Gazetemizin Ramazan söyleşilerine konuk olan Meram Belediyesi Eski Başkanı Veysel Candan Konya’da yaşanan eski ramazanları belediye başkanlığı döneminde yapılan ramazan çalışmalarını ve anılarını anlattı. Candan, “O günün insanları fakirdi ama çok mutluydu. Belki dini bilgilere ulaşmaları bugünkü kadar kolay değildi ama niyetleri ve samimiyetleri çok güçlü idi. Camiler Ramazanlarda tam dolar, çocuklarda epey çoğunluk oluştururlardı” dedi
** Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
-1947 yılında Konyanın Hadim ilçesinde doğdum Bir kaç ay sonra Konya’ya hicret ediyoruz Karatay Belediyesi hudutları içinde Mengene mahallesinde bahçeli iki katlı bir evde çocukluğumu geçirdim İlk ve orta tahsilimi Konya İmam Hatip okulunda tamamladım o dönemde üniversite İmam Hatip mezunlarını almadığı için 1 sene erkek lisesine devam ettim 1966 da Eczacılık Fakültesine girdim 1970 yılında mezun oldum Konya Sahip Ata caddesinde eczane açarak mesleki faaliyetimize başladım O yıllarda Erbakan hoca ile tanıştım ve Milli Nizam Partisi Gençlik Kolları Başkanlığı daha sonra Milli Selamet Partisi İlçe Başkanlığı, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi kurucu üyeliği yaptım 1989 yılında Refah Partisi Meram Belediye Başkanlığı ( 2 dönem ) daha sonra Refah Partisi Milletvekilliği ( 2 Dönem ), partilerde, genel başkan yardımcılığı, grup başkan vekilliği yaptım Özetle ; 20 yıl aktif eczacılık ve 30 yıl Erbakan Hoca ile beraber Milli Görüş’ün bütün partilerinde görev alarak ülkemize hizmet etmeye çalıştım
İLK TERAVİH NAMAZINA GİTTİĞİMDE, TAHMİNEN 5-6 YAŞLARINDAYDIM
**Sizin çocukluğunuz ve gençliğinizdeki ramazanlardan biraz bahseder misiniz?
- Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, çocukluğumuz Konya’nın kenar semtlerinden birinde geçmiştir O zaman evler tek katlı bahçeli idi. Her aile kendi kendine yetebilecek durumda birbirlerine yardımlaşma yapar, çocukluğumda hatırladığım ilk teravih namazına gittiğimde, tahminen 5-6 yaşlarındaydım. Babam rahmetli ile mahalle camisine gitmiş, ikinci safta duvar dibinde namaza başlamıştık. Orada uyumuşum Babam beni uyandırdığında hem Yatsı Namazı hem de Teravih Namazı bitmişti beraber eve döndük. Çocukluğumuzda Ramazanlarda komşu hanımları bir araya gelir ve bir ay Ramazanda yiyecekleri kadar yufka yaparlar, imece usulü ile her eve ayrı ayrı ekmek yapılırdı. Komşular mutlaka birbirlerine akşam pişirdikleri yemekten ikram ederlerdi. Bir gün ilkokula giderken hatırlıyorum; eve geldiğimde annem evde yoktu komşunun evine gittim Orada da kimse yoktu mutfağımız bahçedeydi mutfağa girdim yemek pişmişti oturdum ve yemek yemeye başladım. Yemeğe başlayınca komşu ev sahibi geldi ve biraz daha yiyecek malzeme getirdi ve karnımı güzelce doyurdu daha sonra beni eve gönderdi. Babam çarşıda esnaftı o şartlarda esnaflar genelde hırdavat, tuhafiye, zücaciye, emaye gibi çeşitli mallar satarlardı. O zaman çek yoktu senet de nadiren kullanılırdı. Alacak defterinin son bölümünde Karz-ı Hasen emanet bölümü vardı ihtiyaç sahiplerine emanet verilirdi. Esnaflar, genelde sabah namazını Aziziye ve Kapı camiinde kılarlar daha sonra işyerlerini açarlar ve hava kararınca da evlerine dönerlerdi. Sokaklarda kimseler kalmazdı bayramlaşmalar genelde 40-50 kişilik gruplar halinde 4-5 km mahallenin etrafında yapılırdı. Bu gruplara katıldığımı hatırlıyorum O tarihlerde yani bundan 60-65 yıl öncesini söylüyorum, dedem vefat etmişti dedemi yıkayıp defini işlemlerini yapacak bir hoca için babam beni Hacı Fettah Külahçı cami imamına gönderdi. Kendimi tanıttım Akrabamızda sayılıyordu hemen malzemelerini