Dünya ve ahretin muştusu, cennete eriştiren yolların kurtuluş reçetesi, uhrevî karları, semâvî nurları, önümüze seren eşsiz ahlâka sâhip sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam Seni çok seviyoruz. Ne olur Sen’de bizi sev. Seven sevdiğini hep anmak ister hep sevdiğinden bahsetmek ister. İşte bizim bu arzuhâlimiz, ahvâlimiz bu nevidendir. Yarın ukbâda; ‘Kişi sevdiğiyle berâberdir.’ Hakikatine eriştir, güzel ahlakla yanına yerleştir bizi ey Sevgili!
Osmanlı Sultanları; ‘Sultanların sözü, sözlerin Sultânıdır.’ Derler. Bu güzel vecizenin arkasına sığınarak en güzel kelamlar San’a yazılanlar, San’a düzülenlerdir diyerek yazılarımızda Sen’i anlatarak, sohbetlerimizde Sen’den bahsederek affına sığınarak, şefaatini umut ediyoruz ey Efendiler Efendisi, kânâtın iftiharı Hazreti Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselam. Altı yüz yıldan beri Muhammedî Sevdâyı büyük bir aşk ve vecd ile tâ’zim ve hürmet ile ‘Vesîletû’n-Necât’ı San’a takdim eden yanık sevdâlın Süleyman Çelebi’nin Mevlîdî Nebevî’sini bir ‘Kurtuluş Reçetesi’ olarak sayarsan bizim serzenişlerimizi de küçücük deryada damla sayıver ey Sutânı Resûl.
Sen ki, insan hayâtının her karesini getirdiğin ilâhi prensiplerle fethettin. Kutsî Peygamberlik vazifesine önce kalplerin fethiyle başladın. İnsanın fethi Medine ile başlar Mekke’yle devam eder. Şehirleri ve gönülleri fethettin. İslam ile beşeriyetin fethini gerçekleştirdin. Hz. Âdem ile başlayan peygamberlik Sen’inle son buldu. Sen Peygamberlerin de fethiydin. Mekke’yi fetheden O eşsiz komutan yüreklerin, şehirlerin, dinlerin, Peygamberlerin fethini de gerçekleştirdi ve tamâma erdirdi.Fetihler komutanına ümmet olmak ne büyük bahtiyarlık!
Sen ey gönüller Sultânı! Çorak gönülleri yeşerttin bir gül bahçesine çevirdin. Sonra ulvi hakikatleri o gül bahçesine yerleştirdin. Kötülüklerle hemhal olan insanları mânâ iklimine soktun, ruhânî hazlar tattırdın. Helâle yönelemeyen davranışları, merhametten yoksun kulları, günah bataklığına batmışları o çirkeften çektin çıkardın, hakikat yollarını gösterdin, çölleri gülistâna çevirdin. Câhiliye gecelerinin gül kokulu aydınlık sabâhı oldun. Seninledünyâya gül kokulu bir bahar geldi. Sen ey kutlu Rasûl yeryüzüne rahmet ve bereket oldun.
Sen kırık gönüllerin, mahzun yüreklerin, yılgın sinelerin, garip yolcuların, doğru yaşam kurallarını şaşıranların sâhibi oldun. Mazlum yetimlerin, öksüzlerin başlarını okşadın, ihtiyaçlıların ihtiyaçlarını giderdin. Fakir fukarâyı görüp gözettin, boynu büküklerin, garip gurebânın elinden tuttun. Etrâfına hep hayır saçtın. Bağrı yanıkların yanında oldun onlara şefkat ve merhamet kanatlarını gerdin. Ey yüce Rasûl Sen hep ‘Kimsesizlerin Kimsesi’ oldun. Bizler ise sensiz bir dünyâya gözlerimiz açtık. Ne olur bizlere sâhip çık ey ‘Kimsesizlerin Kimsesi’!
Sen yemeyi değil yedirmeyi, giymeyi değil giydirmeyi yeğledin. Yaşamayı değil yaşatmayı tercih ettin. Dünyâyı değil ahreti seçtin. Çevrene hep sevmeyi ve sevindirmeyi öğreterek insanları birbirine sevdirdin. Sevginle susuz kalplere âbı hayâtı bahşettin. Kâninatta vâr olanları helal çerçevede sevdirerek insanlara sevmedeki ölçüyü gösterdin. Sevgilerimizi San’a musahhar kıl ey Sevgi Peygamberi.
Bu yazdıklarımızı ‘Muhammedî Sevdâ’nın bir işâreti kıl ve bizlere şefaatini nasip eyle… (Amin)