1400 yıldır İslam âleminde Hz. Rasulullah’ın (sav) Sahih Sünnetini takip eden Sahabe (ra), Tabiin (ra) ve selefimiz olan müçtehitler (ra) Ehli Hadis olarak bilinirler.
Elbette bu müçtehitleri takip ve taklit eden Müslümanlar da Ehli Hadis olarak bilinenler arasındadır.
Ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada Ehli Hadis olarak bilinen müslümanlara son yıllarda yapılan en büyük saldırılar ise Hadis inkârcısı fitne ehli tarafından yapılmaktadır.
Rasulullah’ın (sav) Sahih Sünnetini ve bu Sünnetin yazılı hali olan Sahih Hadislerine saldıranlar Hadis inkârcıları diye aşağılanıyorlar ya, son günlerde bu ifadeden hayli rahatsız olmuş durumda olmalılar ki, televizyon ve internet ortamlarında kendilerinin hadis inkârcısı olmadıklarını falan iddia etmeye başladılar.
Veya daha aşağılık bir yola başvurarak Ehli Sünnet Müslümanlara “siz de hadis inkârcısısınız” diye ithamda bulunarak farklı bir yola girdikleri görülüyor.
İnsan dürüst olur diye bir söz var ya; Biz bu sahtekârlara Müslüman her halükarda dürüst olmalıdır diye ifade etmiş olalım.
Dürüst değiller;
Çünkü Sahih Sünnet üzere yaşayan Müslümanlar hiçbir zaman Allah (cc) Rasulü’nün (sav) sahih hadislerini red ve inkâr etmezler.
1400 yılı aşkın zaman içinde Kur’an-ı Kerim’in ilk ve en doğru açıklayıcısı, hayata uygulayıcısı olan Rasulullah’ın (sav) hadisleri üzerine yazılmış bunca eser bunu en açık şahididir.
Üstelik Rasulullah’a (sav) nispet edilmeye çalışılan mevzu hadisleri sahihlerinden ayıklamak için yapılan bunca çalışma ve yazılan eserler de ortadadır.
Hz. Peygamberimizi (sav) devre dışı bırakmak amacıyla Kur’an merkezli din anlayışı adı altında Yurt dışındaki Müsteşriklerce başlatıldığı belli olan ama yurt içindekilerin hezeyanları sonucunda nerede biteceği de belli olmayan bir düşüncenin Rasulullah’ın (sav) Sahih Sünnetini ve Hadislerini red etmeleri ile Selefimizin (ra) hadis üzerinde yaptıkları araştırmaları bir tutmak mümkün değildir.
Hadis âlimleri ile hadis inkârcıları arasındaki temel ayrışma noktası Rasulullah’ın (sav) Hadislerine bakış açısında belirgin hale gelmektedir.
Hadis âlimlerinin başta senet tenkidi olmak üzere Hz. Peygamberin hadisleri üzerinde yaptıkları araştırmalarını hadis inkârcılarının Rasulullah’ın (sav) hadislerinin yazılmasından başlayarak uyduruk bir söze dayanarak kendi nefsani arzularına göre yaptıkları teviller ile karıştırmamak gerek.
Bir diğer mesele Kendilerine Kur’ancılar da denen hadis inkârcıları gerek hadisler üzerine yaptıkları tartışmalarda gerekse Hadislerin Kur’an’a arzı dedikleri sahtekârlıklarında insanları sürekli olarak kendilerine davet ettikleri görülürken, 1400 yıllık Hadis ilmi ile uğraşanların insanları Rasulullaha ve Kur’an ayetlerine çağırdıkları görülür.
Hadis inkârcılarının kendi içlerinde düştükleri ayrışmaları tek tek saymaya bu yazının satırlarının kâfi gelmeyeceği de ayrı bir gerçek olarak ortadadır.
Müslümanlar 1400 yıldır Hadis Külliyatının yerli, yabancı, Müslüman veya müsteşrik fark etmeden sorgulanmasına karşı çıkmamışlardır.
Müslümanların karşı çıktıkları husus Hadis konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan olur olmaz herkesin benim düşünceme göre şu hadis Kur’an’a uymuyor şeklindeki sahtekârlıktır.
Hemen herkesçe malumdur ki Hadis İlmi olarak bilinen ilim dalı, Hz. Muhammed’e (sav) ait olduğu bilinen sözlerin doğruluğunu araştıran, mevzu olanları ayırt eden ve hadisleri ravilerine göre Sahih, Hasen, Meşhur, Zayıf gibi çeşitli isimler altında kategorize eden bir ilim dalıdır.
Her Ramazan ayında hortlatılmaya çalışılan bu münker görüş sahipleri, Sünnet Ehli Müslümanlar karşısında fikir ataları olan müsteşrikler gibi yine tarihin çöplüğünde yok olmaya mahkûmdurlar.