Hakan Fidan AKP'yi çatlatıyor...

AKP içindeki Milli Görüşçüler, Hakan Fidan senaryosuna isyan ediyor. Arınç'ın istifası bile gündemde... Erdoğan AKP'yi yönetmekte zorluk çekiyor. Ve son bomba da Abdullah Gül ile ilgili...

Ankara kulislerinden iyi haber almasıyla bilinen ve son olarak Hakan Fidan'ın istifa ederk milletvekili adayı olacağını ilk yazan gazeteci Barış Yarkadaş, Gercek Gündem'de yayınlanan yazısında çarpıcı bilgiler vererek, bomba iddialarda bulundu.

 
Yarkadaş'a göre Hakan Fidan'ın istifası AKP'yi iyice karıştırdı. Arınç ve onunla birlikte hareket eden vekiller her an istifa edebilir. AKP'de iyice yalnızlaşan Davutoğlu Gül'ü partiye çağırabilir. AKP'yi yönetmekte zorlanan Erdoğan ise yeni açılımlar peşinde.
 
İşte Barış Yarkadaş'ın ortalığı karıştıracak o yazısı...
 
Bu köşenin ve Halk TV'deki Yol Haritası adlı programımızın takipçileri, neler olacağını en az iki - üç ay önceden öğreniyor. Bundan tam bir buçuk ay önce, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın görevinden istifa edip AKP Milletvekili Adayı olacağını söylemiştim. Fidan'ın istifası ve milletvekili adayı olması planının ise bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurgulandığını yazmıştım. Cuma sabahı ise Ayşenur Arslan'la yaptığımız programda "Hakan Fidan, 7 Şubat operasyonun yıldönümünde istifa edebilir. Amacı 7 Şubat'a nazire yapmak...'' diyerek süreci noktalamıştım. Hakan Fidan, tam da dediğim gibi yaptı. 6 Şubat günü öğlen saatlerinde Kaçak Saray'a çıktı ve istifasını Erdoğan'a verdi. Fidan'ın istifa mektubu, AKP içindeki ''Milli Görüşçüler'' tarafından basına sızdırıldı. 
 
Erdoğan'ın pazar gecesi akşam saatlerinde yurt dışına çıkarken yaptığı açıklama ise birçok kişinin kafasını karıştırdı. Bildiğiniz üzere, Erdoğan gazetecilerin sorusu üzerine Hakan Fidan'ın istifasını değerlendirdi ve şöyle konuştu: “Ben adaylığına olumlu bakmıyorum, bunu çok açık net söyleyeyim..."
 
Erdoğan'ın bu sözleri, aslında siyaseten sıkışmışlığının bir göstergesi... Zira Erdoğan, partisinin kabuğunu değiştirmeye çalışırken, ciddi bir dirençle karşılaşıyor. Arınç'ın "yeni yetmeler'' diyerek küçümsediği ekibin parti içindeki ağırlığı arttıkça, kendilerine "Milli Görüşçüler'' adını veren Erdoğan'ın eski dava arkadaşları "Tasfiye ediliyoruz'' duygusuna kapılıyor. Huzursuzluk da buradan kaynaklanıyor.
 
Hatırlayın; Erdoğan'ın sözde dava arkadaşı Abdullah Gül'ün AKP'de siyaset yapmak istediği halde, partiye üye yapılmadığını daha önce yazmıştım. Gül adına Erdoğan'la görüşen Arınç, aldığı olumsuz yanıtı aktarırken hayli zorlanmıştı. Gül ise "Ne yani; ben şimdi kendi kurduğum partiye üye olamayacak mıyımı!" diyerek tepki göstermişti. Gül'ün Erdoğan tarafından dışarıda tutulması, partinin Yiğit Bulut, Hakan Fidan, Efgan Ala, Süleyman Soylu ve Yalçın Akdoğan gibi isimlere teslim edilmesi, AKP içindeki rahatsızlığı artırıyor. Davutoğlu, parti içinde yalnızlaştıkça yeni ittifaklar arıyor. Bu yüzden, önümüzdeki günlerde çalışma ofisi açacak olan Gül'ü her an partiye davet edip rozet takabilir. Davutoğlu böylece, tasfiye edilme girişiminin önüne set çekmeye çalışabilir.
 
