DİSİPLİN -5-
Ebeveynler olarak, ‘çocuklarımızın istemediğimiz davranışlarına ceza vermeden nasıl engel olabiliriz?’ Diye üzerinde düşünerek kafa yormamız, fikir üretmemiz gerekir. Bu hususta sorumlu davranmamız icap eder. Unutmayalım ki, çocuk ana rahmine düştüğü andan itibaren sorumluluk başlar.
Bir defa, çocuğunuz hatalı davranışı yapmadan önce, yasaklama sebebini anlatarak açıklamalarda bulunmak gerekir. Meselâ; odanın tertipli olmasını şundan dolayı istiyorum veya ders çalışmanı şu gerekçeyle istiyorum… gibi. Çocuğa kızmadan önce tedbir alarak çevreyi değiştirmek gerekir. Meselâ; bütün odayı dağıtmaması için ona oynama ihtiyacını giderecek bir köşe tahsis etmek, çarşıda her gördüğünü istememesi için karnını önceden doyurmak… gibi. Çocuğun iyi alışkanlıklar kazanmasına yardımcı olmak lâzımdır. Meselâ; ders çalışırken önceleri birlikte yapmak, dolabını düzene sokarken önce beraber yapmak sonra bu alışkanlığı yerleştirince bırakmak… gibi. Bahsettiğimiz bu davranış şekilleri çocuğun hatalı davranış geliştirmesine mâni olur. Yol yordam bilerek uygulanan metotlar başarılı olur.
Ancak çocuk hatada yapabilir. Hatasız insan olmaz. Hele de bu yeni yetişen bir kişi ise bu çok daha normaldir. Önemli olan hatanın yanlış olduğunu uygun şekilde kabul ettirebilmektir. Hatadan dolayı pişman olmak ve ondan bir ders almasını sağlamak iyi bir neticedir. Hatalar yapıla yapıla doğrulara ulaşılır. Aksaklıklar, yanlışlar çocuğun o konuda deneyim kazanmasına ve tecrübe elde etmesine zemin hazırlar. Ebeveynler disiplin yapacağız diye çocuklarının yeni geliştirdikleri şeylere hemen kızıp, azarlamak yerine onları yüreklendirsinler, cesaretlendirsinler. Bu çocuğun kendini ifadelendirebilmesi ve kabiliyetlerin ortaya konması için bir fırsattır. Disiplinden hedef çocuğa güzel alışkanlıklar kazandırmaktır. Yoksa bağırarak, azarlayarak, cezalandırarak çocuğun medeni cesaretini kırmak değil. Çocuğa disiplin eğitimiyle cesaret kazandırmak bir erdemdir.
Fakat çocuğu cesaretlendireceğiz diye ondan gücünün üstünde şeyler, istemek ve beklemekte safdillik olur. Her ebeveyn kendi evlâdını tanır. Neyi yapıp, yapamayacağını az çok tahmin eder. Çocuk böyle bir durumla karşılaştığında sizden yardım alabileceğine inanmalıdır. “Bu işi tek başıma beceremem ama annem ve babam bana yardım ederlerse olabilir.” Çocuk bu şekilde düşünebilmeli. Çocuk size böyle bir istekle gelindiğinde, “elbette elinizden gelen yardımı seve seve yapabileceğinizi” söyleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra daha değişik fikir ve çözümler üretebilmek için mücadele etmesini ilerde her problemini kendisinin çözmesi gerektiğini belirtmeyi de ihmal etmezsiniz. Zira kişinin kendi çabasıyla elde ettiği şey küçük dâhi olsa hatta kayıp bile olsa onun için bir kazançtır. Az veya çok, sonuç varsa bu onun başarısıdır. Anne ve babalar çocuklarının yapmak istedikleri güzel şeyler konusunda en büyük destekçileri ve yardımcıları olmalıdırlar. Yoksa “sen yapamazsın” demek onun cesaretini kırar. Ebeveynler çocuklarının hayatlarının her aşamasında onların yanında değiller ve olamazlarda. Bu sebeple onları hayata hazırlamak ve kendi problemlerini kendilerinin çözmelerini sağlamak çocuğa yapılan en büyük iyiliktir. Anne ve babalar olarak çocuklara bu enerji potansiyelini kazandırmaları, ebeveynler adına ne güzel bir eğitimdir. Ebeveynler çocuklarına her zaman olumlu düşünce tarzını benimsetmek ve onların yeni şeyler öğrenmeleri için emek ve gayret sarf etmeliler. Mümkün olabilecek olumsuzluklara takılıp kalmamak en doğru olandır.
Terbiyeciler, çocuğa sarf edilen kötü sözlerin ve acımasız eleştirilerin şahsiyet bozulmasına yol açtığı konusunda hemfikirdirler. Böyle çocuklar pasif, suskun ve içine kapanık olurlar. Devamlı yakışıksız çirkin sözler dinleyen ve mütemadiyen eleştirilen çocuklar, ilerde kendisine ne yakıştırılıp söylendiyse ona uygun şahsiyet geliştirirler. Meselâ; sinirlendiğimizde “geri zekâlı, uyuşuk, dağınık” veya “sen adam olamazsın” gibi sözler söylediğimizde çocuk bu sözler tekrarlandıkça zihnine yerleşerek “ben zaten böyleyim” diyecektir. Kendini düzeltme veya değiştirmek için bir gayret göstermeyecektir. Bir atasözü vardır ya; “Bir insana kırk gün deli derseniz neticede deli olur.” İşte o misal. Ancak müspet şeyler söylerseniz gün gelir o şeyin gerçekleşmesi için çocuğun çabaladığını görürsünüz. Bunlar şaşmaz ve denenmiş kurallardır. Anne babanın çocuğuna yakıştırdığı davranış yansımalarının izlerini hayat içerisinde görmemiz mümkündür.
İyiliklerle ve hayırlarla kalın efendim.