İlk insanın yaratılmasından bugüne kadar süregelen ‘hak-batıl mücadelesi’ kıyamet kopana dek devam edecektir. Hak olandan yana olanlar yâni iyilik, güzellik, doğruluktan yana olanlar iki dünya saadetini yakalarken batıldan yana olanlar iki dünyada da mutluluğu bulamadıkları gibi acı, ızdırap ve perişanlıktan bir türlü kurtulamayacaklardır.
Hakkın temsilcileri; peygamberler ve onun ardından gelen veliler, alimler, evliyalar, salih zatlar ve onlara tâbi gerçek iman sahibi kimselerdir. Bunlar yeryüzündeki tüm yanlışlıkları düzeltmeye, kötülükleri iyiliklere çevirmeye çalışan muhabbet fedaileridir. Bunlar yeryüzünde bozgunluk çıkaran, fesat kumkumasında boğulan batıl kimselere karşı amansız bir mücadele içinde olurlar. Onlar; zâlimlerin karşısında mazlumların yanındadırlar. Hakkın çiğnenmesine, kutsi değerlerin yok edilmesine, vicdanların ve beyinlerin kirlenmesine karşı çıkarlar. Hakkın savunucularının yardımcıları Hz. Allah(c.c)’ dır.
Batılın temsilcilerine gelince eski tarihten; Nemrutlar, Firavunlar, Ebu Cehillerdir. Yakın tarihten ise onları destekleyen tüm kişi ve ülkelerdir. Bunlar insanları kötülüğe, sapkınlığa ve zulme yani batıla çağırırlar. Tüm hak adına hangi değer ve ilâhi hüküm varsa onları yıkmaya, bozmaya çalışırlar. İyiliğin yerine kötülüğü, mutluluğun yerine perişanlığı, ahlâkın yerine rezilliği yerleştirmek en büyük hedefleridir. Yıkmaya, işkence etmeye, bombalamaya, öldürmeye, yok etmeye heveslidirler. Böylelerinin en yakın dostu kendi nefisleri ve şeytanlardır. Bu sebeple amaçlarına ulaşmak için etraflarına şeytanca tuzaklar kurarlar olmadık hile ve oyunlara çevirirler.
Dünyada insanlar ve topluluklar hak bütün gerçekliğiyle önlerinde açık ve net olarak dururken hâlâ da bâtıl olandan yana tavır takınıyorlarsa o zaman dünyânın âkıbetinden endişe etmek gerekir. Dünyânın bu yanlış gidişâtı için ne kadar kaygılansak azdır. Ama azan muhakkak bir gün gelir belâsını bulur. Batıl ve onun tüm tarafları kendi menfaatleri uğruna kurdukları tuzaklara, çevirdikleri hileli oyunlara, yaptıkları haksız katliamlara gün gelip kendileri düşeceklerdir. Bugün onların güçlü olmaları hak taraftarlarını ümitsizliğe sevk etmesin. Çünkü herkes kendine yakışanı icra eder. Batıl ve onun savunucuları da hakkı ve doğru değerleri bir türlü icra edemezler, ellerinden gelmez. Onlar dâima yanlışlıkların ve kötülüğün, acının ve zulmün temsilcileri olmuşlardır. Onlara yakışan budur. Mesela hemen yakın tarihten koca dünyanın gözü önünde İsrail denen batılın temsilcisi zâlim bir ülke masumları katletti ve onca ülke buna seyirci kaldı. Seyirci kalmak ne demek! Onaylamanın bir değişik tavır göstergesi. Aynı senaryo bir süre önce Irak’ta Yugoslavya’da veya bir başka ülkede icra edildi. Dünya sürdükçe de bu böyle devam edecektir. Batıl batıllığını sergileyecek ama hak hiçbir zaman yok edilemeyecektir.
Batılın icra edildiği cemiyetlerde huzur olmaz, adâletten bahsedilemez. Ahlâki değerler hiçe sayılır. Haksızlık, huzursuzluk samimiyetsiz ilişkiler topluma hâkim olur. Yalan-dolan, rüşvet-adam kayırma, hırsızlık, gasp, adam öldürme olayları çoğalır. Fuhuş, içki, kumar, uyuşturucu yaygınlaşır. İnsanlara karşı sevgi ve saygı kalmaz. İntiharlar cinâyetler suiistimaller, kan davaları sıklıkla görülür. İnsanların tavuk kadar değeri kalmaz. Yardımlaşma ve kardeşlik duyguları yok olur. Dini ve kültürel değerlere aşağılık gözüyle bakılır. İşte böylesi toplumlarda huzur olmaz, ahenk kalmaz. Maalesef günümüzdeki toplumlarda batıl bu şekilde hızla yaşanmaktadır.
İnsanlar haktan uzaklaştığında, hakkı yaşamadığında batıl başlar. Batılda; menfaatler, çıkarlar, nefsi istek ve arzular olduğundan taraftarları epeyce kalabalıktır. Ancak batıl yanlışlarla bezeli olduğu için çokça taraftar bulmasına karşı temeli çürük ve bozuktur. Yok olmaya, yıkılmaya mahkumdur. Bugün anlaşılmasa (şeytanın perdelediği gözler hariç) er geç hak anlaşılacaktır ve batıl hakkın karşısında eriyip kaybolacaktır. Unutulmaması gereken tek gerçek şudur ki; hak dâima üstündür. Ve bir gün gelecek batıl yenilecek, hak galip gelecektir. Tarih başladığı andan itibâren bu böyle olmuştur. Hz. Nuh (A.S) hakla gelen hak peygamber kavmine hakkı tebliğ etmiş ve batıl helak olmuştur. Hz. Yusuf (A.S) hak üzere yaşayan hak peygamberin hayatında hep hak tecelliyatları görülmüş ve hep Rab Teâla onunla hakkın üstünlüğünü o cemiyete sundurmuştur. Hz. İbrahim (A.S) putların hiçliğini ve hakkın üstünlüğünü hayat boyu ispatlamıştır. Ya Hz. Şâhı Rasül Muhammed aleyhissâlâtü vesselam Hakla gelmiş hak peygamber olarak câhiliyenin içinde en mükemmel hak nizâmı onca zorluğa rağmen gerçekleştirmiştir.
O halde er geç Hak Teâla’nın şu ilâhi fermanları tecelli edecektir:
“De ki: Hak geldi batıl yok oldu. Şüphesiz batıl yok olmaya mahkûmdur.” (İsra, 81)
“Allah batılı (yaşatmaz) mahveder, sözleriyle hakkı yerine getirir. Şüphesiz ki o, kalplerde olan (sır)ları dahi bilendir.” (Şuara, 24)
“Hayır, biz hakkı batılın tepesine indiririz de. Onun beynini parçalar. Bir de görürsün ki O, yok olup gitmiştir.” (Enbiya, 18)
Evet, bu yanlış devran böyle sürmez. Batıl bir gün yok olup gidecektir. Gitmeye mahkûmdur. Yeter ki biz batıla değil sâdece hakka boyun eğip yalnızca O’na itaat ederek O’na teslim olalım. Ve bu uğurda yılmadan mücadele edelim. Haktan yana olanlar bugün kaybetseler bile yarın kazananlardan olacaklardır inşallah. Üzülmek yok, yeise düşmek yok. Hakka güvenmek ve itimat etmek var. Hakkı tutup kaldırmak var Hakka tâbi olanların felsefesinde.
Dâima Hak üzere olup Hakta kalmak üzere Allah(c.c)’a emânet olunuz efendim.