Bireylerin içinde bulundukları çevre bu aile ortamı, okul ortamı olsun onların yetişmesinde etkin rol oynarlar. Hatta çevre ve hayat şartlarının kişilerin karakterleri üzerinde tesirleri olduğunu bütün pedagoglar söylüyorlar. Meseleye bir başka boyutta baktığımızda karakter ruhun istikrar bulmuş hâlidir. Eğer karakter menfi ortamlarda yapılandıysa sonuçta menfi davranışlar ortaya koyan fertler çıkıyor. Meselâ; Doğuda yetişen bir kişiye devamlı Kürt halkının ezilmişliğinden, temel hak ve hürriyetinin olmadığından bahsedilse yahut kan davasının ve aşiret problemlerinin haklılığı ve kutsallığı anlatılsa böylesi bir ortamda yetişen bireyler pek tabidir ki o değerleri doğru görecektir. Bireylerde doğru değerlerin yapılanması için eğitim şarttır. Doğru diye verilen yanlışların giderilmesi için de eğitim şarttır. Eğitim ile hayat biçim ve istikrar kazanır. Hayatın kopmaz parçası olan eğitimin kalitesine göre bireyler yetişir.
İlk eğitimin temel taşı ailedir, dedik. Bireyler yaşamları boyu en kalıcı eğitimi aileden alırlar. Yine bireyler yaşadıkları sürece aileden aldıkları müspet ve menfi değerlerle davranışlarını ortaya koyarlar. Davranışları biçimlendiren mihenk taşıdır aile.
Bir diğer eğitim basamağı okullardır. Bireyin okuduğu; ortaöğretim, lise, üniversite her biri onun eğitiminde ayrı bir sıçrama yapar. Bu eğitim süreci eğer amacına ulaştırılabilirse bireyin sosyalleşmesinde, insani ilişkilerin geliştirilmesinde ve bilginin doğru kullanılmasında en etkin unsurdur. Okumuş bilgili insandan aldığı eğitime uygun insanca davranışlar beklenir. Fakat bugün ne yazık ki (hep bahsettiğimiz gibi) bizim eğitim kurumlarımızda hızla planlanan öğretim müfredatı uygulanmakta eğitime pek ehemmiyet verilmemekte. Bunu eğitimli diye yetişen insanlara baktığımızda rahatlıkla görebiliyoruz. Eğitim ve öğretim kurumlarında bireylere asıl kazandırılması gereken şey doğruların ve müspet değerlerin verildiği eğitimdir. Buralarda bireylere dini, milli, insani değerlerin ön plana çıktığı müspet ve menfinin çelişmediği bir eğitimin sunulması ana hedef olmalıdır.
İnsan eğitiminde bir diğer basamak medyadır. Medyanın insan eğitimindeki katkısı inkar edilemez. Basın yayın unsurları yaptıkları görsel yayınlarla insanları olumlu ve olumsuz etkilemektedirler. Gazete, dergi ve magazinleri de bu eğitim sürecine katabiliriz. Halkının bilinçlenmesinde üzerine düşen sorumluluğunu idrak eden bir medya; milletinde tespit ettiği yanlış davranış biçimlerinin üzerine giderek onları halkının yeniden doğru olarak şekillendirmesine yardımcı olmak adına yılmadan çalışmalıdır diye düşünüyoruz. Örneğin çağdaş teknolojiyi kullanarak yeni programlar, filmler, diziler, yazılar, bültenler hazırlamalı uygun zeminlerde bunları halkına sunmalıdır. İnsanlar evlerine gelir gelmez önce televizyonun düğmesine basıp ne var ne yok demeden yorgunluk çıkarmak için olur olmaz her şeyi seyretmekteler. Vakitlerinin çoğunu harcadıkları bu cazip kutuya onların ihtiyaçlarına hitap eden ayni cazibede programlar konulsa ne güzel olur düşüncesindeyiz. Kanalları geziyorsunuz koskoca Türkiye’nin televizyonlarında yararlı bir program göremiyorsunuz. Bu acı veriyor size! Maalesef bugün ki medya; ‘ye-iç-rahatını ara’, ‘gez-eğlen-keyfine bak’, ‘kimseye bağımlı kalma-özgür ol- hayatını yaşa’ felsefesi güdüyor. Bu sebeple son derece dünyaya düşkün, israfçı, maddeperest ve materyalist bir kültür oluşturarak sadece kendini düşünen bencil tek tip insan modelini insanımıza hedef gösteriyor. Etrafınızdaki insanlara şöyle bir bakın arkadaşlarınıza, akrabalarınıza, komşularınıza genelde hep çıkarcılık hâkim değil mi? Nerde kaldı eski dostluklar, arkadaşlıklar? Karşılık beklemeden yapılan iyilikler kaldı mı artık demiyor muyuz?
Neden böyle olduk.
Bugüne kadar bizi bu duruma sokan eğitim unsurlarında aksayan ve bozulan bir şeylerin olduğu muhakkak. O halde tüm eğitim basamaklarının sorgulanarak yeniden yapılanmasına ihtiyaç var diye düşünüyoruz.
Sizlere hayırlı günler diliyorum efendim.