Aylardır internette sosyal medya üzerinden yapılan savaş nihayetinde televizyonda yaşanan bir tartışma ile gerçek mahiyetini ortay koymuş oldu.
Alttan alta çok zaman isim vermeden ima yollu yapılan söz düellosunun eninde sonunda buraya geleceği biliniyordu ama belki de bu derece etki yapacağı tahmin bile edilemiyordu.
Maşaallah ne çok söz söylemek isteyen insan varmış bu konuda.
Hatta hadis tartışmasından daha çok tartışmanın tarafı olan şahıslarla ilgili söz söylemek isteyenler konu hakkında söz söylemek isteyenlerden daha çoklarmış.
Tekfircisinden selefisine, Mealcisinden Kurancısına, Modernistinden evrimcisine, Üniversite öğretim görevlisinden sanayi esnafına, ilahiyat öğrencisinden iletişim mezununa kadar daha sayacağımız pek çok kişi ya da grup veya hemen herkes bir yönüyle tartışmaya taraf oldu.
Adı münazara olan tartışmanın konusu “Hadislerin Dindeki Yeri” olmasına rağmen tartışmada bu konu neredeyse gündeme gelmedi bile desek yeridir.
Bu yönüyle bir kısım kişiler tartışmada İslam Dini, Hz. Rasulullah’ın (sav) dindeki pozisyonu ve sahih hadisleri yeteri kadar savunulamadı diye tartışmaya müdahil oldular.
Diğer taraf ise Hadisleri reddeden kişiyi diğer kişi karşısında yetersiz bilgi sahibi olmakla ve işi sinek kanadı – deve idrarı eksenine çekmekle suçladılar.
Taraftarların tartışmaya katılanlardan daha ateşli birer savunucu olduğu bir süreç yaşamdı maalesef.
Aslında olaya Müslümanca bir bakış açısı ile salim bir akılla yaklaşanlar her zamanki gibi azınlıkta kaldılar ve sesleri de çok çıkmadığı için fazlaca adları sanları duyulmadı.
Tartışmada ortaya çıktı ki Rasulullah’ın (sav) Hadislerin sahihliğini savunan taraf kendilerine takip ettikleri hocalarını Sahabei Kiram Efendilerimiz (ra) ile Kur’an tabiriyle onları iyilik ve güzellikle takip eden Tabiin ve Tebei Tabiin efendilerimiz (ra) ve Mezhep imamlarımız (ra) ve Selefi Salihin (Rha) seçmişti.
Gündeme getirilen Hadisi Şerifler konusunda ikna olabilmek için salt aklı önceleyerek adeta Rasulullah’ın (sav) hadisleri ile sünnetinin düşmanı olarak ortaya çıkmış olan tarafın ise akıl hocaları olarak ise Yahudi Müsteşrik İgnaz Goldziher ile Joseph Schacht ve Henry Lammens’i seçmiş gözüktüler.
Aslında tartışmada birbirleriyle anlaşamamalarının temel sebebi de buydu esasen.
İmamı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Ahmed b. Hanbeli (ra) takip edenler ile dinini batılı müsteşriklerden öğrenenlerin anlaşması mümkün değildi ve öyle de oldu.
Televizyon programı devam ederken yine sosyal medyada attıkları twitlerle tartışmaya müdahil olmaya çalışanları da ilave edersek hiç kimse tam anlamı ile tatmin olmadı bu tartışmadan.
Geçmişte de olmadığına bir örnek olarak Ebu'l Hasan en-Nedvi’nin 1976 yılı İstanbul baskılı “İslam Ülkelerinde İdeolojik Savaş” isimli kitabının 226 sahifesindeki sözleri örnek olarak alınabilir:
“Müsteşrikler Kur'an, Sünnet, Peygamber'in hayatı, Fıkıh ve Kelâmın her konusunda araştırma yaptıkları gibi; Sahabenin, Tabiinin, Müctehid imamların, Fakihlerin, Hadisçilerin, hadis ravilerinin, Cerh ve Tadil sanatının, rivayet sahiplerinin hepsine temas eden çalışmalar yapmışlar, Sünnetin delil olup olmayacağı, tedvin şekli ve İslâm hukukunun kaynağı konularını araştırmışlardır. Bütün bu araştırmalarını şüphe davet edici bir üslup ile yapmışlardır. Yaptıkları tek şey bu konularda derin görüşleri olmayan zeki bir kişinin İslâm konusundaki görüş ve inancında büyük sarsıntılar meydana getirmektir.”
Korkarız ki “Hadisleri inkâr” şeklinde yürütülen propagandalar sonucunda kafaları karışanlar bu tür programlarda ikna olup Ehli Sünnet orta yoluna ulaşamıyorsa evrim ve deizm köprüsünden geçerek sonunda ateizm bataklığına düşmekten kurtulamayacaklardır.