Efendim Ramazan ayından bu yana sizlerle olan birlikteliğimize epeyce ara verdim. Oğlumun evliliği vesilesiyle düğün hazırlıkları için gazetemizin değerli yetkililerinden izin almıştım. Hamdolsun hayırlı işimizi neticelendirdik ve sizlerle olan birlikteliğimize devam ediyoruz. Elde olmayan böylesi bir aradan dolayı siz kıymetli okurlarımızdan özürler dileyerek yazılarıma başlıyorum inşaALLAH.
Bu arada Kıbrıs’tan kesin dönüş yaptık. Kıbrıs hatırası yeni bir kitabım çıktı. İsmi ‘DERT ŞEKERİ’ derdi, sıkıntısı, problemi olan herkes bu eseri okumalı diye hassâten tavsiye ediyorum. Derde ve sıkıntıya düşmeyen, belâ ve musibete düçar olmayan var mı? Âdeta terapi mesâbesinde olan bu kıymetli eseri mutlaka okumalısınız kanaatini taşıyorum. Bizden duyurula.
GÖNÜL DARALMASI
İnsanlar çok çeşitli nedenlerden dolayı gönül bunaltısına düşebilirler. Devam eden hastalıklar, sürekli sinir bozucu ortamlarda bulunma, uzun süre ayni şeyle meşgul olma, küçük büyük devam eden dert ve sıkıntılar, geçimsizlik, psikolojik problemler vs. gibi birçok sebep insanları üzer, sıkar, ruhsal sıkıntılara sokar. Öz olarak ulvi ve yüce şeylere muhabbet duyan ruh böylesi huzursuzluklardan dolayı daralır. Bu sebeple insanın huzûru kaçar, üzülür. Bir türlü tatmin olamayan sürekli gönlü daralan insan, eğer Cenâbı Hakk’a yönelemezse sıkıntısı artar ve bu durumu belki de kişiye çok kötü işler yaptırabilir.
Bugün kişinin kendisini gereksiz üzüntü ve korkularla hebâ etmemesi kendi yarârınadır. Bu şekilde davrandığı takdirde hem sağlığı bozulur hem etrâfını huzursuz eder hem belki de ahret hayâtını sıkıntıya sokabilir. Kişi yaşadığı günün sınırları içerisinde kalmalıdır. Ne mâziye takılmalı ne de gelecek endişesi içinde olmalıdır. İnsan ânı en güzel biçimde yaşamaya özen göstermelidir. Her türlü menfi hâdisede yüreğini ferah tutma gayretinde bulunmalıdır. Yaşanan günün sınırlarının dışına taşmak, insanın kaygı ve sıkıntılarını artırır, içini bunaltır, gönlünü daraltır. ‘Acaba bu sıkıntım hep böyle devam ederse ben ilerde ne yaparım?’ endişesi yâhut; ‘Oğlumun işsizliği ne olacak bu çocuk daha ne zamana kadar parasız, pulsuz dolaşacak?’ kaygısı… Bu ‘acaba?’lar hâliyle gönlü sıkar, bunaltır. Oysaki kişinin bunalması oğlunun işsizliğini çözmez. Kişi böylesi hayıflanıp kendini üzeceğine kalkıp bir şeyler yapsa ya da hiçbir şey yapamıyorsa duâ etse yine bir şey yapmış olacak ve gönlü rahatlayacaktır. Hem bu şekilde bedeninin ruhsal dengesi de sağlanmış olur. Ruhsal denge, insan için çok önemlidir. İnsanların bütün haddi aşan tavırları bedendeki bu dengeyi bozar.
Sıkıntı ve üzüntüler kişiye üst üste geldiğinde, ferahlama ve rahatlama da peşi sıra gelir. Allah Teâlâ yüce kitâbı Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsân eder. Ve onu beklemediği yerden rızıklandırır.” (1) Ve yine: “Her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır: Muhakkak her zorlukla berâber bir kolaylık vardır.” (2) Aslında kolaylıklar, zorlukların içinde saklıdır. Ya da, zorluk zannettiğimiz şeyler kolaylıkların ta kendisidir.
Ne zaman ruh bir yara alsa, gönlünüz kanasa Cenâb-ı Hakk’ın kelâmından bir âyet rûha merhem olur. Her zaman gönül yarasını, ruh bunaltısını giderecek bir duâ muhakkak gelir kişiyi bulur. Bu sebeple kişi her sıkıntısında kendisini Rabb’ine yakın hissetmeli ve yalnızca O âlemlerin yüce Yaratıcısına yaklaşmalıdır. Ama O (c.c)’na yaklaşmak için kadife gibi bir kalbe sâhip olmak gerektir. Her insan, yaşamında bir şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül hastalık çeker kimi maddi kayba uğrar… Herkes kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren bâdireler atlatır. Bâzıları buradaki hikmeti anlar ve Rabb’inden kendisine gelen uyarı mesajlarını kavrayarak yumuşar. Bâzıları ise daha da sertleşerek hayâta meydan okuyucu yanlışlar yapar.
İnsan içinde bulunduğu ortamdan dolayı üzülmeyi bir kenara bırakıp, gönlünü ilâhi tesellilerle ferah tutup, hayat imtihanını kazanmaya bakmalıdır. Zirâ imtihan kazanmak insanın olmazsa olmaz prensibidir. Gönül bunaltısını giderecek gönül nasihatleri insanın kalbine ılık esen ve onu rahatlatan ılık meltemler gibidir.
----------------
1- Talak, 2-3
2- İnşirah, 5-6