Hangi Zulüm Daha Büyük, Srebrenitsa mı yoksa Gazze mi?

Esat Ergener

“Allah, hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür şekilde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanmaz, hayatlarının çoğunda eğilirler, hatta sürünürler.”

İnanan insanlara yapılan zulüm tarihin her döneminde süregelmiş, Hz. Adem’den (AS) günümüze kadar.

Coğrafya, ırk, isim değişmiş ama bu zulüm asla bitmemiş.

Zulme uğrayanlar ise hicret etmişler, mağaraya sığınmışlar, mücadele etmişler, ekseriyetle de ölmüşler, öldürülmüşler. Gücü yetebilen mücadele etmiş, İslam’ın izzetini, ülkesini, ailesini korumak için gayret göstermişler. Başarılı olmuşlar veya olmamışlar, nasipleri ne ise o. Ancak o tarihten bugüne kadar isimleri, mücadeleleri anlatılagelmiş.

Şeyh Şamil’ler, Ömer Muhtar’lar, Aliya’lar, 7 uyurlar, Endülüs Emeviler ve son dönemde Gazzeliler.

Bu kutlu mücadeleyi de bizlere kimi zaman Kıtmir ulaştırmış, kimi zaman ise bu görevi küffarın baş temsilcisi bilmeden ve istemeden yerine getirmiştir. Bazen de Ömer Muhtar’daki gibi verilen son nefes.

İlk insandan bu tarafa 110 milyar insan yaşadığı tahmin ediliyor. Ancak zulüm son 150 yıldaki kadar yaygın ve alelade olarak bilinmiyor. İnsanoğlu kendi kötülüğünün sınırlarını zorluyor. Dünyada vicdan sahibi herkes de bu konuda hem fikir.

Eğer zulüm gayrimüslime atılan bir atom bombası ise, tüm dünya bunu pekâlâ manşete taşıyor. Japonya olmuş Ukrayna olmuş, fark etmez. “Küfür tek millettir!” diyor ya Resulallah (SAS). Bu hadisin gerçekliğini bizlere gösterebilmek adına diğer milletlerin tamamı seferber oluyor.

Zulmün elbette dili, dini, ırkı olmaz, olmamalı. Ancak ikiyüzlülüğü elbette olur. Ki defaten görüyoruz bunu.

Söz konusu Çeçenistan ise, Bosna Hersek veya Afganistan ise, Doğu Türkistan, Keşmir, Suriye veya Gazze ise, o ufacık bir kıymık batmasına ayyuka çıkaran barışsever ülkelerin ve başlarındaki kuklaların hiçbirinden emare göremezsiniz.

Yazının başında paylaştığım söz Bilge Kral Aliya’nın.

Tek dişi kalmış canavar “medeni” Avrupa’nın göbeğinde yapılan soykırımdan, Srebrenitsa’dan sonra sarfetmiş bu sözleri. Hani geçen hafta şehitlerimizi andığımız ve unutmaya yüz tuttuğumuz Srebrenitsa var ya. Binlerce insan tek günde öldürülürken sesi çıkmayan o medeniyetin temsilcisi kişiler; ne zaman ki Erbakan hocamızın yardımlarıyla ülkeye sokulan silahlar ile direniş başlamış, hemen “barış” çığlıkları atmaya başlamışlar.

Bosna, aslında hak ile batılın mücadelesini bizlere aleni şekilde gösteren son yüzyıldaki en önemli örneklerden biri. Senaryo değişmiyor. Eğer batıl öldürüyorsa “nefsi müdafa”, Müslümanlar az galebe çalıyorsa “Barış istiyoruz!”

Bakın Gazze’ye.

Aynılarını yaşamıyor muyuz?

Birleşmiş Milletler Gazze raporuna denk geldim de geçtiğimiz günlerde, artık alıştırıldığımız bu zulmün boyutlarının ulaştığı korkunç boyutu gözler önüne seriyor.

Sadece bir rakam vereyim.

Gazze’de yapılan zulümden oluşan yıkımdan dolayı şu anda 40 milyon ton moloz var. Her gün 100 tır bu molozları temizlemek için çalışsa, molozların tamamının kaldırılması 15 yıldan fazla sürecek. Sadece molozların kaldırılmasının maliyeti ise 500 milyon dolardan fazla.

Şimdi üç maymunu oynayan sözüm ona medeniyetin beşiği, batılın temsilcisi ülkelere sormak gerek, hani sizin barış çığırtkanlığınız? Gazze’de şu anda bir neslin tamamen yok olduğu konuşuluyor. Hani nerede sizin adalet anlayışınız?

Bu kadar acıyı artık nerede saklayacağımızı bilemez olduk. Ateş aslında bizim bağrımızın ortasına düşmüş vaziyette ama bu koru ne söndürmeye çalışan var ne de bu koru oradan çıkarmaya çalışan.

Sadece Filistin’in değil, tüm ümmetin şeyhi olan Ahmet Yasin’e; sadece Bosna’nın değil, tüm ümmetin “Bilge Kralı” olan Aliya’ya; hak batıl mücadelesinde gayret etmiş yüzbinlere rahmetle…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.