Değerli şair-yazar İsmail Detseli, yeni kitabı “Hatırla Ey Şehir”i okurla buluşturdu.
21 Temmuz günü yaptığı basın toplantısında, hepimize, yeni nesillere özellikle “Hatırla!” ikazını yaptı.
Hatırlamak; gelişerek, köklerini, maziyle bağlarını koparmadan bir devamlılığa, diri kalmaya, inancımızın gereği olan bir “güzelleştirme” şuuruna da işaret ediyordu. Hafıza bizi biz yapan, merkezî kıymetleri içinde barındırıyor; tarih ‘hafızasız’ yazılmıyordu. Bilmiyorsak öğrenecek; esasen şehirlerde kendi hikâyemizi, istikbalimizi, dirlik ve düzenimizi inşâ edecektik.
Sayın Detseli, kimliksizlik, değişim, hatırlamak eksenli konuşmasında “Beton binalarla; eski çarşılarını, medeniyet anıtlarını dolayısıyla kimliklerini gölgelediğimiz hatta yok etmeye çalıştığımız şehirler, her geçen gün bize yabancılaşıyor.
Ne acıdır ki, şimdi bu “eski şehir”lerden kalan bütün hatıralar, bütün örf, âdet kentleşme adına unutuluyor. Bu hatırasızlık ve geleneksizlik, kusuruma bakmayın; ben buna kimliksizlik diyeceğim, eski şehirlerin hemen yanı başında inşa edilen yeni şehirlerin yani “karşı kent”lerin başat özelliği haline gelmiştir.” diyerek hayatî bir konuya temas etti.
Kitabın “Önsöz’ünde” ise Yazar, “şehri”, hayatı “puslu, dumanlı ve karamsar gördüğümüz” bir başka “pencereden izlediğimize” dikkat çekmekteydi. Herhalde tüm modernlik, üstünlük iddiasına rağmen bir arka, kara pencere olacaktı bu.
“Soludukça zehirleniyoruz. Bisiklete binmeyi yeni öğrenen çocukların yürüyen makinelerin tekerlekleri arasında nasıl da kaybolup gittiklerini görüyoruz. Acılar yaşıyoruz durmadan. İletişim çağında gençlerimizin geleceklerinin nasıl karartıldığına tanık oluyor, üzülüyoruz. Ellerinde cep telefonlarıyla dolaşan genç kızlar, artık babaannelerinin konuştuğu dili anlayamıyorlar. Buğdayın ağacını, sütün kaynağını soran çocuklar, şaşkınlığımızı daha bir artırıyor.” Sözlerine katılmamak mümkün mü?
Gerçekler her zaman hoş değildir ve görmek/ gösterilmek gerekir. İsmail Bey; eserin çıkış gerekçelerinden birini şöyle izah ediyor:
“İşte bu kitap kaybolan o değerlerimizi, farkında olmadan elimizden kayıp gidenleri hatırlatıyor şehrin insanına ve şehir insanını aklını başına almaya, silkinmeye çağırıyor. Tüm şehirlileri, asıl olması gereken yere, tecrübelerine, anılarına, unutulan insan ilişkilerine ve özlemle bakılan o fotoğraf karelerine davet ediyor.”
“Hatırla Ey Şehir” üzerine yazan Sayın Prof. Dr. Saim Sakaoğlu:
“Hatırla Ey Şehir’in dört bölümü var. Ey bu şehrin insanları, bu bölümleri dikkatlice okuyunuz; birinde olmasa bile bir başkasında kendinizi bulacaksınız. Belki titremeyecek, ürpermeyeceksiniz ama mutlaka düşüneceksiniz. Karşınızdaki, kelimelerle oynayan bir laf cambazı değildir ama yaranıza tuz basan bir halk hekimidir.” diyor.
Düşünmek, her şeyden evvel ihtiyacımız olan eylem… Düşünmek ve harekete geçmek.
İçli, bir şair hassasiyetiyle yazılan, çok önemli mevzulara değinen, Konya ve millî kültürümüzün lezzeti sinmiş, yumuşak ve usturuplu bir eleştirinin gezindiği, şahsen çok yararlandığım bu kitabı, bilhassa okumanızı tavsiye diyorum.
