Bir kültür adamını, nezih ve güzel bir insanı kaybettik. Merhum kendine has özellikleri olan bir insandı. Daha küçük yaşlarda iken değerli ilim, irfan ve kültür adamlarıyla tanışmaya çalışır, bunlar Konya dışında bile olsa gidip görüşürdü. Mesela Konya'da Selçuk Es, Rasih İzzet Koyunoğlu tanıdığı şahsiyetlerdi. Doktor Süheyl Ünver çok değer verdiği ve zaman zaman görüştüğü insanlardan birisiydi. O, bu değerlerden istifade ediyor, onlardan usül, yol ve yöntem öğreniyordu. Küçük yaşlarda kütüphane kurmayı, arşiv oluşturmayı, fiş usülü not tutmayı onlardan öğrendi. Hayatı boyunca hep bunlarla uğraştı. Sonunda Konya'da çok az kimsede bulunan kütüphanesini kurdu ve arşivini oluşturdu. İmam Hatip Okulu ve İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden öğrendiğime göre onlara da bu alışkanlıklarını aşılamaya çalıştı. Bunlar, onun öğütlerinin ne kadarını tuttuğunu bilemiyorum. Bu bizim gençlik yıllarımızda da kültür adamlarının tavsiye ettiği bir usül, yol ve yordamdı. Bizler de aynı çalışmayı uyguladık. Ortaokuldan üniversiteye kadar aynı şeyleri tavsiye ettim ama maalesef bu çalışma onlara zor geliyordu ki tavsiyelerimiz bir kulaklarından girip öbür kulaklarından çıkıyordu. İyi öğretmen de yetiştiremediğimiz için eğitimde kalite ve seviye gittikçe düştü.
Hasan Özönder daha İstasyon Caddesi’ndeki evinde otururken bir araya geldiğimizi hatırlarım. Ben 1998 yıllarının sonlarında Konya Postası yayın yönetmenliğini üstlenmiştim. Gazetede yazan bir iki köşe yazarından başka yazar yoktu. Bu arada Akademik Sayfaları da çıkarıyordum. Bu sebeple hem gazete hem de Akademik Sayfalar için yazı lazımdı. Hasan Bey'den yazı istedim. Kabul etti. Zaman zaman yanıma gelir, çay kahve içer, sohbet ederdik. O da bir ara eline kağıdı kalemi alır, hem gazete hem de Akademik Sayfalar için yazılar yazardı. En az iki üç yazı yazmadan gitmezdi. Ben de onun yazdığı bu yazıları önce bilgisayara geçirip sonra yayınlardım. Yazı bittiğinde tekrar gelirdi. Ne güzel günlerdi onlar... Hasan Bey vefat ettikten sonra onunla ilgili dosyayı çıkarınca, onun onlarca yazısını bu dosyaya koymuşum. Birçok da resim vardı, hüzünlendim...
Ben Aydınlar Ocağı başkanlığını bıraktıktan sonra zaman zaman oturduğumuz bir grup oluşturmuştum. Tabii, bu grupta o da vardı. Meram’da onun ve benim bahçede ve diğer arkadaşların evlerinde oturur sohbet ederdik. Sonradan bu grubun adına 1900’lü yılların başında Konya kültür adamlarının oluşturduğu Bezm-i muhabbet adından dolayı, bizim bu sohbetin adını da aynı isimle anmaya başladık. Hasan Hoca’nın rahatsızlıkları bundan sonra başladı ve gelemez oldu.
Hasan Hoca hoşsohbet, nüktedan, aynı zamanda çok cömert bir insandı. Onun ticaretle iştigal ettiği günleri de çok iyi hatırlarım. Otururken mutlaka bir şeyler ikram eder, giderken de elimize mutlaka bir paket tutuştururdu.
Akademik hayatı çok olumlu geçti. Hani yukarıda ilim, irfan sahibi insanlardan usül, yol, yordam öğrendi demiştim ya, onun bu çalışma usülü hayatı boyunca kendisini etkilemişti. Eskiler, "vusülsüzlüğümüz usülsüzlüğümüzdendir" derlerdi. Velud bir yazardı. Muhtelif gazete ve dergilerde çok yazısı yayımlandı. Kaynak eserler vücuda getirdi. Onu en verimli bir zamanında kaybettik. Bu bizim için büyük bir üzüntü oldu. Ama bu kayıplarımızın yerini dolduramayışımız daha büyük bir üzüntüye sebep oluyor.
Başta ailesi, yakın dostları, Konya kültür adamları olmak üzere herkese başsağlığı diliyor ve sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Mevla'nın Hasan Özönder Hocamıza rahmetiyle muamele etmesini niyaz ediyorum.
İnşaallah yakın bir zamanda Akademik Sayfalar’da yakın dostlarının ve talebelerinin yazılarından oluşan bir özel sayı çıkarmaya çalışacağım.
Bir zamanlar Bezm-i Muhabbet
Sağdan: Bekir Şahin, Prof. Dr. Caner Arabacı, Ali Naltekin, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu,
Dr. M. Ali Uz, Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ, Hasan Özönder, Dr. Ahmet Nuri Sezer (14.05.2006)