aldı ve benimle beraber 5 km yolu yürüyerek eve geldi Cenaze yıkandı Uluırmak Mezarlığına defni yapıldı sonra hoca efendi evine döndü. Bunları şunun için anlatıyorum; o insanların akrabalığa, insanlığa verdiği değeri bugünkü ile mukayese etme imkanımız olsun. Hepimiz biliyoruz ki Hz Peygamberimiz SAV ‘den naklen bir Hadisi Şerif vardı Orada buyurdular ki : “Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin Kimi seversen sev, ayrılacaksın Ne yaparsan yap, hesap vereceksin.” O günün insanları fakirdi ama çok mutluydu. Belki dini bilgilere ulaşmaları bugünkü kadar kolay değildi ama niyetleri ve samimiyetleri çok güçlü idi. Camiler Ramazanlarda tam dolar, çocuklarda epey çoğunluk oluştururlardı. Hoca Efendi Teravih Namazından önce vaaz ederdi. Bir defasında şöyle dediğini hatırlar gibiyim; Peygamber Efendimize gelen Salebe isminde bir sahabe Peygamberimize dua edin zengin olayım diyor. 3 defa ayrı ayrı zamanlarda gelince Peygamberimiz (s.a.v) kendisine “ Ya Salebe şükrü edilen az mal, şükrü eda edilmeyen çok maldan hayırlıdır ” Söylediğimiz her söz, Yazdığımız her yazı İlahi Huzurda bir delil olacağından çok dikkatli olmamız gerektiğine inanıyorum.
**Bugünle kıyasladığınızda bir şeylerin değiştiğini ya da eksildiğini, farklı olduğunu söyleyebilir misiniz?
-Hafız Şiraz-i der ki; ” İnsan bu dünya bahçesinden bir gül koparıp koklamak istediği anda, kervancı başının ( Azrail AS ), hareket saati gelmiştir, acele yükünüzü toplayın, sesini duyar” Yani, bu bir ölüm çağrısıdır, dünyanın fâniliğini ifade eder Büyüklerimizden Ahmet Mekki Efendi bir dörtlüğünde şöyle der : “ Mala, mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi, Bir muhalif yel eser savurur harman gibi” Bunun gibi bir çok örneğe , ticari hayatımızda olsun, siyasi hayatımızda olsun çok kere şahit olduk Çocukluk yıllarımızda oturduğumuz o iki katlı bahçeli evde kader bize bir çizgi çizmişti Hayal meyal hatırlıyorum ki ; Bir gece dışarıda şiddetli bir yağmur yağıyordu, saat gece yarısı idi Evimizde bir kedi devamlı miyavlıyordu annem Allah rahmet eylesin kapıyı açıp hayvanı dışarı çıkarıyor ama kapıyı örterken kapı örtülmüyor Durumu babama anlatınca hemen kardeşimi ve beni alıp dışarı çıkıyorlar eve 10 metre mesafede çok cılız yanan bir sokak direğinin altına geldiğimizde ev olduğu gibi göçüyor Böylece bize Allah CC bir uyarıda ikazda bulunuyor Akrabanın evine sığınıyoruz Aynı bahçenin içine bir ev yapmak için babam, annem ve ninem çamur karıyor, kerpiç kesiliyorlar kalıp halinde kurumaya bırakılıyorlar kuruyan kerpiçlerle de usta ve ameleler evi yapıyor Yani aile boyu çalışılıyor. Bu görüntüler bana, yıllar sonra Belediye Başkanı olduğum zaman kenar mahallelerin birinden geçerken; vatandaşımızın biri evinin üzerine kaçak 2 oda yapmak için uğraşıyor, durduk ve inşaat sahibine sordum Verdiği cevap şu; Başkanım kız evlenecek yaşta, oğlan askerden geldi odaya ihtiyacımı var. Aynen bizde olduğu gibi adamın eşi, annesi ve kendisi çalışıyor. Tıpatıp bize uyuyor. İçeriye girdim adam çok fakirdi. Kendisine, bir hafta içinde evi tamamlamasını, hurdacılardan kapı pencere getirip takmasını ve perdelerini çekmesini ve bir hafta sonra gelip evde kahve içeceğimi söyledim. Hakikaten bir hafta sonra gittiğimde hurdalıktan pencereleri almış, yokluktan dolayı yatak çarşafını da perde yapmış ve oturmuşlar O insanlar o hallerinden mutluydular. Şimdi o binanın yerinde 5-10 katlı apartmanlar var ama mutlu oldukları kanaatinde değilim Bizim zamanımızda evimiz yapılırken zabıtalar geliyor, ustanın çekiç, keser, mala ve neyi varsa toplayıp götürüyordu O zaman ceza oydu.
