Gönül erlerini takip etmek gerek. Ehli akıl bir yerden sonra duraksıyor, bir yerden sonra hitabı kesiliyor. Bir yerden sonra nüfuzu azalabiliyor. Oysa gönül erleri öyle mi? Onlar kalplerine nakış nakış işlemiş, insanların yüreklerine sızan birer kandildirler. Yolunu bulmak için bu kandilleri karanlık gecelerde, zulmetin içinde, akıl buhranında takip etmek gerek. Yolunu bulamıyorsan, yolunu bulmuşların yolundan git. Aklın ermiyorsa aklı erenlerin, aklı erenler yüreğine işlemiyorsa, hem gönlü hem aklı berrak ve erenlerin yolundan git. Bu sayede yetemediğin yerde yetinir, eremediğin yerde erersin. Ahmet Yesevi’nin hocası Yusuf-i Hemedani hazretlerinin geçtiğimiz günler Rutbetül Hayat eserini okudum. İnsan böylesi güzel eserleri okuyunca siz değerli okuyucularla güzel gördüğü yerleri paylaşmak istiyor. Paylaşmak istiyor, çünkü gönle hitap eden bu kandillerin ışığını diğer insanlar da görsün, bilsin, anlasın istiyor.
İlahi! Sıfatlarının en seçkini, celalinin yüceliği, peygamberlerinin azameti, şehitlerinin kanı ve mümtaz kullarının nefesi hürmetine, senden ilimde artış, rızıkta bereket, ölmeden önce tevbe, ölürken bağışlanma, öldükten sonra rahat, cehennemden kurtulma, cennete girme ve dünya ve ahrette afiyet diliyoruz.
Ancak ondan yardım dileriz. Hamd Allah Tealaya mahsustur. Ezeli hamdiyle hamd eden ve öven, daimi tevhidinin keremiyle gören, ebedi tekliğinin müşahedesi ile tek olan, zahiri kahrının azametiyle Cebbar, batini azametinin kahrıyla Kahhar, hâkimiyet yüceliğiyle Melik, kayyümi izzetinin mülkü ile Mükebbir, merhametinin güzelliği ile Vasi ve rahmetinin genişliği ile Muhsin O’dur. Salât ve selam, mahlûkatının en hayırlısı üstünü olan Resulüne, onun ashab akraba ve ümmetine olsun.
Allah Teâlâ seni, sevdiği ve razı olduğu şeylerde muvaffak kılsın, “Canlı kimdir ve hayat nedir? Diye sordun. Cevap: Allah muvaffak etsin. Bilesin ki basiret ve yakin ehline göre “canlı”, avunup teselli olan kişidir. “Hayat” da avunmak ve teselli olmaktır. Yedi kat gök ve yerin mahlûkatı, teselli ve huzur bulma konusunda hemfikirdiler. Ancak teselli olma ve huzur bulma yerleri farklı farklıdır. Herkesin kendi makam ve durumuna göre bir teselli yeri vardır. İnsan onun varlığıyla huzur bulur, rahatlar ve sakinleşir. Onu kaybettiği zaman muzdarip ve huzursuz olur. Onunla rahatlayıp gönlü sıkıntıdan kurtulduğu için Hak yolunun yolcuları olan Peygamberler şöyle demişlerdir: Falan kişi, falan şeyle canlıdır, onunla yaşamaktadır.” Bu canlıyı ve hayatı tanımada genel bir kaidedir. Canlı ve hayatı tafsilatıyla tanımak istersen bilesin ki, dünya süsleri ile teselli olup avunan kişinin mutluluğu, bu aldanış sarayı olan dünyanın malını toplamak, biriktirmek, almak ve vermektir. O kişi dünya ile yaşamaktadır, dünya ile canlıdır. Bu durum Âdemoğlunun hayat derecesi ve konumunun en değersiz, en aşağı seviyesidir. Bu yüzden âlemi yaratan Hak Teâlâ, niyeti ve ilgisi dünya hayatı olan insanlarla hayvanları aynı kefeye koyup şöyle buyurmuştur: “bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun, ileride öğrenecekler. Bu aciz biçare ve unutkan insan bir kere düşünmez ki, mahlûkatı idare etme elbisesini bana niçin giydirdiler, ilim ve idrak tacını bütün yaratıklar arasında niçin benim başıma koydular. İbadet ve kulluk yazısını niçin benim alnıma çektiler? Göklerde ve yerde niçin benim adımı dostluk ve muhabbetle meşhur ettiler. 120.000 den fazla peygamberlik ve saadet mezkezini, bütün mahlûkat içinde niçin sadece beni davet için gönderdiler? Kutsal kitaplarda ve sahifelerde niçin benden bahsettiler? Bu kitaplarda bazen şükür övgü bazen de kınama var, tüm bunlar niçindir? Dünyayı niçin birçok yerde kınadılar? Onun adını niçin hapis ve zindan koydular? Onun aldanış ve fitnesinden kaçmayı niçin emrettiler? Önde gelen peygamberler ve veliler ona niçin iltifat etmediler? Bu gafil insan Rabbinin kitabında kendisi hakkında ki şu ayetleri okumamıştır; “Kim ahiret kazancı istiyorsa, onun kazancını artırırız. Kimde dünya karını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahrette hiçbir nasibi olmaz. Servet ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz(afetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz.