Günahlar ve Biz -1-

Nurten Selma Çevikoğlu

İnsanın bizzat kendisinin veya yakınlarının istenmeyen, hoşa gitmeyen davranışları, günah işlemeleri kişi için üzüntü sebebidir. Küçük yâhut büyük her günah kişi için kayıptır, kişinin şahsiyeti adına zarardır. Günahlar olmaması gereken davranışlardır. Günahlar genelde her insanı rahatsız eder ama bu toplu halde düşünüldüğünde tüm toplumu rahatsız eder, yaralar. Günahlar kişileri de toplumu da kirletir. Hele öyle çirkin bâzı günahlar vardır ki bu büyük günahları kişi işlediğinde toplumda infial oluşur. Meselâ, toplumda uluorta eşcinsellik işlense, bir kişi kendini yaksa, sokak ortasında durduk yere bir kişi öldürülse veya intihar bombacısı olsa düşünün bu büyük günahlar toplumu dehşete düşüren hâdiselerdir. Bugün nerdeyse böylesi günahlar normal görülür oldu halbuki bunlar anormal felâketlerdir. Günahlar kişi için üzüntü verici olduğu gibi onun ailesi ve çevresi için de üzüntü kaynağıdır. Cinâyet, hırsızlık, içki-kumar-uyuşturucu-fuhuş müptelâsı olma gibi günahları işleyenler hem kişiye hem de onun ait olduğu akraba, arkadaş çevresi adına üzüntü sebebidir. Topluma ters düşen ve insanlık onurunu zedeleyen çirkin işler yaparak günah işleyen bir kişi kendisi, ailesi, yakın çevresi ve içinde yaşadığı cemiyet için huzursuzluk ve sıkıntı doğurur.
Günahların işlenmesi kişinin iç dünyâsı ve toplum adına rahmetsizlik oluşturur. Günahlar birey ve toplum için bela ve musibettir. Bela ve musibetten ders almak iman ve tevbe-istiğfar ile mümkündür. Tevbe etmek, yüce Yaratıcıdan mağfiret dilemek aslında rahmet ve bereket istemektir. Çünkü istiğfârın çokça yapılması rahmet oluşmasını temin eder. Müminler dünyâda bir imtihan süreci yaşarlar ve bu imtihanda her inanan illâ da başarılı olmak ister zâten bu ebedi mutluluk için olmazsa olmazımızdır. Dikensiz bir dünya bulmak mümkün olmadığına göre hayatta güzel yaşamanın yolu gözleri dikenlere dikmeyip gülleri görmek ve Rabb’in rızâsına ermekle mümkün olur.
Günah; Allâh (c.c)’ın emirlerini bilerek çiğneme, İslâm’ın hükümlerinden sapma, yüce Yaratıcının çizdiği yolun dışına çıkma ve O’nun yap dediği farzları ihmal etme sonucunda oluşur. Kişiyi sevap işlemekten alıkoyar, hayırdan ve iyilikten uzaklaştırır. En güzel ahlâkî vasıfları üzerinde toplayan kâinâtın iftihârı Peygamberimiz aleyhisselam’da günahı şöyle târifliyor; ‘İyilik, ahlâkın güzelliğidir. Günah ise, kalbinde rahatsızlık uyandıran ve başkalarının muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir.’ (1) Diyor. Günah işleyen kişi Allâhu Teâlâ’dan gelene değil kendi heva ve heveslerine tâbi olur. İnsan günah işleyince hayırdan, iyiliklerden, Allah (cc) rızâsından uzaklaşır, psikolojik olarak sıkıntıya girer ve cezâya yaklaşır. Günahlar hoş olmayan hiç istenmeyen sonuçlar oluşturur. Günah işleyen kişi eğer pişman olursa Cenâb-ı Hakk’ın kapısına sığınması en mâkul olandır. Zâten her çâresizin farkında olunmasa da hatta inanmayanların dahi gideceği tek makam kâinâtın yegâne sâhibi Allâhu Azüşmüşşân’ın makâmıdır.
Kişiler şahsi olarak suç işlediklerinde suçları bireyseldir ancak genel olarak toplum düzenini menfi etkilediklerinden günahları, suçları umûmileşir. Cenâb-ı Hak: “Kıyâmet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki, yüklenecekleri şey ne kötü bir şey!” (2) Buyurarak toplum içinde yaşayan fertlerin yalnızca kişi olarak günah işlerler ama o günâh davranışı başkaları da taklit ederse onların suçu da kendine yazılır anlamında bir uyarıda bulunuyor. Sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtu Vesselam’da bu konuda; ‘Bir kimse dalâlete çağırır da ona uyulursa, bu kimseye –günahlardan hiçbir şey eksilmeksizin- kendisini izleyenlerin günâhı kadar günah yazılır.’ (3) Buyurmaktadır. Başka bir hadislerinde ise; ‘Her kim İslam’da güzel bir sünnet/çığır açarsa, o çığırın ecri ile kendisinden sonra o çığırla amel edenlerin ecirlerinden hiçbir şey noksan edilmemek şartıyla sevapları kendine aittir. Ve her kim İslâm’da kötü bir sünnet/çığır açarsa, o çığırın vebâli ile kendisinden sonra onunla amel edenlerin vebâli, hiç noksanları olmamak üzere ona aittir.’ (4) Yâni, kişilerin yaptıkları hatâlar, suçlar, günahlar şahsi olarak bireyleri bağlar ama arkasından ayni davranış yapılırsa ve yaygınlık kazanırsa diğerlerinin işlediği aynı günah ilk o günahı çıkarana yüklenir. Bu hakikaten kişi için müthiş bir kayıptır. Bunun yanında her günah kişinin kendisine aittir. Kimse kimsenin günahını yüklenemez. Anne baba evlâdının, evlat anne ve babasının yahut eşler birbirlerinin günahlarını yüklenemezler. Herkesin kendi günâhı kendinedir. Kur’ân-ı Kerim’de: “…Her nefis kendi aleyhine kazanır. Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenmez…” (5) Buyrulur.
Günahlara daha dikkat eden bir toplum olmak dileğiyle şimdilik hoşça kalın aynı konuya yüce Rab isterse devam etmek niyetiyle..
--------------
1) Müslim, Birr 14-15
2) Nahl, 25
3) Müslim, İlim 16
4) Nesâi, Zekat 64
5) Enam, 164

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.