Doğruların-eğrilerin, haramların-helallerin, güzelliklerin-çirkinliklerin birbirine karıştığı bir devirde yaşıyoruz. Her gün ömür sermâyesinden bir bir tükettiğimiz halde alt üst olan dengelerimiz dahi bizi kendimize getiremiyor. Ölçülerde şaşmalar var. Hayat tarzında bozuk giden yanlış işleyen bir yaşantı şekli hâkim. Aklımız, gönlümüz karışmış. Düşünce ve fikirlerimize gölgeler düşmüş. Kalplerde pusular var. Çağdaş yaşama ayak uydurma her safhada en ileri boyutta.
‘Gül’ insana günahları diken olmuş batıyor. Günah dikenleri ‘Gül’ insanı incitiyor, kalbini kanatıyor, gönlünü tırmalıyor. Gözünü bozuyor, kulaklarını deliyor, beynini ve ruhunu yaralıyor. Neticede ‘Gül’ kendisinden beklenen rayihaları etrafına yansıtamıyor. Şimdilerde ki kokusuz güller misler gibi kokmuyor.
Cenâbı Hak, kâinatta ilâhî kanunlarla koyduğu dengenin bozulmaması için Kur’ân’ında insanları uyarıp durur. Özellikle ‘Rahman’ sûresinde; önce dünya nimetlerinden bahsederek; güneşten, aydan, gökteki mizandan; ağaçlardan, meyvelerden, hoş kokulu bitkilerden yeryüzündeki düzenden; gemilerden, inci ve mercanlardan denizler âleminden anlatır. Arkasından da cennet nimetlerini sayıp dökerek insanları şöylece uyarır: ‘ Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın.’ (Rahman S.8.A) Oysa insanoğlu sâdece tartıda mı her hususta haddi aştı, dengeyi bozdu. Ölçüyü kaçırdı, kıstaslarını yitirdi. Derken hem insan dengesi hem dünya düzeni altüst oldu. Hayâtı doğru algılayamaz hâle geldi.
Dedik ya bugün insanın yaşadığı ölçülerde şaşmalar mevcut. Kur’ân’ın ve sünnetin dışında bir hayat yaşıyoruz. İstikâmette sapmalar var. Hayâtımızın her aşaması ve her evresi temel ilâhi öğretinin dışında. Kılık kıyâfetlerimiz, yemek yeme tarzımız, oturma şeklimiz, konuşmalarımızdaki ölçüsüzlükler, iletişimlerimizdeki bozukluklar, her konuda israflarımız hepsi hepsi Kur’an ve sünnete uygunluk arz etmiyor. Edep yok, takva yok, Kalpler kirli, gönüller harap, ruhlar yıkık. Bir de kalkıp cenneti istiyoruz. Yürekler bu halde mâneviyattan yoksunken nasıl en güzel şeylere tâlip olabiliyoruz? Eviniz bozuk, düzensiz, tertipsiz, kirli ve dağınıksa oraya nasıl misâfir buyur edebilirsiniz? Darmadağınık yüreklere âlemlerin Rabbi veya kâinâtın efendisi nasıl buyur edilebilir? Hâneyi mâmur hâle getirmek gerekir ki oraya Sultanlar teşrif etsinler.
İnsanlar hayatta hep güzele tâlip olurlar. Elbette güzele kim tâlip olmaz? Fakat güzeli almak, güzel olmak kolay şey değildir. Güzel olmak mânâ cihetiyle kâmil olmak demektir. Ancak güzel olmak yâni kâmil olmak için de yapılması gerekenler vardır. Güzel insan ‘Gül’ insan düşünmeli ki:
‘Ben Rabb’imin istediği özelliklerden ne kadarına sâhibim.’ Yine,
‘Peygamberimin istediği özelliklerin ne kadarı bende var?’ Devamla,
‘Ben sahâbe efendilerim olan o yıldız şahsiyetlere ne kadar benziyorum?’
İşte bu soruların cevâbı, bizi hem dünyevî hem uhrevî boyutuyla istediğimiz, özlediğimiz hayâta taşıyacaktır.
