Allah (cc) Rasulü (sav) Efendimizin sahih Sünnet ve Hadislerini, İslamın ve Müslümanların yumuşak karnı gibi görüp sürekli olarak oraya vurmaya çalışan sahih sünnet ve hadis düşmanlarının bilerek veya bilmeyerek yaptıkları hataların birkaçını önceki yazımızda belirtmiştik.
Okumadan âlim, yazmadan kâtip olan bu yeni nesil doğma büyüme müfessir ve mealcilerin en büyük yalanlarından birisi Rasûlullah’ın (sav) sahih Sünnet ve Hadislerinin Abbasiler dönemine kadar yazılmasının yasak olduğudur.
Hadis tarihine girip işi uzun uzadıya anlatmanın bir gereği yok.
Çünkü sahih Sünnet ve Hadisleri toptan red edenlerin İslam ve Hadis Tarihi veya Hadis İlmi diye bir dertleri yoktur.
Çünkü onların çoğu düşünce ve inanışlarının tamamına yakını, işine geldiği zaman kaynak vermeden hurafe (!) hikâyelerden de bahseden, intihallerle dolu meal-tefsir yazarlarının düşüncelerinden hatta takiyyelerinden ibarettir.
Yine sahih Sünnet ve Hadis inkârcılarının bir diğer yalanları ise; Peygamberimizin (sav) ve sahabesinin (ra) Kur’an’a karıştırılmaması endişesiyle Hadis yazımının Abbasilere kadar yasak olduğu ve bu yasak olma konusunda hadisçisinden sünnetçisine kadar tüm ulemanın ittifak halinde olduğu, aralarındaki ihtilafın ise sadece yasağın ne kadar sürdüğüne dair iddialarıdır.
İslam âlimlerinin fıkhi bir meselede ittifak edebilecekleri ve icma oluşturabilecekleri düşüncesine şiddetle karşı çıkan intihalciler bile, kendi söyledikleri ile çelişir bir durumda olduklarına bakmadan âlimlerin bu konuda ittifak ettikleri yalanını söyleyebilmişlerdir.
Sahih Sünnet ve Hadis inkârcıları daha da ileri giderek Hadis kitaplarının tamamının Peygamberimizin (sav) ve sahabesinin (ra) gayet katı bir tutum almaları nedeniyle ilk hadis kitabının ancak H.159 yılında yazılabildiğini, Hz. Peygamberden 150 yıl sonra başlayan bu sözlü hadis üretiminin büyük bir boyutlara ulaşarak İslam dininin şirk dinine dönüştürüldüğünü iddia etmeleridir.
En büyük özellikleri bektaşinin ayetin yarısını okuyup diğer yarısını okumamasına benzer tavırlar olan bu kişilerin, Kur’an’ın nazil olduğu ilk zamanlarda yani Mekke döneminde âyetlerle karışmasın diye, Rasûlullah’ın (sav) “Kur’ân’dan başka benden bir şey yazan onu imha etsin” emrini konu ile ilgili tek bir emir gibi telakki etmeleridir.
Görüldüğü gibi sahih Sünnet ve Hadislere karşı çıkanlar, işlerine geldiğinde Rasûlullah’ın (sav) Hadislerini kendi iddialarına dayanak yapmak kurnazlığını bile gösterebilmektedirler.
Hâlbuki özellikle Medine döneminde Ashab-ı Kiramdan Abdullah bin Amr bin As’ın (ra), Rasûlullah’tan (sav) duyduğu her Hadisi yazdığı, Rasûlullah’ın (sav) buna mani olmamasına rağmen Ashabdan (ra) bazılarının “Sen her şeyi yazıyorsun. Ama Rasulullah (sav) da insandır, öfkeli iken de söz söyler” demeleri üzerine durumu Rasûlullaha (sav) arz etmesi üzerine, Rasûlullah’ın (sav) mübarek parmağını ağzına götürüp, “Yaz, Allah’a (cc) yemin ederim ki, bu ağızdan hak sözden başkası çıkmaz” buyurduğu, hadis ile ilgilenen hemen herkesin malumudur.
Rafi bin Hadic (ra) hazretlerinin, “Sözlerinizi yazalım mı ya Rasûlüllâh (sav) diye sorduğunda, ona Evet yazın” buyurduğu, başka bir sahabenin (ra) ise Hadis-i şerifleri ezberleyemediğinden şikayeti üzerine de Rasûlullah’ın (sav) Hadisleri yazarak muhafaza etmesi kastıyla “Sağ elinden yardım iste” buyurdukları meşhur rivayetlerdendir.
Sahih Sünnet ve Hadisleri red eden Kuraniyyun mezhebi mensuplarının bu konuda yaptıkları en büyük hata, sahih Sünnet ve Hadislerin yazımı ile tedvininin, tasnifi yani kitaplaştırılmasıyla aynı şey olduğunu zan etmeleridir.
Rasûlullah’ın (sav) zamanında Kur’an’ın tedvin edilmesinden yani Mushaf haline getirilmesinden sonra Ashab-ı Rasulün (ra) yaptıkları en büyük hizmet Sahih Sünnet ve Hadislerin tedvini yani yazılmasıdır. Tâbiînden Mücâhid İbnu Cebr’in (ra), Abdullah İbnu Amr İbni'l-As’ın (ra) "Sahîfe-i Sadıka"sını bizzat Abdullah’ın (ra) yanında gördüğünü açık bir şekilde ifade etmesi bunun delilidir.
Süleyman Nedvî, Prof. M. Hamîdullah ve Prof. Fuad Sezgin gibi âlimlerin araştırmaları, özellikle de Prof. M. Hamîdullahın yayınladığı Abdullah İbnu Amr İbni'l-As’ın (ra) Rasulullahtan (sav) işittiği hadisleri yazdığı "Sahîfe-i Sâdıka"sı göstermektedir ki, bu gün bizlere ulaşan Sahih Hadisler erken dönemlerden beridir Ashab-ı Rasul (ra) tarafından yazıla gelmiştir.
Rasûlullah’ın (sav) Sünnet ve Hadislerini dinin değil de, tarihi bilgilerin kaynağı durumunda gören Sahih Sünnet ve Hadis düşmanları, ondan daha büyük bir yanlış olan Kur’an’ın da tarihselliği iddiasının yolunu açmak gibi bir yanlış ile karşı karşıyadırlar.
Umulur ki bu yanlışlarını kısa sürede görürler ve hatalarından dönerler.