MECZUP İFTARLARINI HİÇ UNUTMAM
**Siz Meram belediye başkanlığı yaptınız o dönemki ramazan çalışmaları bahseder misiniz?
-20 yıllık kesintisiz eczacılık dönemimiz başlamadan, eczaneyi açmadan önce okuldan yeni mezun olup geldiğimiz gecenin sabahı zil çalmıştı Kapıyı açtığımda Allah (c.c) gani gani rahmet etsin Ömer Çoktosun abimizi gördüm. Kendisi, bana, hemen hazırlan bir yere gideceğiz dedi. Ben de hazırlandım şimdiki Numune Hastanesinin yakınında Ömer beye ait bir eve gittik İçeride çok temiz giyimli, saçında hiç akı olmayan, eli yüzü tertemiz Necmettin Erbakan hoca ve yanında da sonradan ismini öğrendiğim ve yıllar sonra mecliste 10 yıla yakın beraber çalıştığımız Süleyman Arif Emre vardı. Kendisi hukukçu çok donanımlı, ilahi neşesi olan hatta bugün bile birçok ilahilerinin bestelenip okunduğunu biliyoruz. Cenabı Hak bize çok güzel dostları ile tanıştırmıştı. Ömer Bey daha önce beni anlatmış olacak ki; ‘İşte hocam sana anlattığım arkadaşı getirdim’ dedi. İşte böylece bana Milli Nizam Partisi İl Başkanlığı görevi verildi. Konya’da 30 kadar eczane var Eczane sayısından çok meczuplarımız vardı. Bir gün ramazanda 20-30 kadar meczubu topladık ve bir lokantada iftar vermek istedik. Lokantacı ile konuştum, yiyeceklerinin bedelini 3’er kap üzerinden ödedik. Sabah gelince sordum Meczuplar bizim ödediğimizden birkaç kat fazla yemek yemişler. Onlardan bazılarını yıllar sonra İstanbul’da Akıl ve Ruh hastanesinde gördüm. İnsan o hastaneyi ziyaret edince, akıl nimetinin ne büyük olduğunu ancak anlayabiliyor. Bir okuduğum eserde görmüştüm; Cenabı Hakkın ilk yarattığı mahluk, kalem sonra ise akıl Akla, Cenabı Hak “ En çok sevdiğim mahluk sensin, Seninle bilinir ve seninle tanınırım.” Kısa bir süre sonra Milli Nizam Partisi kapatıldı. Şunu hemen ilave edeyim ki; Milli Görüş partilerinin tamamında kapatma gerekçesi, İslam’a dayalı bir devlet kurma gerekçesi vardı. Milli Görüş diyordu ki; Önce Ahlak ve Maneviyat sonra adil bir ekonomik düzen güçlü bir Türkiye ve bunun için savunma sanayi ve bugünkü konuşulan bütün savunma sanayinin alt yapısı o günde hazırlanmıştı. Yıllar süratle geçiyordu hani Büyükler der ya; “Geldi geçti ömrüm çabuk, bir yel esmiş geçmiş gibi hele bana şöyle gelir gözüm yumup açmış gibi” Siyasetle uğraşanlar toplumu daha iyi tanıma imkanına sahip oluyorlar İmamı Gazali buyurur ki; “İnsanlar üç kısımdır 1- Gıda gibi olanlar, Onsuz olmaz 2- İlaç gibi olanlar, bazen ihtiyaç olur 3-Zehir gibi olanlar, asla ihtiyaç olmaz.” Bu toplumda her 3 grubu da tanıma imkanı buldum. Erbakan Hocayla, görev aldıktan sonra, sık sık görüşme imkanımız oldu Bir Konya seyahatinde iftar yemeğimize gelmişti İftar açıldı Konuşmalar uzadı Karayolları bahçesindeyiz Erbakan Hoca Ankara’ya dönecek Camide namaz kılacağız Teravih Namazı kılacağımızda arkadaşımızın