Allah (cc) Rasulü’nün (sav) Sahih Hadisleri ile Sünnetine ittiba edenlere karşı yapılan itirazlar yüzyıllardır devam ediyor olsa da bu dönemdeki ulaştığı aşağılık duruma kadar düşmemişti diyebiliriz.
Hz. Ali (ra) döneminde başladığı kabul edilse de daha sonraki dönemlerde Sahabe Efendilerimiz (ra) hiç gündeme gelmeyen konular ortaya atılmıştır.
Bir örnek vermek gerekirse Sahabeler (ra) döneminde başladığı kabul edilse de Mushaf’a abdestsiz dokunulup dokunulmayacağı bu günkü şekliyle gündeme gelmemiştir.
Çünkü tartışan taraflar o gün vahye şahit olanlar olmasına rağmen bu gün bu tartışmayı yapanlar Mushaf’ın bile ne zaman bu günkü haliyle toplandığı konusunda bile farklı farklı görüş ileri sürmüşlerdir.
Adına ister Kuraniyyun deyin, ister Kurancılar deyin ister mealciler deyin hatta isterse selefi deyin adı ne olursa olsun kendi içlerinde bile bir birliktelik olmayan bu düşünce sahiplerinden bazılarının iddialarına göre Kur’an ayetleri Hz. Peygamberin sağlığında 2 kapak arasında toplanıp Mushaf haline getirilmiştir.
Bunlara şunu demek gerekecek.
Haydi, Hz. Peygamberin (sav) Sahih Sünneti ve Hadislerini kabul etmiyorsunuz bari tarihi gerçekleri kabul edin.
Bir Peygamber (sav) düşünün ki gelen vahyi yazdırmış, bir kitap haline getirmiş ve bunu ümmetine emanet etmiş olsun ama ümmet bu emanete sahip çıkmamış ve o gün bir araya getirilen Mushaf bu güne erişememiş olsun.
Yani Kur’an-ı Kerim bu güne kadar değişmeden gelecek ama Hz. Peygamber (sav) eliyle oluşturulan ilk Mushaf ortada olmayacak.
Bu düşünce sadece Sahabe (ra) ve Tabiin (ra) nesline değil bizatihi Hz. Peygambere (sav) iftira demektir.
Mushaf’ın ister Hz. Peygamber (sav) döneminde isterse vefatından sonra Sahabeler (ra) eliyle toplanmış olsun, problem abdestsiz dokunulup dokunulamayacağı konusunda hadislere ittiba edilmesinden veya daha doğrusu hadislerin reddedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Vakıa Suresindeki birbirini takip eden 3 ayet ile ilgili hadisleri yok kabul edenler bu duruma sebep olmaktadır.
Hâlbuki Hz. Peygamber’in (sav) Amr b. Hazm’a “Kur’an-ı temiz olanlardan başkası tutmasın” diye yazmış olduğu bir mektubun varlığı bilinmektedir.
Diğer taraftan aynı manadaki bir başka Sahih Hadisin Muaz Bin Cebel (ra) ve Abdullah bin Ömer (ra) tarafından rivayet edildiği de bilinmektedir.
Kur’an-ı Kerim’e abdestsiz dokunulamayacağı hususunda Selman-ı Farisi (ra), İbn-i Ömer (ra) ve Enes Bin Malik (ra) gibi bazı sahabeler de görüş belirtmişlerdir.
Bütün bu Sahih Hadislere rağmen ben Mushaf’a abdestsiz dokunulmasını yasaklayan bir hadis görmedim duymadım diyenler elbette geçmişte oldu ve gelecekte de olabilecektir.
Olmasına olacak ama İmam Süyûtî'nin (Rha) El İtkan isimli kitabından konu ile direkt ilgili olmayan bir yeri tercüme ederek kendi sakat düşüncesine delil göstermeye çalışan şarlatan gelecek mi bilemiyoruz.
İmam Süyûtî’nin (Rha) kitabında Kur’an-ı Kerim Mushaf’ının abdestsiz okunabileceğine dair bir bölüm var.
Bu medya maymunu şarlatan için Ali Eren Hocaefendi’nin cevabından ilgili bölümü aynen aktaralım:
"Bizim ve âlimler topluluğunun görüşü, abdestsiz olanın Kur'an'a dokunmasının haram olduğudur. O abdestsiz olan, ister küçük abdest (namaz abdesti) almamış olsun, isterse büyük abdest (yani gusül abdesti). Çünkü Kur'an-ı Kerim'de, 'Kur'an'a ancak temiz olanlar dokunabilir' buyurulmaktadır. Sünen-i Tirmizi ve diğerlerinde geçen bir hadis şöyledir: Kur'an'a ancak abdestli olanlar dokunabilir." (İtkan 2/1188 Dâr-ı İbn-i Kesir/Beyrut)
Kitabın konu ile ilgili dipnotları da şöyledir: Aynı Sahih Hadis Dârimî'nin Talak bahsinde "Nikâhtan önce boşama olmaz" babında 2183 numarayla, Dâre Kutnî'de ise Taharet bahsinde "Abdestsiz olanın Kur'an'a dokunmasının yasak olması" babında yer almaktadır.
İnşaallah bu bilgiler Kur’an-ı Kerim’e abdestsiz dokunmanın en azından kendisine itaat ve ittiba ile emrolunduğumuz Hz. Peygambere (sav) itaatsizlik anlamına gelebileceği konusunda bir uyarı olur.
Ya da Kur’an-ı Kerim’i ezberden okumakla elde tutup okumanın farklılığına işaret olur.