Bir önceki yazıda seçim bitti geçim dönemi başlıyor demiştik ya, kaldığımız yerden devam edelim.
Amerika seçimlerinden başlayarak Avrupa Birliği ile olan ilişkileri gözden geçirdikten sonra doların ve altının değer kazanmasını ve kaybetmesini gördükten sonra döndük dolaştık asıl meseleye geldik.
Türkiye nin geçim meselesi artık anayasa değişikliğidir.
Kanaatimizce uzunca bir süre daha bu gidişle anayasa değişikliği dolayısıyla başkanlık sistemi tartışmaların odağı olacağa benzer.
Anayasa değişikliğine hazırım diyenlerin başkanlık meselesindeki ayak sürümeleri yeni de değildir.
Ya da başkanlık unvanının Cumhurbaşkanlığı olarak kalması taraftarlarının.
Anayasa ve başkanlık tartışmalarının ülkedeki pek çok olayı örteceğine inanıyoruz.
Hatta 15 Temmuz FETÖ darbesinin bile belli ölçülerde anayasa ve başkanlık tartışmalarının gölgesinde kalması kaçınılmaz hale gelecektir.
Bir ihtimal Suriye’deki örtülü fiili harp bile aynı akıbete uğrayacaktır.
Bu arada ekonomideki iyiye veya kötüye gidişler geri plana düşürülecek, başta cari açık olmak üzere ödemeler dengesindeki onulmaz yaralar unutulacak, kredi faizlerindeki küçük düşüşler iyi gibi gösterilerek vatandaşların bankalar tarafından soyulup soğana çevrilmesi hepten yok sayılacaktır.
Bu hengâme içinde tabidir ki şehirlerdeki ulaşım sıkıntısı başta olmak üzere hayatı çekilmez kılan diğer hususlar da ağırlaşacak kış şartları dolayısıyla görmezden gelinecektir.
Anayasa ve başkanlık konusuna dönecek olursak öncelikle bir tesbit yapmak gerek.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu tam da bu günlerde tartışma konusu yapılan başkanlık sistemi ve bu sisteme uygun olarak yapılan bir anayasa ile olmuştur.
Ama gelin görün ki başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm partiler kendilerini bu gerçeği göz ardı etmek zorunda hissetmektedirler.
Cumhuriyetin ilk yıllarının anayasası, ilk meclisi ve ilk cumhurbaşkanını dokunulmaz bir tabu olarak kabul ettikleri için zaman zaman kendileri ile tenakuza düşme pahasına ilk dönem idare şekline dönüyoruz diyememektedirler.
Meclis içindeki partiler böyle de dışarıdakiler çok farklı mı?
Şu ana kadar başta iktidar ve muhalefette olan Konya milletvekillerinden hangisinden anayasa değişikliği ile ilgili yeterli bir açıklama duyuldu ki?
Veya hangisinden anayasanın bütününü bırakın, tek bir maddesi için olsun değişiklik teklifi geldi?
Haydi bazıları mühendis veya eğitim- öğretim kökenli idi.
Peki, hukukçu kimliği olanlara ne demeli?
Bir başka acı gerçek adları sivil toplum örgütü olan dernekler ve vakıfların bu konudaki sessizlikleridir.
Siyasi düşünceleri nedeniyle hükümetten, belediyelerden veya muhalefet partilerinden bir işaret gelmedikçe kolay kolay bir konuda düşünce veya faaliyet ortaya koy(a)mayan devlet/belediye destekli tabela kuruluşlarına benzeyen adı sivil olan toplum kuruluşları neden yolda bir veya iki defa Konya dışında turistik otellerde yaptıkları toplantılarında tamamen sivil bir anayasa taslağı hazırlayıp milletin ve partilerin önüne koymazlar ki?
Bu usulün tam adı: Sen teklifini getir ben senin teklifini tenkit edeyim kolaycılığıdır.
Bu kolaycılıkla yapılan anayasalarda maalesef uzun ömürlü olmamaktadır.