Günah, sâhibini helâk eder, mahveder. Hiçbir suç cezâsız kalmaz. Allah Azze ve Cel: “…Biz onları günahları sebebiyle helâk ettik…” (1) Buyurur. Aynı zamanda günahlar, musibet sebebidir. Yine Hak Teâlâ: “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz (günahlar) yüzündendir.” (2) Buyuruyor. Ama başa gelen her musibet de günah yüzünden değildir. Her birinin değişik sebepleri vardır.
İnsanların işledikleri günahlar kamu hukûkunu ihlâl eder. İnsanların icra ettikleri suçların dünyâda birçok cezâsı varken bir de bunun ahret boyutu vardır. Günahkarlar ahrette yalnız ve yardımsız bırakılırlar. Onlar felâha erdirilmezler, ziyâna ve hüsrâna uğratılırlar. Yine onlara göğün kapıları açılmaz, konuşmaktan, görmekten, duymaktan, ışıktan mahrum bırakırlar.
Kişiler ne kadar çok günah işlerse işlesin Allah Teâlâ’nın rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Kullar hatâ, kusur ve günahlarından ötürü pişmanlık duyup yüce Yaratıcıya yönelirlerse bilinmelidir ki, Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve nağfireti her şeyi ihâta ediyor, kucaklıyor. Ebu Hureyre (r.a)’den rivâyet edilen bir hadisi şerifte; “Kul bir günah işlediğinde: ‘Allâh’ım benim günahımı bağışla!’ diye pişmanlıkla bağışlanma dilerse yüce Allah buyurur ki: ‘Kulum bir günah işledi de, günahı bağışlayan ve bu günahla kendini sorumlu tutacak Rabb’i bulunduğunu bildi.’ Der. Sonra kul elinde olmadan tekrar hata işler de: ‘Ya Rabbi! Benim günahımı bağışla!’ derse Allah Teâlâ’da: ‘Kulum bir günah işledi de, Rabb’inin günahı bağışlayan ve bu günahla sorumlu tutacak olduğunu bildi’ buyurur. Sonra kul döner tekrar günah işler. Ama nihâyet pişman olur ve: ‘Ey Rabbim! Günâhımı bağışla!’ diye yakarır. Yüce Allah buyurur ki: ‘Kulum bir günah yaptı da, kendisinin günahını bağışlayan ve bu günahla sorguya çekecek Rabbi bulunduğunu bildi. Ben de kulumu bağışladım. Buyurur.” (3) O halde Mevlâ’nın istediği davranışı geliştirmeyip günah işleyen kişi suçundan dolayı pişman olarak O’na yönelen, O’na dönen, O’na yaklaşanı sonsuz ve engin rahmetiyle kucaklar.
İşlenen her günah kişilerin kalp ve ruhlarına derin yaralar açar. Günah gizli kaldığı sürece yalnızca sâhibine zarar verirken ortaya çıktığında zararı birçok kişiye olur. Eskiden insanlar başkalarının bilinmedik bir günahını duyduklarında titrerlerdi şimdi bırakın başkasının insan kendi günahına dâhi titremiyor. Günahlarla âdeta kol kola yaşayan insanlar birçok günahla bilerek veya bilmeyerek arkadaş gibi yaşıyorlar. Hayâtı farkındalık bilinciyle yaşamak insanı günahtan sakınmaya götürür bugün maalesef müminler bu şuurdan uzaklaşmış vaziyetteler.
İnsanlar yaşamlarda günah işleyebilirler. Kişiler iç âlemlerinin yapısına göre bunlara üzülürler yâhut aldırış etmezler, devam ederler. Üzülenlerin de ruh hallerinin durumuna göre kimi üzülür kuru kuru tevbe eder, geçer. Kimi günahından çok müteessir olur, üzülür, ağlar, pişmanlık gözyaşlarıyla Rabb’isine yönelerek yalvarır, yakarır bütün samimiyetiyle af diler. Yâni kimininki sözde kuru kuruya yapılır kimisinin ki de hâlisâne, samîmâne yapılır. Mevla kalplerin gizemini bilendir. Kimi de hiç yapmaz, zâlimliklerini sürdürür. Hepsinin bir bedeli vardır. Bunlar kişisel bazda böyleyken bir de bunun âilevi boyutu ve çevre boyutundaki etkileri vardır. Günahlar kişiyi etkilediği ve bâzılarını üzüntüye boğduğu gibi aileleri ve yakın çevreye de etkisi olur. Terörist bir çocuğu olan aile ve yakınlarını düşünün ne büyük üzüntüdür bu durum onlar için. Ancak bizim dînimiz öylesine güzel bir dindir ki kimseyi huzurdan kovmaz, herkesi tevbe etmeye, kurtuluşa huzûra çağırır, dâvet eder. İnsan, tevbe çağlayanında yıkanıp rûhu temizlenerek tekrar huzurlu insan hâline dönebilir. Yeter ki samimi bir yakarışla Cenâb-ı Hakk’ın kapısı çalınsın. Zirâ Allah Teâlâ’nın bir ismi ‘Tevvab’dır. O (c.c) ismi gereği tevbeleri çokça kabul edendir. “Hiç şüphesiz Allah, tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (4) Buyurur. Rab Teâlâ bir başka âyette bu durumu şöyle tasvir eder: “Onlar, fenâ bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allâh'ı hatırlayıp anarlar ve günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler/günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zâten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki!? Onlar, yaptıkları kötülüklerde bile bile ısrar etmezler." (5) Günahta ısrar etmek zayıf îmânının alâmetidir. Kişi günahtan hemen sonra tevbe ederek Rabb’inin kapısına koşmalıdır.
Yüce Rab hepimizi günahlardan pişman olan ve bir daha işlememeye azmedenlerden eylesin. Günahlardan rahatsız olma duygusunu içimizin ta derinliklerine kadar nüfuz ettirsin inşaALLAH.
---------
1) Enam, 6
2) Şura, 30
3) Buhârî, Tevbe 29/2758
4) Bakara, 222
5) Âli İmran, 135