Muhterem ve değerli gazeteci yazarımız Sayın Mustafa Güden kardeşimiz. Facebook da Türkiye’de demokrasi üzerinde bir yazı yazmış ben de iki satırla ilave yapmıştım.
Kardeşimiz hemen Ahmet Ağabey demokrasinin nasıl kurulduğuna ait hatırladıklarını yazarmısın teklifine yıllar evveli yazdığım geniş açıklamayı sunmak isterim.
Bu arada şunu belirtmek isterim Padişahlığı kapatıp sözde Halk demokrasisine geçmiştik ama bunun adı Cumhuriyet idi. Birleşmiş Milletler’in dediği gibi bizde demokrasi yoktu. Çünkü tek parti iktidar da idi.
O kadarki bu partinin tüzüğü kanunen Anayasa, partinin genel başkanı otomatikman Cumhurbaşkanı (Şimdi kendileri kabul etmiyorlar ama öyleydi) idi. Valiler partinin il başkanı, kaymakamlar ilçe başkanı idi.
Şimdi gelin yıllar evveli yazdığım bu konudaki yazımı tekrar okuyalım
***
Türkiye Cumhuriyeti, yarı gönülsüz olarak 18 Temmuz 1932 yılında yeni kurulan Milletler Cemiyetine üye olmuştu.
2. Dünya Savaşı neticesi bu cemiyet yerine daha sonra Birleşmiş Milletler Teşkilatı almış.
Bağımsız devletlerin üye olduğu bu kuruluş, 1945 yılında kurulmuş. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kuruluş hedefi dünya barışının korunmasını amaçlamıştır.
***
Türkiye bu kuruluşa önce müracaat mı etmedi yoksa kabul mü edilmedi burası anlaşılamamaktadır.
Anlaşılan husus. 2. Dünya Savaşı sonrası (SSCB) Rusya Türkiye’den Kars ve Ardahan illeri havalisini istemesi ile müracaat etmiştir ama…
“Sizde tek partili idare vardır. Demokrasi yoktur. Çok partili demokrasiye geçerseniz alırız” teklifi üzerine çoğulcu siyasi partiler kurulması yolları kanunen açılmış oldu.
***
Böylece ilk yeni bir siyasi parti olarak
Zamanın Cumhurbaşkanı Milli Şef İsmet İnönü arkadaşı ve eski Başbakanın Celal Bayar’a “Bir siyasi parti kuruver. Birleşmiş Milletler ve dolayısıyla NATO’ya girme ve Marshall yardımından istifade etme hakkına sahip olalım” teklifini yapmış oldu.
***
İlk siyasi muhalefet, uçak sanayicisi olan ve uçak sanayiinin kapatılmasına sebebiyet verilen Nuri Demirağ’ın “Milli Kalkınma Partisi” olmuştu.
Demokrat Parti adını alan siyasi partiyi de Celal Bayar kurdu ve arkadaşları Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü ile beraber partinin idarecisi oldular.
Böylece yeni demokrasiye atılım hatta adı Cumhuriyet ama aslında halkın değil elitlerin hâkimiyeti içinde süren cumhuriyetten demokrasiye geçişin oluşumları başlamıştı.
Siyasi parti kurma serbest olunca kurucuları Mareşal Fevzi Çakmak, Kenan Öner ve Osman Bölükbaşı “Millet Partisi” kuruldu.
Bunlara ilaveten “Liberal Demokrat Parti” ve YVİP ile TİÇP partileri vb. olarak toplam 14 parti kuruldu.
***
Çoğulcu siyasi partilerin kurulması ile yapılan müracaat neticesi Türkiye, Birleşmiş Milletler’e girmeye hak kazanıp kabul edilmişti.
Rusya’nın tehdidi olmasa Birleşmiş Milletler’e girme çabası gösterir miydik? Yoksa tek parti ile devam edip bu günlere gelmiş mi olurduk bilemeyiz!
Bilemeyiz ama seçim kanunu yapan iktidar partisi seçimi öyle bir şekilde yapmıştı ki…
Bu durumda kendilerinin devamını temin maksadı olduğu aşikârdı.
Çünkü açık oy verme kapalı tasnif usulü olan seçimde kimse açıktan muhalefete vermeyi göze alamazdı. Alsa da kapalı tasnifte açıklama da “Falan parti kazanmıştır” demeleri yeterli idi.
İlk seçim işlemi 1946’da başlamıştı. Seçime sadece altı parti ve bağımsızlar iştirak etmiştir
***
Belleğimin hemen hatırlattığı günlerdeki bizzat gördüğüm oluşumu anlatayım.
Birkaç mahalleyi kapsayan oy verme yeri Konya Nakiboğlu Cami avlusu.
Bir masa üzerinde seçim sandığı ve etrafında açıkta duran parti ve bağımsızların ayrı ayrı oy pusulaları bulunmakta.
Seçmen herkesin gözü önünde istediği oy pusulasını alıp sandığa atacak öyle mi?
Siz atın herkesin gözü önünde muhalefete de. Memur ve resmi dairelerle ilginiz varsa(!)görün bakalım neler olabilirdi?
Merakla seyreden biz çocuklar, saat 17’de sandığı cami içine götüren vazifelileri görmüştü. Yarım saat sürmedi. Sandıktan tüm CHP kazandı diyerek gitmişlerdi.
Gerçi Mersin’in Aslanköy adlı köyün kadınları “hiç birimiz CHP’ye oy vermedi yalan söylüyorsunuz” diye av silahı ile sandık almışlar ama yıllarca mahkemelerden kurtulamamışlardı.
***
CHP’nin iktidarı zamanında olan bu işlem için bu gün bilmeyenlere. “Demokrasiyi biz getirdik” diye gururla belirttikleri demokrasi işlemi işte bu!
Akşam saat 20’de radyo konuşmacısı Nurettin Artam bizzat veriyordu neticeleri.
Tüm illerin 465 milletvekilliğinden 397’sini CHP, 61’ini DP ve 7 tanesini de bağımsızlar kazanmıştı..
Bu hususta seçimle ilgili söylenti ve yazılımlar olarak. Dış işleri bakanlığı yapan merhum Turan Güneş'in anlatımı;
“Olaylı bir seçim yaşanmış Kandıra'da o yıl... Seçimde oylar değiştirilmiş. Kandıra Savcısı, 'Ben böyle bir hükümete hizmet etmem' diyerek görevinden istifa etmişti.” (Darbeler ve Kavgalar Dönemi, Shf. 171)
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Doğan Nadi de 1946 seçimlerini şu ironik dil ile eleştirmekte idi. “Meşhur hokkabaz Zati Sungur İzmir'den gitmiş. Ayol ne oldu? Güzel güzel temsiller verirken neden birdenbire kaçtı? Merak ettik. Telgraf çektik. Şu cevap geldi. Rey sandıklarının başında yapılan numaraları gördükten sonra İzmir'de bana iş kalmadı.” (Menderes Dönemi, Shf,107)
***
Bu seçim işi dünyaca meşhur oldu. Muhalefetin bastırması ile seçim kanunu gizli oy açık tasnif şeklinde yapıldı
İşte o zaman muhalefetin bile inanamadığı zafer Milletin azmi ile iktidar değişiverdi ve…
Halkın Demokrasisi meydana geldi, 1950 yılının 14 Mayıs’ın da…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…