biri Yatsı Namazı farzı için kamet getirmeye başlayınca Erbakan Hoca hemen ikaz etti ve “ Bundan daha önemli bir işiniz mi var” dedi ve sünneti kıldık farzı kıldık teravihi de tamamladık. Yani sünnete hassasiyet göstermişti Çoğu zaman Erbakan Hoca “ Allah’a kul olmayan davasına er olamaz” derdi İslami hassasiyetine bu ve benzer konularda çok kere şahit oldum Hiç bir kimsenin aleyhinde konuştuğuna şahit olmadığımızı söylersek mübalağa etmiş olmayız Daha sonra 10 yıla yakın Başkanlık Divanında beraber olduk Bize bir çok konuda örnek oldu Milli Selamet Partisi kurulunca partide o zaman bir tek merkez ilçe vardı ve ben merkez ilçe başkanı oldum. O kapatılınca Refah Partisi ilçe başkanlığı görevini aldık. Dedim ya yıllar hızlı geçti 1989 yılında mahalli seçimlerde Meramdan Belediye Başkan adayı olduk Nasipmiş seçimleri 4-0 kazandık Hayatımızda yeni bir dönem başlıyordu Konya ilk defa Büyükşehir olmuş Meram, Karatay, Selçuklu ve Büyükşehir Belediyesi olmak üzere Türkiye genelinde de 400 civarında belediye kazanmıştık. Daha önce ticari tecrübemiz olmakla beraber devlette herhangi bir tecrübemiz yoktu. Seçim beyannamelerimizde de vatandaşa bir çok sözler vermiştik. Mart ayında seçim olmuştu. Bu verdiğimiz sözler o Mart ayının soğuğunda bile bizi terletmeye yetiyordu. Bir tek tecrübemiz vatandaşın içinden geliyorduk. Sıkıntıları biliyorduk ama niyetimiz halkımıza hizmet etmekti. Belediyeciliğe yeni bir anlayış getirdik Hızlı Pratik ve İsraf olmayan planlı programlı bir çalışma içine girdik Büyük bir vakıf hastanesi, 4 adet ekmek fabrikası, 400 civarında tatlı su çeşmesi, Aşevi, Yaklaşık 10 bin kişinin okuduğu ilköğretim okulları ve kreşler ve 40 temel eser adıyla kalıcı eserler yaptık ama hala anlayamadığım izaha muhtaç bazı konular ; 4 adet ekmek fabrikası kapatılmış, vakıf hastanesi yıkılmış. Belediyelerimizde Ramazanlarda çalışma programını iftar ve sahura göre düzenlemeye çalışıyorduk O zaman iftarlar muhtarlarla koordine edilerek belli mahallerin toplantı yerlerinde yapılıyordu ama çok Samimi ve mütevazi yemeklerle idare ediliyordu Oradaki manevi havayı fark etmek mümkün idi Şimdiki gibi lüks düğün salonları ve oteller yoktu Fakirlikte mutlu olmak ayrı şey, mütevazi olmak ayrı şey, varlıkta tasarruf etmek ayrı şey İmamı Azam HZ lerinin talebesi Vaki b Cerrah buyuruyor ki;” Dünyalığa düşkün olmayın, ondan ihtiyaç olanı kadar alın, o da helalinden olsun” 10 yıla yakın belediye başkanlığı dönemimizde halkımızdan çok şeyler öğrendiğimizi söylemek mümkündür. Belediye yönetiminde bankalardan kredi kullanmadan kendi yağı ile kavrulabilen bir belediye örneği vermeye çalıştık ve belediyeyi teslim ederken de borçsuz teslim ettik. Zaman zaman sıkıntılarımız oldu Ancak iyi niyetimiz hürmetine Allah’ın yardımı ile bu sıkıntıları aşmak nasip oldu.
