Nereyi açsam herkesin ağzında bir şikayet ve hoşnutsuzluk hali var. Televizyon, sosyal medya, arkadaş ortamı vs. vs. vs. Öyle bir kara bulut gibi üstümüze sinmiş ki artık şikayet etmek bizim normlarımız arasına girmeye başlamış. Bu hiç normal bir durum değildir canlar. Oldukça tehlikeli bir durumdur. Bu kara bulutlar bizi toplumca büyük bir felaket düşürür. Bir an önce kendimizden başlayarak şikayet gibi bizi negatif etkileyen hallerden kurtulmamız lazım. Sorunlar karşısında hiçbir çözüm üretemeyen insanların yöntemidir şikayet etmek. Küçücük bile olsa kendinde veya toplumda bir şeyleri değiştirmeye çalışan insanın dilinde şikayet göremezsiniz. Çünkü onun şikayet edecek vakti yoktur. O sürekli bir gelişme hali içinde olduğu için aciz ve çaresiz sözleri diline dolamaz.
**
Toplumsal felaketler, Allah’ın bir cezası değildir. Halinden memnun olmayan, şükretmeyi unutan toplumlar felakete uğrar ki eski haline bakıp şükretmeyi hatırlasın. Böylece üzerindeki kara bulutları aşıp güneşi görsün. Bir bakıma lütuf da diyebiliriz ancak bu yöntem bizim canımızı çok yakar, toplumsal felaketler çok zor bir süreçtir. Ancak artık kendimizce ufak adımlarla bu kara bulutları aşmamız gerekiyor. Toplum olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Maalesef gafletin içine battık. Üzerimizdeki kara bulutlardan hakikat güneşini göremiyoruz. Bu sözlerime karşılık bana haklı olarak şunu söyleyebilirsiniz; ama işsizlik var, ama ekonomik kriz var ama şöyle ama böyle ben nasıl şikayet etmeyeyim. Evet var. Ama herkes kendisinden sorumlu. Çözüm için biz ne ürettik? Biz neyi değiştirdik? Biraz da soruları kendimize yöneltmek gerekiyor. Bana ne A kişisinden, B kişisinden. Bir problem varsa ve eğer değiştiremiyorsam bunun sorumuluğu o problemi çıkaran kişiye ait. Başkasının günahı benim sorumluluğum değil..
**
Bir de şunu farkettim. Genellikle çok fazla konuşan insanlar şikayet ediyor. Kendi fikirlerine toz kondurmayanlar, her konuda kendi haklı görenler, iddia sahibi insanların dilinde bu var. Neden? Çünkü bunun adı kibir. Kendi düşüncelerini mutlak doğru olarak gördüğü için farklı düşünceler ile karşılaşınca hemen şikayete başlıyor. Ne yazık… Ah ki vay, onlara çok yazık.
**
Bir kesim daha var. Onlar sessiz… Çok sessiz. Çünkü kara bulutların arkasındaki güneşi gördükleri için konuşmaya ihtiyaç duymuyorlar. Güneş ile bire bir irtibat halindeler. Güneşi göremeyenler ise kendi aralarında yalan yanlış fikir yürütmeyle güneşin dedikodusunu yapar. Güneşi görenler için söz biter, akıl biter, şüphe biter. Bu kesim gülümsüyor. Fakat acı bir gülümseme var yüzlerinde. “Ah” diyor “ah.
“Ah benim güzel toplumum…”
**
Ben ise güneşi görmeye ve güneşi görenlere yakın olmaya çalışanlardanım. Çevremdeki bu negatif halden kurtulmak için çözüm arayan garip bir insanım. Bu kara bulutlardan uzaklaşmak için kendimce bir şeyler deniyorum. Sosyal medya ve haberlerden uzaklaşmaya çalışıyorum ama en önemlisi çok konuşanlardan, çok şikayet edenlerden, çok iddia sahibi olan insanların yanında sessizleşmeye ve mümkünse yavaş yavaş geriye doğru 1 adım, 2 adım, 3 adım…