Hakan Fidan'ın adeta paraşütle AKP'ye indirilmesi ve kapı arkalarında "Genel Başkanlığa hazırlatılması''  bardağı taşıran son damla oluyor. Bülent Arınç, rahatsızlığını gizleme gereği duymadan açıkça konuşuyor. Fidan'ın adaylığına karşı çıkarken, "Sonumuz ANAP gibi, DYP gibi olacak'' diyor. Hakan Fidan'ın AKP'nin genel başkanı yapılmak istenmesini hazmedemeyen Arınç'ın, istifa hazırlığı içinde olduğu biliniyor. Arınç'ın, bir grup arkadaşıyla birlikte Saadet Partisi'ne gidebileceği belirtiliyor. Erdoğan bu girişimin farkında olduğu için, SP'nin içini boşalttırmaya ve Oğuzhan Asiltürk gibi isimleri AKP'ye getirmeye çalışıyor. Böylece, SP'nin terk edilmiş bir partiye dönüşmesi amaçlanıyor.
 
Kuşkusuz Hakan Fidan'ın AKP Genel Başkanlığı'na hazırlanması sadece Milli Görüşçüleri değil, Efgan Ala gibi isimleri de rahatsız ediyor. Efgan Ala'nın, Fidan'ın istifasına karşı çıktığı ve bunu Erdoğan'a bizzat ilettiği de biliniyor. AKP Genel Başkanı ve Başbakan olma hayali kuran Ala'nın, "Hakan Fidan istifa ederse, paralel yapı ile mücadele sekteye uğrar'' dediği kulislere yansıyor.
 
Şunu yeniden hatırlayalım:
 
Erdoğan, Kaçak Saray'a çıktıktan sonra oluşturulan kabinede, Hakan Fidan'ı Dışişleri Bakanı yapmayı tasarlıyordu. Ancak; parti içindeki bazı kurmaylar, "MİT'ten gelip bakanlığa geçerse, dünyada eleştiri konusu olur. Polis devleti görüntüsü veririz'' dedi. O dönem Milli Görüşçü olarak bilinen bazı isimler ise partinin ''kabuk değiştirmesi''ne itiraz etti. Hakan Fidan bu yüzden, Bakanlar Kurulu listesinden son anda çıkarıldı. Fidan böylece seçimleri beklemek zorunda kaldı.
 
O sürece bizzat yaşayan ve Fidan'ı çok istediği halde Dışişleri Bakanı yapamayan Erdoğan, bu kez genel seçim sürecini bekledi. Ancak bu kez, daha sert bir direnişle karşılaştı. Ve pazar gecesi, yurt dışına çıkarken, Milli Görüşçülerin tepkilerini dindermek amacıyla "Adaylığına ben de karşıyım'' demek zorunda kaldı. Aksi halde, istifaların önünü kesemeyecekti. Pazar günü yayınlanan Yeni Şafak Gazetesi, parti içindeki direnci kırmak için, Fidan'ı bizzat Davutoğlu'nun istediğini yazdı. "Hakan bana siyasetti lazım'' başlığıyla çıkan gazete, Erdoğan'ı kurtarmayı ve tepkileri Davutoğlu'na yönlendirmeyi amaçlıyordu. 
Meselenin özeti budur;
 
