Allah (cc) Rasulü Hz. Peygamberimizin (sav) sahih Hadislerini özelikle toptan inkâr yolunu seçen Müslümanların(!) hadislerin Peygamberimizin (sav) sözü olmadığına dair bir düzmece yalanı son zamanlarda daha sıkça dile getirmeye başladıkları görülmektedir.
1400 yıllı aşkın süredir tüm Müslümanlar bilirler ki Hadis olarak bilinen sözlerden sahih olanlar Hz. Peygamberimize (sav) ait sözlerdir.
Daha Sahabe neslinden (ra) başlamak üzere Hz. Peygamberimize (sav) ait olmadığı belirlenen sözler ise uydurma olarak bilinen sözlerdir.
14 asır öncesinde daha ilk andan itibaren kılı kırk yararcasına bir titizlikle bu ayrımın yapıldığı tüm yönleri ile ortada iken birilerinin çıkıp sahih hadis yoktur demesi, gündüzün öğle vaktinde güneş tüm parlaklığı ile ortada iken gözlerini yumup güneş yok demekle eşdeğerdir.
Ama gelin görün ki bir takım insanlar Hz. Peygamberden (sav) 200 yıl sonra yaşamış Hadis imamlarının sözlerine güvenilmez derken Hz. Rasulullah’tan (sav) 1400 yıl sonra gelen kendilerinin sözlerinin güvenilir olduğunu iddia etmek ahmaklığına düşmektedirler.
Müslümanlar bilirler ki; Hz. Peygamberimiz (sav) hadisleri olmadığı halde öyle olduğu söylenerek piyasaya sürülen yüzlerce ve hatta binlerce gerçek olmayan söz söylenmiştir.
Yine Müslümanlar bilirler ki; Selefimizden öylesine ferasetli, basiretli Müslümanlar gelip geçmiştir ki daha söz söylenirken senet zincirine bakmaya gerek kalmadan hadis olduğu iddia edilen sözün söyleniş şeklinden sözün hadis olup olmadığını anlayacak derecede Hadis ilmi konusunda ihtisas sahibi olmuşlardır.
Şimdilerde tefsir ilmi konusunda doğru dürüst bir eğitim görmemiş olmasına rağmen ciltler dolusu tefsir kitabı yazanlar olduğu gibi, Hadis ilmi konusunda eğitim görmeyenlerin Hadis kitapları yazdıkları görülmektedir.
Okyanus ötesinden Hz. Rasulullah’ın (sav) Sahih Hadislerini toptan red edenler olduğu kadar Türkiye’de oturduğu yerden Sahih Hadisler konusunda ahkâm kesenlere bakıldığında bu kişilerin öncelikli olarak yaşadıkları veya yaşamak istedikleri seküler hayat tarzlarını zora sokacak Sahih Hadisleri reddetmekle işe başlayarak nihayetinde tüm Hadisleri red etme yolunu seçmiş oldukları ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Başta İslam Ümmetinin sahihliği üzerinde ittifak ettiği sahih Hadis kitapları ve bu kitapları derleyen Hadis imamları üzerinde şüphe uyandırmakla işe başlayan hadis inkârcıları şimdilerde daha farklı bir yol seçmeye başlamışlardır.
Kur’an-ı Kerim’de bir konu hakkında hüküm varsa aynı konuda hadise gerek yok diyenler şimdi hadislerle birlikte o konudaki ayeti kerimeleri de kabul etmez duruma gelmişlerdir.
Örnek mi istiyorsunuz?
Alın size İslam Hukukundaki had cezaları ile ilgili olarak Hz. Rasulullah’ın (sav) uygulamaları ve Hadisleri.
Hz. Rasulullah’ın (sav) örnekliğinde hayata uygulanan ceza hukuku ile ilgili uygulamaların insanlığa rahmet olduğu açık iken Kur’an-ı Kerim’de belirtilen had cezalarının ayrıntılarını ortaya koyan Sahih Hadisleri reddedenlerin niyetlerinin önce bu Hadisleri daha sonra ise had cezalarını belirleyen ayeti Kerimeleri ortadan kaldırmak olduğu son beyanları ile artık açık seçik ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Adları ve sıfatları Müslüman olduğu halde Hadisler konusunda bunu böyle kabul etmeyenler ya kendilerini Müslümanlardan ayrı gören ve İslam dairesinden çıkmışolduklarını bile fark etmekten uzak kandırılmış kimselerdir.
Ya da Müslümanların Sahih Akidelerini bozmak için görevlendirilmiş elemanlardır.
Her iki halde de sonucu Kur’an-ı Kerim Ayetlerini red etmeye varan bu durum Sahih Hadis konusunda insanların ne kadar alçalabileceğini göstermesi açısından gayet ibret verici bir sonuçtur.
Özellikle bilerek veya bilmeyerek İslam düşmanı oryantalistlerin tuzağına kapılan Müslümanlara bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Sahih Sünnetin yazılı hali olan Sahih Hadisler sıradan bir insanın İslam Dinini anlattığı sözler değildir.
Sahih Hadisler İlahi Vahyin ilk muhatabı, ilk okuyucusu, ilk öğreticisi ve öncelikle kendi nefsi olmak üzere tüm toplum hayatına uygulayan Hz. Peygamberimizin (sav) öncesinde ve sonrasında daima Hz. Allah’ın (cc) kontrolünde olarak ortaya koyduğu dini prensiplerin yazılı halidir.
Bu 1400 sene önce böyle idi, bu gün de böyledir. Kıyamet sabahına kadarda öyle kalacaktır.