İnsan, Allah'a giden bir fanidir.
O'ndan gelmiş ve O'na gidecektir.
Başka bir yol asla yoktur.
İşte insana düşen bunun bilincinde olmaktır. Bu, değişmeyen hakikattir. Bu hakikate inanarak hazırlık yapanlar kurtulur; diğerleri ise mahvolur.
Rabbimiz bizleri bu manaya hazırlananlardan eylesin.
Her birimize ayrılan bir zaman mefhumu vardır ki buna ömür denir. Bu, çok önemli bir sermayedir.
İnsan, ömür sermayesini iyi değerlendirmeli ve her an bitebileceğini göz önüne almalıdır.
Süreci değerlendirdiği zaman kazançlı olacaktır insan.
Yani hayatı.
Hayat bir yokuştur aslında. Tırmanırsın ama zirveye varınca duramazsın. Hızla iner ve tamamlarsın.
Mesele bunun önemini kavramak demiştik. Gerçekten de öyle. Çünkü yeniden tırmanış yoktur.
Kul olduğumuzun farkına varmak ve buna uygun şekilde yaşamak gerekir. Namaz, oruç, zekât, hac, Allah yolunda gayret, güzel ahlâk vd.
Bütün bunlar bizi sonsuz bir hayatın yani gerçek hayatın güzelliklerine götürecektir. İşte bunu ayırt etmek en mühim mesele.
Burayı peşin düşünüp orayı gecikmeli görürsek kaybederiz.
Rabbimiz bunun için şöyle buyurur:
“Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.” (İnsan Sûresi, âyet 27)
Bu dünya hayatı bizim için kurulan bir imtihan âlemidir:
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk Sûresi, âyet 2)
“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût Sûresi âyet 64)
Şüphesiz her nefis ölümü tadacaktır:
“Her canlı ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 185)
Bugün çağrılsak hazır mıyız acep?
Ne deriz ki bu süâle?
Onu anmak ve hazırlık yapmak gerek aslında;
“Lezzetleri yok eden ölümü çokça anınız.” (Tirmizi, zühd, 4)
‘Hakikat yolcusu’ olanlar, bu manayı kavrayanlar olsa gerek.
Rabbimiz uyanıklık versin!