Bu yüzden, Erdoğan'ın "Ben de karşıyım'' sözünün hiçbir samimiyeti yoktur; günü kurtarmaya yöneliktir. Erdoğan'ın tek derdi, parti içindeki 50 milletvekilinin istifasını engellemek ve AKP'yi 7 Haziran'a ''birlik beraberlik görüntüsü içinde'' götürmektir.
Erdoğan, artık AKP'yi yönetmekte zorlandığını görmektedir. Zira; adına Başkanlık denilen hilkat garibesini kendi partisine bile kabul ettirememektedir. Partinin kurmayları, Başkanlık adı verilen sistemde kendilerine yer olmadığını görmekte, siyaset yapmanın anlamsızlaşacağını düşünmektedirler. Bu yüzden, Başkanlık sistemine karşı çıkıyor ve konunun Bakanlar Kurulu gündemine gelmesine dahi izin vermiyorlar. Erdoğan'ın Başkanlık sistemi dayatması, AKP içinde ciddi bir dirençle karşılanmaktadır.
 
Erdoğan'a karşı oluşan cephenin bayraktarlığını Abdullah Gül'ün perde arkasından yönettiği sır değil... Gül, 17 - 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet dosyalarının mecliste oylanmasından iki - üç gün önce, tam üç aydır hiçbir irtibatının olmadığı Ahmet Davutoğlu'na bir dostuyla mesaj yollamıştır. Gül, "Ben Ahmet Bey'i ilkeli bir siyasetçi olarak tanıyorum'' demiştir.
Davutoğlu bu mesaj üzerine oylamaya katılmamış ve İngiltere'ye gitmiştir. AKP Grubu, bu oylamada 58 fire vermiştir. CHP'li 3 vekil ise AKP'den yana oy kullandığı için, AKP'deki fire sayısı daha az görünmüştür. "Bizim Zafer Çağlayan'a vefa borcumuz var'' diyen üç CHP'li ilk seçimde tarihin çöp sepetine atılmalıdır... Biri zaten kendi ayağıyla çöplüğe gitmeyi tercih etmiştir... Geride iki kişi kalmıştır... 
 
Erdoğan'ın dirençle karşılaştığı bir alan da Anayasa Mahkemesi seçimleridir. Erdoğan'ın AYM Başkanlığı için kafasındaki isim Serdar Özgüldür'dü iki ay önce... Bunun için tüm görüşmeler yapıldı. Ancak devreye Melih Gökçek, Haşim Kılıç ve Abdullah Gül girince, plan bozuldu. Haşim Kılıç, Erdoğan'ın baskısı yüzünden seçimleri iki kez erteledi. Erdoğan seçimlerin ertelendiğini ve Özgüldür için yeterince destek bulamadığını görünce taktik değiştirdi. Bu kez, Zühtü Arslan ismini öne çıkardı. Arslan'ın seçilmesi için çalışma yaptırdı. Haşim Kılıç ise Serruh Kaleli'den yana tavır koydu. Hatta Beşir Atalay'ın da Serruh Kaleli'yi el altından desteklediği ve bu bağlamda Erdoğan'la ters düştüğü öğrenildi.
 
AYM'yi denetimi altına aldığı takdirde, artık önünde hiçbir engelin kalmayacağını düşünen Erdoğan ile Kılıç'ın köşe kapmaca oyunu, 4 Mart günü bitecek. Haşim Kılıç, herkesten sır gibi sakladığı bir tarihte; 4 Mart'ta seçimleri yaptıracak ve AYM'yi Erdoğan'ın elinden kurtarmaya çalışacak.
 
Göründüğü üzere, Erdoğan'ın bitmek tükenmek bilmeyen ''tek adam olma'' hevesi, artık yakın çevresini de tedirgin etmeye başladı. Bu yüzden, geçmişte çok yakınında olan arkadaşları bile, "Bu kadar da olmaz'' diyor ve denge - fren mekanizmasına ihtiyaç duyuyor. Arınç'ın "Sonumuz ANAP gibi, DYP gibi olacak'' sözü, bu tedirginliği açıkça gösteriyor. Tek Adam olma hayali ve Erdoğan'ın "Ben istediğimi yaparım, kimse karışamaz'' duygusu, AKP'yi çatlatacak bir hale dönüştürüyor.
AKP'ye ilişkin analizimizi sonra devam etmek üzere şimdilik burada bitirelim...
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Türkiye Haberleri