Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli ile bir araya geldik...
İyi ki de gelmişiz...
İyi ki de bu toplantı benim burnumun dibindeki "Şehir Parkı"nda yapıldı...
Başkan, öyle projeler açıkladı ki, hançerini böğrümüze böğrümüze sapladı!
Şaka şaka...
Öncelikle Şehir Parkı...
Karatay'da yaşayan bir insan olarak gurur duydum...
Dar alanda paslaşmalar gibi, küçük zamanda büyük işlere imza atmış Mehmet Hançerli Başkan...
Hem de ne işlere...
Ve de sessiz sedasız!
Şehir Parkı, sadece Karataylıların değil, şehrin tamamının gurur duyacağı bir mekan olmuş...
İnanılmazı gerçekleştirmiş...
Danimarka'nın Başkenti Kopenhag'a mutlaka gidenleriniz olmuştur...
Ben gittim ve gezdim...
Dünya'nın en yaşanabilir şehirlerinden birisi olan Kopenhag'ın dünyaca ünlü bir Tivoli Parkı var...
Aynen Konya'nın Karatay Şehir Parkı gibi... (İnşallah bizimki de dünyada ün sahibi olur)
80 dönüm arazi üzerine kurulmuş olan bu park, deyim yerindeyse bir masal dünyası gibi...
Aynen Konya'nın Karatay Şehir Parkı gibi...
Buraya da ücretle giriliyor...
Aynen Konya'nın Karatay Şehir Parkı gibi...
İçeride yeme içme ve piknik yapmak için bir sürü seçenek var...
Aynen Konya'nın Karatay Şehir Parkı gibi...
Tivoli'de olup, Karatay Şehir Parkı'nda olmayanlarda var...
Bu da iki ülke, iki şehir arasındaki kültür ve inanç farklılıklarından kaynaklı...
Geçtik Tivoli'yi...
Karatay Şehir Parkı'nı acayip sevdim...
İçerisinde hayvanat bahçesi olan, lunaparkı sunni göletleri, piknik alanları, çayırları çimenleri olan muhteşem bir yer olmuş...
İnsanlar en az bir günlerini buraya ayırmalı, sabah girip akşam çıkmalılar...
Daha önceleri "Hobi Bahçesi" olarak belirli insanlara hizmet veren Şehir Parkı, bugün yüzbinlerce insana hizmet veren, seçeneği bol olan bir park olmuş...
Başkan Hançerli başta olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım...
Başkan Hançerli'nin bir diğer büyük projesi ise İsmil Kaplıcaları...
"İsmil Kaplıcaları'nı bir cazibe merkezi haline getireceğiz" derken, ne kadar kararlı olduğunu gözlerinden okudum...
5 yıldızlı oteli illaki İsmil'e konduracak...
Hançerli'yi yakın tanıyanlardan biriyim...
İnattır...
Verdiği karardan Allah'tan başka kimse vazgeçiremez...
Kimseye eyvallahı olmaz...
Gözünde o kararlığı gördüm...
İsmil Kaplıcaları ile İstiklal Mahallesi'nde gerçekleştireceği 3 bin kişilik kır düğün salonunda inatçı...
Anlayacağınız; Karatay'a öyle böyle değil, Mega projeler geliyor...
Bize düşen mi?
"Allah kolaylık versin"den başka birşey değil.
xxx
BİZİM MAHALLEYE SARDIM!
Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Tahir Akyürek'in davetine katılmış, Konyalı gazeteciler olarak biraraya gelmiştik...
Biraraya gelişle ilgili de bir iki kelimeyi bir araya getirmiş “bir olduk, biz olduk” baabında bir de cümle kurmuştum...
Bazı “hokkabaz”lar gerdan kırıp, burun kıvırmışlar, benim yazıma...
İsimleri de önemli değil...
Tabi ki, cisimleri de...
Ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar...
Zaten adam yerine koymuyorum dingilleri...
Daha önceleri de yazmıştım...
Bizim mahalleye, başka başka mahallelerden gelenlerin ya da sızanların dediği gibi, “kunduracılık” ya da “marangozluk” gibi bir “meslek” değil gazetecilik...
Ben her zaman söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim...
Gazetecilik, bir yaşam biçimidir...
Gazetecilik, bir kamu görevidir...
Gazetecilik, kendin için değil, kamu için yapılandır...
Ve...
Gazetecilik, işini namusunla yapmaktır...
Bilirsiniz “namus” kavramı çok önemlidir...
Atamazsınız, satamazsınız, kapının önüne koyamazsınız...
Kapının önüne koyarsanız da, zaten insan değilsinizdir!
Onun için de tekrar altını çizerek söylüyorum; işini namusunla ve şerefinle yapmaktır...
Basın meslek ilkeleri, araştırmacılık, konulara vakıf olmak, becerili olmak, sorunu çözme yeteneğine sahip olmak, ikna yeteneği yüksek olmak, konuyla ilgili bilinçli soru sormak, iyi haber yazmak, diksiyonu düzgün olmak, dış görünüşüne ve giyimine özen gösterebilmek gibi, bir gazetecide olması gerekenler de önemli, ama yukarıda altını çizdiğim “namuslu” olmak, bu saydıklarımın hepsinden çok çok önemli...
Özellikle ikiyüzlü olmamak...
Ekranın önünde başka, arkasında başka ya da yazılarınızda başka, normal yaşantınızda çok daha başka olursanız, bunun adı gazetecilik değil, başka birşeydir!
Ne yazık ki aramızda böyleleri var...
“Hem emlakçıyım, hem de gazeteciyim” dersen olmaz...
Bizler için yaşam biçimi olan gazeteciliği, kişisel menfaatlarınız için kullanırsanız, gazeteci değil düzenbaz olursunuz...
Gazetecilikte tehditle, şantajla ve buna benzer çirkin işler ve ilişkilerle bir yere gidemezsin...
Gideceğin en son kapısında “Adalet Mülkün Temeli”dir yazılı olan mahkeme kapısıdır...
Ya da cezaevleridir.