Yazarı ve kitabı gün yüzüne çıkaran Memleket Gazetesi’ni hassaten tebrik ediyorum.
21 Temmuz günü yaptığı basın toplantısında, hepimize, yeni nesillere özellikle “Hatırla!” ikazını yaptı.
Hatırlamak; gelişerek, köklerini, maziyle bağlarını koparmadan bir devamlılığa, diri kalmaya, inancımızın gereği olan bir “güzelleştirme” şuuruna da işaret ediyordu. Hafıza bizi biz yapan, merkezî kıymetleri içinde barındırıyor; tarih ‘hafızasız’ yazılmıyordu. Bilmiyorsak öğrenecek; esasen şehirlerde kendi hikâyemizi, istikbalimizi, dirlik ve düzenimizi inşâ edecektik.
Sayın Detseli, kimliksizlik, değişim, hatırlamak eksenli konuşmasında “Beton binalarla; eski çarşılarını, medeniyet anıtlarını dolayısıyla kimliklerini gölgelediğimiz hatta yok etmeye çalıştığımız şehirler, her geçen gün bize yabancılaşıyor.
Ne acıdır ki, şimdi bu “eski şehir”lerden kalan bütün hatıralar, bütün örf, âdet kentleşme adına unutuluyor. Bu hatırasızlık ve geleneksizlik, kusuruma bakmayın; ben buna kimliksizlik diyeceğim, eski şehirlerin hemen yanı başında inşa edilen yeni şehirlerin yani “karşı kent”lerin başat özelliği haline gelmiştir.” diyerek hayatî bir konuya temas etti.
Kitabın “Önsöz’ünde” ise Yazar, “şehri”, hayatı “puslu, dumanlı ve karamsar gördüğümüz” bir başka “pencereden izlediğimize” dikkat çekmekteydi. Herhalde tüm modernlik, üstünlük iddiasına rağmen bir arka, kara pencere olacaktı bu.
“Soludukça zehirleniyoruz. Bisiklete binmeyi yeni öğrenen çocukların yürüyen makinelerin tekerlekleri arasında nasıl da kaybolup gittiklerini görüyoruz. Acılar yaşıyoruz durmadan. İletişim çağında gençlerimizin geleceklerinin nasıl karartıldığına tanık oluyor, üzülüyoruz. Ellerinde cep telefonlarıyla dolaşan genç kızlar, artık babaannelerinin konuştuğu dili anlayamıyorlar. Buğdayın ağacını, sütün kaynağını soran çocuklar, şaşkınlığımızı daha bir artırıyor.” Sözlerine katılmamak mümkün mü?
Gerçekler her zaman hoş değildir ve görmek/ gösterilmek gerekir. İsmail Bey; eserin çıkış gerekçelerinden birini şöyle izah ediyor:
“İşte bu kitap kaybolan o değerlerimizi, farkında olmadan elimizden kayıp gidenleri hatırlatıyor şehrin insanına ve şehir insanını aklını başına almaya, silkinmeye çağırıyor. Tüm şehirlileri, asıl olması gereken yere, tecrübelerine, anılarına, unutulan insan ilişkilerine ve özlemle bakılan o fotoğraf karelerine davet ediyor.”
“Hatırla Ey Şehir” üzerine yazan Sayın Prof. Dr. Saim Sakaoğlu:
“Hatırla Ey Şehir’in dört bölümü var. Ey bu şehrin insanları, bu bölümleri dikkatlice okuyunuz; birinde olmasa bile bir başkasında kendinizi bulacaksınız. Belki titremeyecek, ürpermeyeceksiniz ama mutlaka düşüneceksiniz. Karşınızdaki, kelimelerle oynayan bir laf cambazı değildir ama yaranıza tuz basan bir halk hekimidir.” diyor.
Düşünmek, her şeyden evvel ihtiyacımız olan eylem… Düşünmek ve harekete geçmek.
İçli, bir şair hassasiyetiyle yazılan, çok önemli mevzulara değinen, Konya ve millî kültürümüzün lezzeti sinmiş, yumuşak ve usturuplu bir eleştirinin gezindiği, şahsen çok yararlandığım bu kitabı, bilhassa okumanızı tavsiye diyorum.
Yazarı ve kitabı gün yüzüne çıkaran Memleket Gazetesi’ni hassaten tebrik ediyorum.