Yine yazımıza, ‘Selam duâsı’yla başlamak isteriz.
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Efendim, son kaldığımız 29. Beyitten devam ediyoruz.
“Gül sararıp solupda gül mevsimi geçip gidince, artık gülün mâceralarını dinleyemez olursun.” (29.Beyit)
Hem tasavvufta hem Şark edebiyâtında gül ile bülbül arasında âdeta bir gönül bağı vardır ve bu âşıkâne bir ilişkidir. Geçmişten bu yana bilhassa edebiyat sahasında bu husustan çokça bahsedilir. Bülbül gül için öter ve şakır, şarkılar söyler. Bülbülün hep güle âşık olduğundan dem vurulur. Bülbül, güle olan sevdâsını, iç yangınını ancak güle içli şarkılar söyleyerek dile getirir. Bülbülün bu sevgi dolu şakımalarını ancak gül anlar. Gül yaprağı üzerindeki çiğ tâneleri, gülün gözyaşları olarak yorumlanır. Gül, bülbülün gönül yangınını kendi içinde duyar, onun iniltileri gülü üzer bu sebeple de gözleri yaşarır.
Ancak zaman gelir gül mevsimi biter, gül sararır, solar, yapraklarını döker işte o zaman bülbül suskunlaşır, üzüntüye düçâr olur.. Çünkü kendisini anlayacak, dinleyecek gül mevsimi bitmiştir. Artık bülbülün nağmelerini dinleyecek, onun iniltisine eşlik edecek, gönül feryâdına kulak verecek bir dost yoktur. Bülbülün şarkısını söyleyeceği can dostu gitmiştir. Bülbülü bülbül yapan gönül şarkısının kaynağı bitmiştir.
Eğer bir yerde gül varsa orada bübül vardır. Gül, çiçeklerin içinde en güzellini temsil eder âdeta güzellik gül ile temsil bulur. Buna ilâveten bülbülün olduğu yerde de güzellik olur zira o da en güzel sesli kuştur. Ancak bülbülün şakıması için güle ihtiyaç vardır. Eğer gül ortada yoksa bülbülün o güzel sesinin ne anlamı olur? Onun dedikleri nağmeleri sâdece gül anlar ve o nağmeler gülden başkasına açılmaz. Bülbül bu hususta kendini asla başkasına göstermez, gösterse bile kimsenin kendisini anlamayacağını bilir. Dolayısıyla o yalnızca kendine gülü hedef alır. Meselâ koca bir bahçede çeşit çeşit çiçekler olsa, orada bülbülün kalbine aldığı, dile getirdiği, içindekilerini dışa aktardığı yagâne sâhip güldür. Fakat gül mevsimi sona erince, gülün açması bitince, bülbülün âşıkâne serzenişini dinleyemezsin.
Bu beyite şu şekilde bir yorum da getirilebilir. Bilindiği üzere tasavvufta ‘gül’ ‘Peygamberimiz’ aleyhisselâm’ı temsil eder. ‘Gül mevsimi’ ise, Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın sevgili arkadaşları olan ashabı kiram efendilerimizle yaşanan zamandır. Ancak zaman içinde peygamber aleyhisselam vefat eder sonrasında aynen peygamber aleyhisselam gibi ashâbı da vefat ederler. Bülbülün dile gelmesi tâbiri câizse peygamber aleyhisselam’dan gelen vahiy’dir. Her ne zaman gül mevsimi biterse o vakitte bülbülün sesi, sadâsı kesilir. İşte tam burada vahyin kesilmesine işâret vardır. Bir hakikat ki, Rasûlullah aleyhisselam artık bu dünyâdan ebedi bir âleme irtihal etmiştir.
Bundan sonrasında gül gider, gül biter, gül bahçesi harap olur. O zaman biz gül bahçesindeki o muhteşem gül kokusunu nerde arayalım, nerde bulalım? Gül kokusunu, gülü simgeleyen şeylerde meselâ; gülsuyunda, gül yağında yâni gülü hatırlatan her şeyde bulabiliriz. Bu sebeple gül suyunda gülü aramak gerekir, gülyağından hakikate erişmek için uğraşmak lâzımdır. Burada aslında gül suyu, Allah dostlarıdır. Peygamber aleyhisselam; ‘Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.’ Buyuruyorlar. Peki ashabdan geriye kalanlar kimlerdir? Onların izinden ayrılmayan âlimlerdir. Hakiki âlimler ise Allah dostlarıdır, mürşidi kâmillerdir. Bunlar gülü temsil ederler. Kişiler eğer, ‘gül bahçem yâni gönül bağım harap oldu, bittim’ dediği anda, gönül bağının gülsuyuyla sulanması gerekir, bir Allah dostundan faydalanması en akıllıca iştir.
Abidin Paşa Mesnevî’sinde derki ‘İrfan sâhibi, bülbül gibi âşıkça sözler söyler. Bu sözleri dinleyen zeki insanlar, âşırı zekâları, güzel ahlakları sebebiyle mânevi âlemde güzel kokular saçan güller gibidir. Dost meclisinden ve kendini anlayabilecek kadar zeki olanlardan uzak düşen âriften artık sırları ortaya çıkaran Âşıkâne kelimeler bekleme. Ayrılıklarda ârifler susar.’ (Abidin Paşa, Mesnevî Şerhi, Sadeleştiren Mehmet Said KARAÇORLU, İst, 2007, s.33)
Kişi sevdiği dostunu görürse bülbül olur şakır ama eğer uygun ortam bulamayınca susmaya mecbur kalır. Akıllı öğrenci için öğretmen güldür, Hayırlı evlat için annesi güldür. Bu misalleri uzatabiliriz. Bu sebeple bizler için gül olan gül Peygamberimize bülbül olmak duası ve niyâzıyla efendim, hayırlı Cumâlar.