RAMAZAN BEREKETTİR
**Eski ramazanlarda o günlerle ilgili hatırladığınız / yaşadığınız ilginç olaylar var mı?
-Belediyede başkanlığı dönemimizle ilgili bir çok hatıralarla doluyuz ama bir tanesini anlatmakta fayda görüyorum. Haftanın bir günü devamlı halka açık görüş yapıyoruz. Odanın bir tarafında müdürler var diğer tarafında da gelen vatandaşlar var. Vatandaşın şikayetini hemen müdüre iletiyoruz ve kendi aldığımız notlarla olayı takip ediyor ve kısa zamanda sonuçlandırıyoruz. Bir gün makamda iken dışarıda bir gürültü oldu. Özel kaleme sordum 50-60 yaşlarında bir kadının görüşmek istediğini söyledi. İçeri aldık ama kadın çok bağırıyor ve ikazlara rağmen durmuyordu. Yanıma oturttum şalvarı, yemenili başörtüsü ile tıpkı annemi hatırlatan bir kadındı. Ihlamur söyledim, bir tane ve bir tane daha söyledim. Osmanlı kadını ferasetiyle ban şunu dedi ‘Senin bana neden ıhlamur söylediğini biliyorum ağzım meşgul olsun ve bağırmasın.’ Ben de bunun üzerine şimdi derdin ne diye sordum. Cevabı ise “benim belediyeye ödenecek 23 liralık emlak borcum varmış, sizin adamlar ( zabıtayı kastediyor ) gelip gidip rahatsız ediyorlar. Bir haftadır belediyeye gelip gidiyorum üst katlara gönderiyorlar daha sonra alt kata gönderiyorlar ve çözüm yok En son çıkarken bana bu odayı gösterdiler ve bu adama git senin işini çözer dediler ve ben de sana geldim.’ Elindeki makbuzu aldım ve telefonla emlak müdürünü aradım ve bu kadın öldü borcunu silin dedim. Müdür ise bana cevap olarak “para ödenmeden silemeyiz” dedi Daha sonra 23 lirayı yukarı gönderdik ve ödemeyi yaptık, makbuzunu aldık ve kadına teslim ettik ve bu kadını bilgisayardan da sildirdik Makbuzunu eline alan kadının dediği şu “Madem bu kadar kolaydı neden beni bu kadar dolaştırdınız ?” Daha sonra kadın giderken bir bilgin gibi bana şu sözleri söyledi ” Evladım benim gibi yolunu bulamayanlara yardım et buradan ayrılma” Şimdi bu olayda bir vatandaş var, emlak vergisini ödeyemiyor, dahası var 5 km yoldan dolmuşa binecek parası yok, yürüyerek gelip gidiyor İşte vaziyet bu. O gün ben hayatımın en güzel işlerinden birini yaptığım düşüncesiyle uzun süre moral buldum Hasılı böylece belediyeden süre bitimine 6 ay kala istifa ederek milletvekili adayı oldum Orada Erbakan Hoca ve ekibiyle başta Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan gibi büyüklerimizle çalışma imkanı bulduk. Oradaki ramazanlar israf ramazanı gibi iç yüzü yok şekli var kimin nereden yiyip içtiği belli değil. Sonuç olarak bizler daha çok son 20 yılda bir çok değerlerimizi unuttuk, yabancılaştık, işin özü kayboldu, faiz yaygınlaştı, lokmalar karıştı, ölümü unuttuk, mezarlar sadece bayramlarda ziyaret edilir oldu, komşular yabancılaştı Yukarıda verdiğimiz örnekler hayal oldu Tabi bütün bu örnekler sayıları az da olsa yaşayanlar için Söylediklerimizden müstesnadır
BÜTÜN ZORLUKLARA RAĞMEN İSLAMİ BİR HAYAT YAŞAMAYA ÇALIŞMALIYIZ
**Son olarak neler eklemek istedikleriniz var mı?
-Buradaki yazı metnini okuyanlara tavsiyem; Biz Allah CC ü görmesek te Allah CC bizi görüyor düşüncesiyle hareket etmek, bütün zorluklara rağmen İslami bir hayat yaşamaya çalışmalıyız. Hiçbir zaman ümidimizi kesmemeliyiz, ailemizi çoluğumuzu çocuğumuzu televizyon ve sosyal medyadan uzak tutmaya çalışmalıyız, evimizde ve yakınımızda bulunan akrabalarımızdan ve insanlardan ilişkilerimizi kesmemeliyiz. Büyüklerimiz diyor ki;” kusursuz dost arayan dostsuz kalır” lokmamızın helal olmasına dikkat etmeliyiz. Devamlı Allah (c.c) bir olmalıyız, bir iş yaparken konuşurken, yazarken hesap vereceğimizi unutmamalıyız. Ömür bir sermayedir, her gün ömürden bir yaprak düşüyor geçen gün bir daha gelmiyor. Eyyüb el Ensari hazretleri bir gün peygamberimize gelerek;” Ya Rasullah kıldığım namazdan hiç zevk alamıyorum” deyince Peygamberimiz (s.a.v) ; “Her kıldığın namazı, son namaz gibi kıl” diye tavsiye etmiştir. Mezhep imamımız İmam Azam mezar taşında söyle yazıyor;” Ey kabrimin başında duran, benim halimi düşünen kimse, dün ben de senin gibiydim, yarın sende benim gibi olacaksın.” Bu yazıyı notlarımızın içine alıp, hayat yolculuğunun bir gün mezarda biteceğini unutmayalım. Ramazan ayınız Kadir geceniz mübarek olsun. Birbirimize dua edelim