TRT 2’deki Evliya Çelebi programıyla bizi ülke ülke, şehir şehir gezdiren Ömer Faruk Aksoy’la, Sadreddîn Konevî Camii’nin önünde geçen Salı günü bir ikindi vakti tevafuken karşılaştım. Seyahati seven bu gezgin ve güzel insanla tanışmaktan son derece onur duydum ve kendi adıma sevindim. Önce ben kendimi tanıttım. Akşehir doğumluyum. Emekli gazeteciyim. Ama gazetecinin emeklisi olmaz dedim. Doğru dedi. Siz nerelisiniz dedim. Afyonkarahisarlıyım dedi.
Siz günümüzün Evliya Çelebisi oluyorsunuz diyorum. Aldığım cevap “O yansımam oluyor.” diyor.
Gezmesini seven bir insanım. Ama sizin seyahatleriniz bir başka. Anlatım ve sunum tarzınız değişik ve etkileyici. Dünyaca ünlü gezginimiz Evliya Çelebi’yle birlikte oraları tekrar geziyormuşçasına bir hisse kapılıyor insan! Hem fiziken hem de ruhen bu seyahatlerin hakkını veriyorsunuz. Bu açıdan sizi tebrik ediyorum” diyorum. Tebessüm ediyor ve seyahatle ilgili bana Kur’an’dan şu ayeti hatırlatıyor: “Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın varlıkları ilk defa nasıl yarattığına ibretle bakın! (Ankebut, 20). Rabbimiz bize, akletmemiz için Kur’an-ı Kerim’inde şu haberi veriyor: “Onlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden önce yaşamış toplumların âkıbetlerinin nasıl olduğuna ibretle bakmazlar mı? Oysa onlar, bunlardan daha güçlü kuvvetli idiler. Ama ne göklerde ve ne de yerde Allah’ın elinden kaçıp kurtulabilecek hiçbir şey yoktur. Doğrusu O, her şeyi hakkiyle bilen ve her şeye gücü yetendir.”
Evde kaldığımız korana günlerinde Faruk Bey, o günleri evde yeni belgeseller çekmek adına yeni projeler yapmak için kendisini nasıl araştırmaya verdiyse; Allah da beni, Kur’an’a yöneltmişti. Bir gazeteci olarak korona günlerinde Konya’nın tertemiz sokak ve caddelerini fotoğraflamıştım. Güzel şehrimin kir, pas ve dumandan arınmış havasını ciğerlerime kadar solumanın hazzını o günlerde yaşadım. Ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim ve havasını kokladığım şehrime ibret nazarıyla bir daha baktım ki, bu şehrin sokaklarını, caddelerini, havasını kirletenlerin yine bu şehirde yaşayan duyarsız insanlar olduğunu daha net, daha açık ve daha yalın bir şekilde müşahede etmiştim.
Evliya Çelebi’nin Şehri Konya’ya Dokunmak
Türkiye ve Konya medeniyetler beşiği! Tarım toplumu ve dindar olma özelliğini Çatalhöyük’ten başlatarak Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar yaşatan Konya ile Evliya Çelebi’nin gezdiği Konya arasında, dağlar kadar fark var. Kış aylarında Konya’da belgesel çekimler yaparak şehrimizi tanıtan belgesel yapımcısı Ömer Faruk Bey, bu yaz şehrimize elbette boşuna gelmedi. Bakalım Faruk Bey, önümüzdeki dönem Evliya Çelebi’nin şehri Konya’ya nasıl dokunacak. Evliya Çelebi’nin şehirlerine dokunmak acaba nasıl bir şey? Bekleyip göreceğiz. Evliya Çelebi, Alâeddin Tepesi’nden bu güzelim şehre acaba nasıl baktı? Neler gördü ve neler hissetti? Neler düşündü? Gözünde ve gönlünde nasıl bir Konya canlandırdı? Seyahatnamesinde o dönemin Konya’sıyla ilgili bize güzel şeyler anlatıyor anlatmasına da, günümüz Konya’sında ne Türbe önünde ne Meram bağlarında anlattıkları güzellikler, bağlar, bahçeler, meyveler, yeşillikler, evler, tarihi eserler artık pek kalmadı.
Çocuklarıyla 99 Günde Devr-i Âlem
39 bölümden oluşan Evliya Çelebi programını az bulan Faruk Bey, Balkanlar ve Kafkaslar’dan sonra Afrika ve Türkistan (Ortaasya) bozkırlarına doğru açılarak önümüzdeki dönemde, Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatnâmesi’ndeki o ülke ve şehirleri de gezip görmüş olacağız.
Gezgin Faruk Bey’in unutamadığı hatıralarından birisi de çocuklarıyla (Rakan ve Meral) birlikte 1998’de yaptığı ve kendi tabiriyle “99 günde devr-i âlem” dediği Cidde’den başlayıp ilk durak Amsterdam ve oradan New York’a, Niagara Şelalerinden Los Vegas, Los Angeles, Hawai Adaları, Japonya, Tokyo, Hong Kong, Singapur, Malezya ve tekrar Cidde’ye dönerek tamamladıkları seyahat. BBC, National Geographic, Discovery, PBS gibi değişik kuruluşlara çeşitli belgeseller yapımında da katkısı var.
“Okuyun, fazıl olun Resûlullah’a hâdim olun”
Her insanın bir ilk aşkı ve ilk heyecanı elbette vardır. Faruk Aksoy Bey, seyahat aşkının, Osmanlı ordusunda süvari olan dedesi Hacı Şükrü Efendi’den geldiğini belirterek şu ifadeleri kullanıyor: “Yemen’e gidip sağ olarak dönen yegâne askerlerden biri olan rahmetli dedemin anlattığı hikâyelerle kulağımız dolardı. 1957 yılında babamı ve kardeşimi etrafına alarak: ‘Okuyun, fazıl olun Resûlullah’a hâdim olun.’ demiş. Altmışlı yıllarda Türkiye’nin çeyreğini otostop ile gezdim. Babam çok sertti ve evden kaçardım. Annem beni teşvik eder, kollar ve bana ‘evliya oğlum’ derdi. Yeşilçam’da çalıştığım yıllarda benim imam hatipli olduğumu bilen Fatma Girik de ‘imam oğlum’ derdi.”
Nezaketi ve tebessümü hiç elden bırakmayan belgesel yapımcısı Faruk Bey, Afyonkarahisar asıllı olup 1952 İstanbul doğumlu. TRT 2’de yayımlanan “Evliya Çelebi’nin Dünya Şehirleri” programı ile Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin (RTGD) geleneksel Medya Oscarları Ödülleri dalında “Yılın Gezi-Kültür Programı Medya Oscarı” ödülü de var. Hollywood hayaliyle 20 yaşında evden kaçan ve 1980’den sonra Türkiye’ye 34 yıl hiç dönmeyen, S. Arabistan’da evlenen ve şimdiye kadar 55 ülke gezen Ömer Faruk Aksoy, Türkçe, Arapça ve İngilizce biliyor.