Davudoğlu Başbakan adayı olunca Gonya ve doğum yiri olan Taşkent revaçta. Bizim gazete de dahil çok yirlerde “Taşkent’ten Başkent’e” manşetleri gördük. Taşkent’ten haberler, röportajlar, Davudoğlu’nun akrabalarının sözleri hep gündemde.
Biz de modaya uyduk, geçdiğimiz Bazar gün Taşkent’e gitdik. Tabi bizim bu yolculuğun modaynan, Davudoğlu’ynan filan bi alakası yok. Tee aylar öncesinden ayarlanmış bi ahbabın “guzu” sözünü ifa itmek üzere ordaydık. Yani temamen tevafuk oldu.
Yidiğimizi işdiğimizi ağnadıp da ağzınızı sulandırmayım. Ben size bu vesileynen başga bişşi sööleyim:
O topraklar bizim ailede “Hocadede” didiğimiz anne-dedem Faari Gulu Hocaefendi’nin toprakları. Gendisi Taşkent’de doğmuş, Osmanlı’nın son dönemlerinde yitişmiş, İsdanbul’da, Gonya’da Islahı Medaris’de ilim ve irfannan meşgul olmuş bi Allah dosdu idi.
Hacıviyiszade Hocaefendi’nin’nin hocalarından, Muhammed Bahaüddin Nakşıbendi Hazretlerinin de talebelerinden. Zamanın basgılarından, sürgün, gaçak… dirken oturup da uzun boylu kitaplar yazmaya fırsat bulamamış amma Sebilürreşad, Beyanülhak, İntibah… gibi gasde ve mejmalarda ilmi yazılar, derin manalı şiirler yazmış.
Zamanın Diyanet İşleri Reyisi Ahmed Hamdi Akseki Gonya’dan arkadaşı Çimili Hakkı Efendi’yi ziyarete gelmiş. Reyis Bey alim adam. Muhyiddin-i Arabi’nin Fusus ve Futuhat-ı Mekkiyye kitaplarını hem terceme itmiş, hem de bazı yirlerini ezberlediği halde hala ağnıyamadığı bazı nokdalar varımış.
Çimili Hoca’ynan beraber hem ulemayı ziyaret idiyollar, hem de çakdırmadan o müşkil meselelere bi izah bekleeyor. Naadar dolaşdılarsa da Hoca tatmin olmamış. Çimili Hakkı Efendi “Bi de Faari Efendi’ynen buluşalım” dimiş.
Bir evde ilim mejlisi gurulmuş, ulema toplanmış, o derin içinden çıkılmaz mevzular açılmış. Akseki’li Hoca herkezin görüşlerini alıp dikgatnen diğnemiş, hala aradığı cevap yok ortada. Söz Hocadedem Faari Efendi’ye gelince, çok da mütevazi bi şekilde:
“Efendim bilmem amma belki bu mevzuda şu şu meseleler de söölenebilir…” şeklinde böyük bir mahviyetnen bi kaç bahis kelam itmiş. Akseki’li Hoca, can gulağıynan ağnadılannarı dinneyince, arkadaşı Hakkı Efendi’ye dönüp: “Yaav azizim, bu ne ilim bööle, bizim ömrümüz boşa gitmiş, ilim bu işde, orda burada boşa vakıt geçirmişiz!” dimekden gendini almamış.
Gine bir gün dedemi Gonya’da bir eve davet itmişler. Gadınnar örtmede, tandır başında sokak gapıdan uzak bi yirde yimek hazırlaayollar. Hepbisi de Faari Efendi Hoca’yı merak idiyollar, nası bi adam diyi görmek isdeeyollar.
Hoca gapıdan girince biraz adet olmayan şekilde yönünü değişdirip örtme tarafına bi görünmüş, ardından içeri mabiyene girmiş. Ev saabı erkek merak itmiş, durumu annıyamamış. Ortada ne gadınnarın bööle bi taleb sözü var, ne de ev saabının “Hocam niye ööle yapdın” diyi bi sorusu. Dedem raametli, adamın gulağına eğilip sadece şu gadarcık izah idivirmiş: “Görmek isdediler de…”
Bi adam gelip sakal goymak isdediğini sööleyince ona virdiği cevap da çok manidar: “Sen de bizim gibi sakalı kirledennerden olacağısan hiç goyma daa iyi!”
Mübalağa itmeeyom, şu bi cümlelik sözden sakalnan, tevazuynan ilgili bi kitap yazılır.
Hafda sonu gitdiğim Taşkent, dağların böğründe ince bir yolun iki etirafında ufacık bi yir. Ekin ekecek toprak bile yok. Evet, buğday arpa yitişmemiş amma böyük adamlar yitişdirmiş bi toprak.