Bugün insanların çoğunda mevcut olumsuzluklardan kötü bir hayat senaryosu çizme becerisi var. Elbette ki olumsuzluklar herkesi tedirgin ve rahatsız eder, huzursuz kılar ama bu hayâtın sonu demek değildir. Ne olursa olsun hayat devam ediyor. Hayâtı mutlu bir şekilde yaşamak istiyorsak yaşam yolculuğumuzda önümüze çıkabilecek engelleri en doğru bir tarzda aşarak yola devam etmek en akıllıca yol değil midir?
Hayâtı yaşarken bizi rahatsız edecek şeyler mutlak olacaktır zira hayat hep olumlu süren bir serüven değildir. Unutulmamalıdır ki hem kişisel ve âilevî olarak hem de toplum olarak karşılaşabileceğimiz her türlü menfîlik bizim hayat tecrübemizi artırarak olgunlaştırır. Bâzen bizim için kötü gibi görünen şeylerin zaman içinde kendimiz için daha iyi olduğunu anlayabiliriz. Denir ya; ‘Her şerde hayır, her hayırda şer vardır.’ Bu söz aslında hayâtımızda hep tecelli eder de fakat biz farkında olmayız.
Meselâ şimdi ülke bazında yaşanan ekonomik problemler hemen insanları karamsar bir tabloya doğru götürüyor. Halbuki oluşan tablodan nasıl hayır çıkar diye düşünerek bilinçli adımlar atılrsa belki de bu durum memleketimizin çoğu ürünlerinin yerli olarak yapılmasına vesile olacaktır. Zorlanmadan rahata çıkılmaz. Yeter ki hayat ile mücâdele azmimizi kaybetmeyelim. Yılmadan kararlılıkla problemlerin üstesinden gelebilelim.
Kişisel olarak da ayni şeyler söz konusu. Herkesin yaşadığı ortamından kaynaklanan veya âilesinden yâhut farklı sebeplerden doğan sıkıntıları olabiliyor. Sıkıntıları gidermede şahsiyetler etkendir. Güçlü karakterler ve zayıf karakterlerin menfi hâdiselere bakış tarzı bir değildir. Öldük, bittik, mahvolduk senaryolarını çizenler çoğunlukla zayıf karakterli kişilerdir. ‘Bu problemin üstesinden de geliriz Mevlâ’nın izniyle, ölmedik ya hoş’ diyenler güçlü karakterdeki kişiliklerdir.
Günümüzde maalesef ilk şahsiyetin çizildiği mekanlar olan ne âilevi ortamlarda ne de şahsiyetin gelişerek şekillendiği zeminler olan okul ortamlarında insanımızın karakter eğitimi üzerinde durulamıyor. Asıl üzülünecek nokta burasıdır. Şahsiyet eğitimi çok mühimdir. Çünkü insan küçüklükten bu yana geliştirdiği ahlak ve karakteriyle önüne gelen hayâtı ve karşılaşabileceği zorlukları yenebilir yâhut tökezler. Ebeveynler ve eğitmenler yetiştirecekleri insanlara bu mühim husûsu yerleştirebilme çabasında olmalılar. Yoksa hep ihmâle uğrayan ve dikkat gösterilmeyen bu konu insanların hayâtının sonu olabiliyor, ülke olarak da gergin ve kaos ortamına sürüklenebiliyor.
İnsan yaşamını sürdürürken hiç aklına gelmeyecek çirkinliklerle karşılaşabilir, dünyâsını –güya- zindan edebilecek durumlarla yüz yüze gelebilir. Olsun, bunlar hepimiz ve herkes için geçerli şeylerdir. Kişi olumsuzluklara ancak güçlü bir şahsiyetle karşı koyabilir. Yine karşılaştığı sıkıntılara o yaşa kadar aldığı mânevî dinamikler olan sabırla, tahammül gücüyle mukavemet gösterebilir. Problemini çözmek için bir şey yapamıyorsa hiç olmazsa duayla kendini zinde tutabilir. Her zaman zayıf insanlar olumsuzluklar karşısında çabuk yıkılırlar. Bilhassa da inancı olmayan insanlar sıkıntılar karşısında dayanacak bir aşkın güce itikadları olmadığı için ne yapacağını bilemez hâle düşerler hatta canlarına dahi kıyabilirler. Günümüzde böylesi vakalara çok rastlıyoruz. Problemine çâre bulamayanlar kendini boğaz köprüsünden atmaya kalkıyor veya daha başka cana kıyma hâdiselerine şâhit olunuyor.
Bilinsin ki hayat her türlü olumsuzluğuna rağmen yaşanmaya değer güzelliktedir. Hayâtı yaşarken her insanın başına istenmeyen çok çeşitli durumlar gelebilir. Bunların üstesinden pekâlâ gelinebilir, insan bunu başarabilecek donatıdadır. Yeter ki biz inancımızı ve ahlâkımızı kaybetmeyelim. Olaylara pozitif bakarak madalyonun ters tarafını da görmeye çalışalım. Problem ve sıkıntılar bizim içindir, çözebilmemiz, aşabilmemiz daha deneyimli olabilmemiz içindir. Onlarla berâber yaşamasını öğrendiğimizde hayat bizim için kıymetlenecektir vesselam.