Hayâtı doğru okumak için; dengeli, itidalli, şaşmayan prensiplere sahip bir Müslüman olmaya çalışmalı, edep ve hayâyı yitirmemeli, salih dostlardan ayrılmamalı, mutlak ilim rahmetiyle beslenmeliyiz. Kitaplardan öğrendiklerimiz tüm doğruları hayatımıza koymalıyız. Yıllarca beyne işlenen bilgiler kalbe rahmet ve nur olarak indirmeli ilmi irfan boyutuna yükseltmeliyiz. Hak bildiğimiz yoldan şaşmamalı eğrilerle oturup kalkmamalıyız vesselam.
‘Gül’ insana günahları diken olmuş batıyor. Günah dikenleri ‘Gül’ insanı incitiyor, kalbini kanatıyor, gönlünü tırmalıyor. Gözünü bozuyor, kulaklarını deliyor, beynini ve ruhunu yaralıyor. Neticede ‘Gül’ kendisinden beklenen rayihaları etrafına yansıtamıyor. Şimdilerde ki kokusuz güller misler gibi kokmuyor.
Cenâbı Hak, kâinatta ilâhî kanunlarla koyduğu dengenin bozulmaması için Kur’ân’ında insanları uyarıp durur. Özellikle ‘Rahman’ sûresinde; önce dünya nimetlerinden bahsederek; güneşten, aydan, gökteki mizandan; ağaçlardan, meyvelerden, hoş kokulu bitkilerden yeryüzündeki düzenden; gemilerden, inci ve mercanlardan denizler âleminden anlatır. Arkasından da cennet nimetlerini sayıp dökerek insanları şöylece uyarır: ‘ Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın.’ (Rahman S.8.A) Oysa insanoğlu sâdece tartıda mı her hususta haddi aştı, dengeyi bozdu. Ölçüyü kaçırdı, kıstaslarını yitirdi. Derken hem insan dengesi hem dünya düzeni altüst oldu. Hayâtı doğru algılayamaz hâle geldi.
Dedik ya bugün insanın yaşadığı ölçülerde şaşmalar mevcut. Kur’ân’ın ve sünnetin dışında bir hayat yaşıyoruz. İstikâmette sapmalar var. Hayâtımızın her aşaması ve her evresi temel ilâhi öğretinin dışında. Kılık kıyâfetlerimiz, yemek yeme tarzımız, oturma şeklimiz, konuşmalarımızdaki ölçüsüzlükler, iletişimlerimizdeki bozukluklar, her konuda israflarımız hepsi hepsi Kur’an ve sünnete uygunluk arz etmiyor. Edep yok, takva yok, Kalpler kirli, gönüller harap, ruhlar yıkık. Bir de kalkıp cenneti istiyoruz. Yürekler bu halde mâneviyattan yoksunken nasıl en güzel şeylere tâlip olabiliyoruz? Eviniz bozuk, düzensiz, tertipsiz, kirli ve dağınıksa oraya nasıl misâfir buyur edebilirsiniz? Darmadağınık yüreklere âlemlerin Rabbi veya kâinâtın efendisi nasıl buyur edilebilir? Hâneyi mâmur hâle getirmek gerekir ki oraya Sultanlar teşrif etsinler.
İnsanlar hayatta hep güzele tâlip olurlar. Elbette güzele kim tâlip olmaz? Fakat güzeli almak, güzel olmak kolay şey değildir. Güzel olmak mânâ cihetiyle kâmil olmak demektir. Ancak güzel olmak yâni kâmil olmak için de yapılması gerekenler vardır. Güzel insan ‘Gül’ insan düşünmeli ki:
‘Ben Rabb’imin istediği özelliklerden ne kadarına sâhibim.’ Yine,
‘Peygamberimin istediği özelliklerin ne kadarı bende var?’ Devamla,
‘Ben sahâbe efendilerim olan o yıldız şahsiyetlere ne kadar benziyorum?’
İşte bu soruların cevâbı, bizi hem dünyevî hem uhrevî boyutuyla istediğimiz, özlediğimiz hayâta taşıyacaktır.
Hayâtı doğru okumak için; dengeli, itidalli, şaşmayan prensiplere sahip bir Müslüman olmaya çalışmalı, edep ve hayâyı yitirmemeli, salih dostlardan ayrılmamalı, mutlak ilim rahmetiyle beslenmeliyiz. Kitaplardan öğrendiklerimiz tüm doğruları hayatımıza koymalıyız. Yıllarca beyne işlenen bilgiler kalbe rahmet ve nur olarak indirmeli ilmi irfan boyutuna yükseltmeliyiz. Hak bildiğimiz yoldan şaşmamalı eğrilerle oturup kalkmamalıyız vesselam.