Güzellik evrensel bir kavramdır. Herkes güzeli arar. Güzeli sevmeyen güzeli istemeyen yoktur. Güzellik neredeyse insanlarda tutku hâline gelmiştir. Güzele vurgundur insan. Güzele savdâlıdır ama hangi güzele?
İnsan karşılaştığı her şeyin bırakın güzelini hem de en güzelini hep kendi için arzu eder. Burada bencillikte söz konusudur. Bu evrensel kavram herkeste ayrı bireyselleşir. Meselâ; çiçekleri hemen herkes sever ama çiçeklerin hası gülü kim sezmez ki? Çeşit çeşit hayvanlar ama içlerinden en latif en şirin olanı kuşlar. Onlarında içlerinden kanaryayı ya da muhabbet kuşunu ayrı bir severiz değil mi?
Güzellik âdeta herkesin kaybedilmiş yitiği. Hepimiz güzelin sevdâlısıyız. Güzel bir manzara, güzel bir yemek, güzel bir tatlı, güzel bir içecek, konuşabileceğim güzel bir dost, güzel bir kazanç, hayâtımı paylaşabileceğim güzel bir eş, güzel bir iş, okuyabileceğim güzel bir kitap, güzel bir kazanç, içinde mutlu olacağım güzel bir çevre, kaliteli eğitim veren güzel bir okulda okumak, güzel bir ev, güzel bir araba, güzel evlatlar!… İşte insanın güzelliğe olan sevdâsı!
Bu sayılan güzellikleri kim istemez? Herkes güzeli sever, güzeli ister ancak herkese göre güzellik kavramı farlılık arz ediyor. Meselâ yukarıdaki örneklerden güzel bir içeceği ele alalım. Kimine göre güzel bir içecek soğuk bir su kimine göre içki kimine göre ise limonatadır. Güzel bir manzara deyince deniz, orman, çiçeklerle bezeli bir nehir kenarı akla gelebilir. Yine güzel kitap derken birileri mâcera kitaplarını severken diğerleri romana veya denemeye güzel kitap diyebilir.
Yâni güzellikler de kendi içlerinde kişilere göre farklılık arz edebilir. Hatta yetiştirilme ve içinde bulunulan çevrelere göre de güzellik kavramı değerlendirmeleri değişebilir. Meselâ, kimine göre güzel bir içecek helal içecektir güzel bir yiyecek helal bir yiyecektir. Kimine göre güzel bir kazanç alın teri sarf edilerek elde edilen helal bir gelir iken bir başkasına göre nereden gelirse gelsin ne olursa olsun hep gelsin hatta oturduğu yerden hiç emek harcamadan elde edilen gelir güzel gelirdir. Günümüzde böylesi gelirler için; ‘ Aman ne güzel! Hiç çalışmadan (borsadan meselâ) bu kadar para, ne âlâ memleket! Ben de yapayım valla! Ben enâyimiyim?’ Diyenler olmuyor mu?
Devam edelim örnekleri irdelemeye. Güzel bir dost kimine göre tamâmen maddi temellere dayalı dünyevi arkadaşlar güzel dostlarken kimileri de sâdece Allah(c.c) rızâsı temeline dayanan kişiye mânevi gelişim sağlayabilen dindar arkadaşlara güzel dost diyebiliyor. Yine güzel bir ev derken içinde günahların yaşandığı bir ev olabilirken bir başkasına göre helallerin yaşandığı hayır işlerin yapıldığı bir ev onun güzeli olabiliyor. Örneklere devam edebiliriz ancak biz asıl şu gerçeği vurgulamak düşüncesindeyiz;
Güzellik tektir. Güzellik tektedir. Tek olan güzeldir. Bugün evrensel bir kavram olan güzellik bile farklılaştı. İnsanlar onun da içini boşalttılar. Nefsi güzellikleri tek sevdâ yaptılar. Hatta onları ilahlaştırdılar.
Oysa tüm güzellikler o tek güzel ve en güzelde odaklaşıyordu. Yaratılış mûcizesinin tek sâhibi Cenâbı Hak’tır. Yâni Allah (c.c) en güzeldir. Allah Teâlâ’da güzeldir güzeli sever. Kerimdir kerimi sever. Cömerttir cömerti sever. O (c.c) en güzeldir. O’da güzeli seviyor. O’nun en güzeli en büyük peygamber Hazreti Muhammed Mustafa aleyhisselam idi. Yine O’nda en güzel ahlak toplanmıştı. Biz insanlara en güzel hayâtı ikâme ettiren en güzel din gönderilmişti hem de O sallallâhu aleyhissalâtu vesselam en güzel insan tarafından. Yine içinde her şeyin yazıldığı o en güzel kutsal kitap biz insanlara gönderilmişti. Hem de kâinatta yaratılmış en güzel varlık olan insana. O halde;
En güzel Cenâbı ALLAH. En güzel kitap Kur’ânı Azümüşşân. En güzel insan Hazreti Muhammed aleyhissalâtu vesselam’dır. En güzel ahlak o en güzelde. En güzel yaratılan insan. En güzel nimetler hep insan için.
İşte İslam bu güzelliklerin bütünleştiği bir dindir. Güzelliklerin dînidir İslam. Bize düşen güzellikleri bozmadan almak ve en güzele ulaşmaktır.
