle tek tek kanat çırpmayla da bu tuzaktan kurtulamıyoruz. Bunu da görüyorsunuz. Her birimiz yorulduk ve gücümüz de azalmıştır.
Eğer beni dinlerseniz, şimdi kanat çırpmayı bırakalım ve bir müddet dinlenelim. Eski gücümüze kavuştuğumuzda, benim vereceğim bir komutla hep beraber (birlikte) kanatlarımızı çırpalım. Ümit ediyorum ki bu birlikte çırptığımız kanatlarımız, bizim kurtuluşumuza sebep olacaktır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” buyurmuştur, der.
Çaresizlik içinde olan kuşlar, bu teklifi uygun bulurlar ve bir müddet dinlenerek eski güçlerine kavuşurlar. Teklifi yapan akıllı kuş;
“Dikkat edin… Şimdi komut vereceğim” diyerek önce onların dikkatlerini çeker ve arkasından tok bir sesle;
“Ya Allah…” diyerek komutunu verir.
Aynı anda yüzlerce kuşun birlikte çırptıkları kanatları, öyle bir güç doğurur ki bütün kuşları bağlayan ağ, tamamen yerden havaya kalkar.
Bir müddet öylece giden kuşlar, avcının kendilerine erişemeyeceği bir dağ yamacına konarak, orada gagaları ile ipleri kemirerek bu ağdan kurtulurlar”
Aman dikkat edin sevgili çocuklar,
İşlerinizde, hep arkadaşlarınızla birlikte hareket etmeye çalışın. Avcı rolünü üslenmiş bulunan kişi ve kuruluşları iyi tespit edin, sakın onların tuzaklarına düşmeyin.