"Siyaset; kuzuyu yemek için, tilkiyle plan yapıp, kurtla birlikte öldürüp, çobanla birlikte yas tutmaktır."
Roma atasözü olarak sosyal medyada dolaşan bu sözü okuyunca çok sevdim.
Zira bir tanım ancak bu kadar yerinde olabilir!
Ülkemizin yönetiminden sorumlu gazi meclisimizdeki bir çok vekilimizle, bir vesileyle, tanışma, konuşma, hasbihal etme, yemek yeme fırsatım oldu.
Medyanın bize kabul ettirmek istediği yüzden çok uzakta bir meclis ortamı olduğunu zaten hemen herkes beyan ediyor.
Sabahki oturumda yumruk yumrağa kavga eden vekiller öğle yemeğine birlikte kaşık sallayabiliyorlar. İkindi yaptıkları basın açıklaması ile birbirlerini hain ilan edip akşam katıldıkları TV programında sevgi, barış, kardeşlikten bahsedebiliyorlar.
Aslına bakarsanız, uyarıldığımız gibi, nasılsak öyle yönetiliyoruz.
Kendimizi düzeltmeden ülkede söz sahibi olanları düzeltmenin imkanı yok, olamaz da…
Vurgulamak istediğim başka bir husus da şu.
Aslına bakarsanız halkın, şehrin, ülkenin sorunlarını bizden çok çok iyi biliyorlar yöneticilerimiz. Bakmayın siz bilmiyormuş gibi davranmalarına.
Daha da acısı, nasıl çözeceklerini de pekala biliyorlar.
“E o zaman neden çözmüyorlar?” sorusu geliyor hemen akla.
Söyleyeyim onu da.
“Mevki ile olan imtihan en zor imtihandır.” diye uyarır büyüklerimiz ya. Kazanılan veya kazandırılan bir mevkiyi bırakmak veya mevkiden feragat etmek gerçekten çok zor.
Hal böyle olunca da “bilmem kimin tensipleriyle yeniden bilmem ne adayıyım” veya “halkımızın iradesi ve şu şahsın lütuflarıyla (!) şuraya aday gösterildim.” gibi cümlelerle sıkça karşılaşmaktayız seçim dönemlerinde.
Dikkat edin, kimse halkın oylarına talip değil.
Yukarıda oyunu oynayanların tensiplerine talip!
E onların da lütfedebilmesi için genel parti politikalarını es geçmemek, onları öncelemek gerekir her noktada.
Yani falanca köyün yol sorunu, filanca mahallenin park sorunu; bunlar oldukça kolay işler.
Mevzu senin mahallende o lütfedenlere ulaşabilecek kimsenin olup olmadığı.
Bir kişi ulaşabilsin omzu kalabalıklardan birine, bakın neler oluyor.
O hiç göremediğimiz dört şeritli yol gelir birkaç ayda…
Şehirlerde olmayan parklar, merkezler, salonlar yapılır o köye.
Burada da kalkıp o yöneticilere suç bulmaya gerek yok!
Zira hepimiz aynı değil miyiz?
Zengin olana gösterilen hürmet ile garibana davranışımız ne zaman aynı olmuş ki biz yöneticilerimizden bunu bekliyoruz?
Aslına bakarsanız herkes zalim, herkes zulmediyor.
Gücü yeten gücü yetene.
Yönetici halkına, muhtar mahallelisine, patron işçisine, evin reisi ailesine, anne çocuklarına, çocuklar güçlerinin yettiği arkadaşlarına.
Yani bakmayın herkesin aşıp kestiğine.
Zira herkes gücü kadar zulmediyor…