Hep berâber en güzele her zaman ulaşmak dileğiyle…
İnsan karşılaştığı her şeyin bırakın güzelini hem de en güzelini hep kendi için arzu eder. Burada bencillikte söz konusudur. Bu evrensel kavram herkeste ayrı bireyselleşir. Meselâ; çiçekleri hemen herkes sever ama çiçeklerin hası gülü kim sezmez ki? Çeşit çeşit hayvanlar ama içlerinden en latif en şirin olanı kuşlar. Onlarında içlerinden kanaryayı ya da muhabbet kuşunu ayrı bir severiz değil mi?
Güzellik âdeta herkesin kaybedilmiş yitiği. Hepimiz güzelin sevdâlısıyız. Güzel bir manzara, güzel bir yemek, güzel bir tatlı, güzel bir içecek, konuşabileceğim güzel bir dost, güzel bir kazanç, hayâtımı paylaşabileceğim güzel bir eş, güzel bir iş, okuyabileceğim güzel bir kitap, güzel bir kazanç, içinde mutlu olacağım güzel bir çevre, kaliteli eğitim veren güzel bir okulda okumak, güzel bir ev, güzel bir araba, güzel evlatlar!… İşte insanın güzelliğe olan sevdâsı!
Bu sayılan güzellikleri kim istemez? Herkes güzeli sever, güzeli ister ancak herkese göre güzellik kavramı farlılık arz ediyor. Meselâ yukarıdaki örneklerden güzel bir içeceği ele alalım. Kimine göre güzel bir içecek soğuk bir su kimine göre içki kimine göre ise limonatadır. Güzel bir manzara deyince deniz, orman, çiçeklerle bezeli bir nehir kenarı akla gelebilir. Yine güzel kitap derken birileri mâcera kitaplarını severken diğerleri romana veya denemeye güzel kitap diyebilir.
Yâni güzellikler de kendi içlerinde kişilere göre farklılık arz edebilir. Hatta yetiştirilme ve içinde bulunulan çevrelere göre de güzellik kavramı değerlendirmeleri değişebilir. Meselâ, kimine göre güzel bir içecek helal içecektir güzel bir yiyecek helal bir yiyecektir. Kimine göre güzel bir kazanç alın teri sarf edilerek elde edilen helal bir gelir iken bir başkasına göre nereden gelirse gelsin ne olursa olsun hep gelsin hatta oturduğu yerden hiç emek harcamadan elde edilen gelir güzel gelirdir. Günümüzde böylesi gelirler için; ‘ Aman ne güzel! Hiç çalışmadan (borsadan meselâ) bu kadar para, ne âlâ memleket! Ben de yapayım valla! Ben enâyimiyim?’ Diyenler olmuyor mu?
Devam edelim örnekleri irdelemeye. Güzel bir dost kimine göre tamâmen maddi temellere dayalı dünyevi arkadaşlar güzel dostlarken kimileri de sâdece Allah(c.c) rızâsı temeline dayanan kişiye mânevi gelişim sağlayabilen dindar arkadaşlara güzel dost diyebiliyor. Yine güzel bir ev derken içinde günahların yaşandığı bir ev olabilirken bir başkasına göre helallerin yaşandığı hayır işlerin yapıldığı bir ev onun güzeli olabiliyor. Örneklere devam edebiliriz ancak biz asıl şu gerçeği vurgulamak düşüncesindeyiz;
Güzellik tektir. Güzellik tektedir. Tek olan güzeldir. Bugün evrensel bir kavram olan güzellik bile farklılaştı. İnsanlar onun da içini boşalttılar. Nefsi güzellikleri tek sevdâ yaptılar. Hatta onları ilahlaştırdılar.
Oysa tüm güzellikler o tek güzel ve en güzelde odaklaşıyordu. Yaratılış mûcizesinin tek sâhibi Cenâbı Hak’tır. Yâni Allah (c.c) en güzeldir. Allah Teâlâ’da güzeldir güzeli sever. Kerimdir kerimi sever. Cömerttir cömerti sever. O (c.c) en güzeldir. O’da güzeli seviyor. O’nun en güzeli en büyük peygamber Hazreti Muhammed Mustafa aleyhisselam idi. Yine O’nda en güzel ahlak toplanmıştı. Biz insanlara en güzel hayâtı ikâme ettiren en güzel din gönderilmişti hem de O sallallâhu aleyhissalâtu vesselam en güzel insan tarafından. Yine içinde her şeyin yazıldığı o en güzel kutsal kitap biz insanlara gönderilmişti. Hem de kâinatta yaratılmış en güzel varlık olan insana. O halde;
En güzel Cenâbı ALLAH. En güzel kitap Kur’ânı Azümüşşân. En güzel insan Hazreti Muhammed aleyhissalâtu vesselam’dır. En güzel ahlak o en güzelde. En güzel yaratılan insan. En güzel nimetler hep insan için.
İşte İslam bu güzelliklerin bütünleştiği bir dindir. Güzelliklerin dînidir İslam. Bize düşen güzellikleri bozmadan almak ve en güzele ulaşmaktır.
Hep berâber en güzele her zaman ulaşmak dileğiyle…