Çocukluğumun alışkanlıklarından olan unutmadığım randevumdur halk pazarları. Zamanı gelince pazar arabam sadık dostumla kalabalıklar içine karışırım. Her hareketimin şahitidir bu emektar dostum.
Sabahın erken saatlerinde pazar yerlerinde kurulan brandalar altında çoktan yerlerini almıştır sofraların sultanları. Tıpkı bir görücüye çıkmış gibidir hepsi.
Her pazar tezgahı bir bakıma ülkemizin üretimine katkıdır, milletimize ekmektir inceden inceye . Her tezgah bir köyün kültürünü de getirir pazar yerlerine.
***
Her mevsim; farklı tatları, renkleri, kokuları ve cömertliğiyle toprak ananın değişik ikramlarıdır bize. Tezgahlardaki ürünler kaç nasırlı ellerden geçmiştir kim bilir. Kim bilir bir kaşık bal için kaç arı kaç çiçeği koklamıştır, bilinmez. Güneşin ısısını hücrelerinde hapsedip olgunlaşan meyve ağaçlarının dalları da rüzgarın uğurlusuyla dans etmiş olamaz mı?
Kalabalıklar arasında hedef aynı olsa da çoğu kimsenin gördüğünü ben de duyurarak koklayarak bakarak yaşıyorum pazar yerini.
Pazarcıların ortalığı çınlatan sesleri arasında yoluma devam ederken hemen yanı başımda demlenen çayın kokusunu, yeni kavrulmuş leblebilerin tadını içimde hissediyorum.
Bana kollarını açan marulları pazar arabama koyarken alıyla yeşiliyle domateslerin adeta yüzüme gülümsediğini görüp mutlu oluyorum.
***
Tezgah başında poşeti uzatan afacan çocuğa; “Kaça gidiyorsun?“ derken başarılı olduğu yüzünden belli olan afacanı taktir etmeyi de ihmal etmiyorum.
Sebzelerle meyveler arasında geçen yolculuğu bitirirken önüme başka bir pencere açılıyor, tezgahlar birden yer değiştiriyor. O sırada başka bir kalabalığın arasında buluyorum kendimi.
İşte askılarda sallanan güllü, karanfilli elbiseler yazı simgeliyor, herkese hitap eden çeşitli giyecekler sanki defileye çıkmış gibi gösteri yapıyor.
Çocukluğumun vazgeçilmezi, takunyaları görünce oracıkta giyip çocukken yapamadığımı yapmak, çocuk ruhumla arkadaşlarıma göstere göstere hava atmak geçti içimden
Pazar kalabalığına karışan kimler yok ki… Çocuklarının elinden tutan anneler, minik adımlarla yürüyen gönlü genç nineler ve ortaya dökülmüş çamaşırların başında toplanmış meraklı hanımlar…
***
Gözlemci bakışlarla adımlarken bir balıkçı tezgahından adeta canlı gözlerle bana bakan ve pulların parlaklığı ile deniz kokusunu hissettiren balıkların, sanki Akdeniz’den selam getirdiğini düşledim. Birkaç saniye içime çektiğim deniz kokusuyla özlemlerimi giderirken, üzerime çöken gurbet yükünün biraz olsun hafiflediğini hissettim.
Halk Pazarları, halkın buluşma yerleridir. Buralarda daha yakından tanıma fırsatı bulduğumuz insanları sevmek, halkla birlikte olmaktır. Halk pazarlarında dolaşmak ve insanları gözlemlemek hayatımın bir molasıdır benim için.
Nazım Hikmet’in dediği gibi, yaşamın ta içine girip ona dokunmak, “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamaktır.