Bütün ilâhî dinler, insanlarda mevcut olan fıtrî duyguların kaybolmaması, körelmemesi her dâim canlı tutulması adına ‘yardımseverlik’ hasletini diri tutmak üzerinde titizlikle dururlar. İnsanları birbirlerine sâhip çıkmaya, ihtiyaçlarını gidermeye teşvik ederler. Fakir-fukânın görüp gözetilmesi insanlık adına erdemli bir davranıştır. Pek tabi yardım işi vicdânı körleşmemiş, kalbî melekeleri işlevde olan insanların icra edebileceği bir fazilettir. Bugün ‘Rabbena hep bana’ anlayışı bu faziletin dışında bir durumdur. Hep söyleriz bir yanda açlıktan derileri kemiklerine yapışmış, temiz su bulamamaktan perişan olmuş bir halde yaşayanlar… Bir tarafta ise hayâtının her aşaması israftan geçilmeyen, vücûdunun her yerinden etleri taşan obezite kıskacında spor salonlarına zayıflamaya koşan insanlar… Hakikaten yürek dağlıyor!
Fakir-fukara insanların görüp gözetilmesi konusu, zenginlerin vicdanlarına, onların merhametine havâle edilemeyecek kadar hassas ve ehemmiyetli bir konudur. Yüce İslam dîni bu konuda ‘Zekat’ müessesini devreye koyarak toplumda sosyal bir yara olan ihtiyaçlının gözetilmesi husûsuna en ideal çözümü getirmiştir. Başka hiçbir dinde bulunmayan ‘Zekat’ kavramı İslam dînini diğer dinlerden ayıran önemli bir kıstastır. Zengin Müslümanlar kazançlarının kırkta birini yüce Kur’an’da belirlenen insan guruplarına vermesi zorunludur. İslam dîni toplumda mevcut olan fakir insanların ihtiyaçlarına kol kanat gerilmesi husûsunu zenginlerin inisiyatifine bırakmamış zekat ile bunu bir dîni vecibe hâline getirmiştir.
Dînin yaşanması ve korunması Müslümanlar için hayâtî önem taşır, taşımalıdır. Din kardeşlerimizin karşılaştığı maddi sıkıntıları elden geldiğince giderebilmek onlara maddi destek sağlamak mümin olmanın gereğidir. Dindar insanlar bedensel olarak îfâ ettikleri namaz, oruç gibi ibâdetleri kolaylıkla yerine getirirler ama ‘zekat’ ibâdeti cebe dokunan bir ibâdet olması hasebiyle orada asla bir ihmalkarlık göstermemeleri gerekir. Zira bütün farz olan emirlerin ve ibâdetlerin geldiği merkez aynıdır yâni hepsini ancak Cenâbı Hak emretmektedir. Rabbi Teâlâ Müslümanlara zekat, sadaka, infak etme ile ilgili âyetlerle ihtiyaç sâhibi din kardeşlerimize yardım etmenin faziletlerinden bahseder.
Güzel dînimiz dâima fakire destek olmayı istemiş bunun şerefli Kur’an’da belirtilen bir ibâdet olduğunu beyan etmiştir. “Namazı kılın, zekatı verin, rukû edenlerle birlikte rukû edin.” (Bakara 47) Elbette insanlar olarak toplum içinde yaşamamızın bedelleri vardır. Toplumda yaşarken sosyal adâlet dengesinin sağlanmasında zenginin malında, fakirin hakkı olduğu gerçeğini asla unutmamak gerekir. Bu hususta Kur’ânu Azûşşân’da şöyle buyurulur: “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi.” (Zâiyat, 19) Bu şekilde toplumda zengin-fakir arasındaki uçurum giderilir, gerilim ve gerginlikler önlenir ve toplumda bir dengelenme sağlanmış olur. Zengin fakir arasındaki fark ve bu husûsun sebep olduğu çalkantılar aslında bütün toplumlar için söz konusudur. Ama yalnızca İslam dîni zekat, sadaka ve infak gibi dînin emrettiği yardım vesileleriyle bu ayrımı giderir. Bu mükemmel bir ayrıcalıktır. Son günlerde bilhassa ülkemiz dünyânın en gelişmiş ülkelerine dahi sağlık konusunda yardım malzemeleri gönderdi. Bu Müslüman olmanın gereği, yardım etmenin önemi ve faziletinin ehemmiyetindendir. Ne mutlu bize!
Yüce İslâm’ın bu şekildeki yardım anlayışıyla zengin-fakir arasındaki uçurum ortadan kalkar, iki cenah arasında düşmanlık yerine dostluk köprüleri kurulur. İnsanlar bu vesileyle kaynaşmış, halleşmiş, birbirlerini daha iyi anlamış olurlar. Aynı zamanda maddi imkansızlıklar sebebiyle kötü yollara düşme, meşru olmayan yanlış işlere tevessül etme yâhut imkansızlıklar yüzünden tuzakçı kişilerin oyununa âlet olma gibi yönlerden de insanlar kurtulmuş olurlar. Dolayısıyla toplum huzûru sağlanır. İhtiyaçlılar bilhassa şu mübârek Ramazan ayında daha sevap olması hasebiyle yapılan yardımlarla ihtiyaçlı mağdur kimselerin yüzleri güler, evlerine bereket gelir. Hayrı gerçekleştirenlerde merhamet duygusu gelişir, başkalarını düşünme davranışı gelişir, insanları sevindirmenin daha da ötesi Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmenin hazzı yaşanır. Ne mutlu her biri birbirinden değerli olan Ramazan günlerini böylesi değerlendirenlere!
Yardımlarla, iyiliklerle, güzelliklerle rahmet yağsın gönüllerimize ve evlerimize. Son on güne girdik. İstiğfarlarımız bolca olsun efendim. Affedilmek niyâzıyla…