Görülmeye değer bir ilçeAkşehir

Akşehir Kaymakamı Ahmet Katırcı, Akşehirin tanıtımı hakkında yaptığı açıklamada, Akşehirin mutlaka görülmesi gereken bir ilçe olduğunu söyledi.
Her ay başka bir ilçenin tanıtımını yaptığımız gezilerin bu ayki durağı Akşehir idi. Her ilçede olduğu gibi burada ilk olarak İlçe Kaymakamı’ndan ilçenin tanıtımı hakkında bilgi aldık. Göreve geleli henüz birkaç ay gibi kısa bir süre olan İlçe Kaymakamı Ahmet Katırcı, kısa sürede ilçeye alıştığını ve çok sevdiğini söyledi. Katırcı, yaptığı açıklamada ilçenin mutlaka görülmesi gereken bir yer olduğunu ifade ederek, “Akşehir ve çevresi tabii güzellikleri, bereketli toprakları ve yeşil bitki örtüsü ile iç Anadolu bölgesinin gözde ilçesidir. Kuzeydoğusunda Ankara, kuzeyde Eskişehir, kuzeybatıda Afyon, doğu ve güneybatıda Konya, batıda Isparta illeri ve Akşehir ilçe merkezinin kuzeyinde Akşehir Gölü ile çevrilidir. İlçe yüzölçümü 1442 kilometredir. Denizden yüksekliği 1050 metredir. Güneybatı kesiminde yer alan Konya iline bağlı Akşehir ilçesi, Konya Afyon karayolu üzerinde olup Konya iline 135, Afyon iline 90 kilometre mesafededir.
İç Anadolu bölgesinin pek mutena bir bölgesini teşkil eden Akşehir ve Sultan Dağları’nın iki bölümü tabiat, iklim, ekonomik ve sosyal bakımdan diğer yerlerden ayrı ve kendine has bir özelliğe sahiptir. Sart’tan başlayarak Ninova’ya kadar uzanan ve tarihte ‘Kral yolu’ olarak bilinen ünlü ticaret yolunun geçtiği kent günümüzde de aynı önemi korumaktadır. Şehir merkezinin yakın çevresi yerleşim alanı olarak gelişirken dış kısımları tarımsal karakterli olup sulu ve kuru tarım yapılmaktadır. Sebze ve meyvecilik gelişmiş olup tahıl ürünleri, pancar, hububat, baklagiller, sanayi bitkileri ve hayvan yemleri de önemli bir yer tutmaktadır.
Göl seviyesinin son yıllarda düşüyor olması sebebiyle alüvyon yelpazeleri oluşturan akarsular, yataklarını derinleştirmişler ve kendilerini gömmüşlerdir. Bu yüzden alüvyon yelpazeleri uzun eksen boyunca deşildikleri görülür. Alüvyon yelpazelerinin temele yaslandıkları yerlerde rakım ortalama 1150 metredir. Eski göl yatağının başlangıcı, bir başka ifade ile dış yelpazenin uç kısımlarındaki ortalama rakım ise bin metre olup halen alüvyon yelpazelerinin 150 metrelik bir tortul kaması teşkil ettikleri görülmektedir.
Çeşitli yerlerden doğan yüzlerce kaynak vardır. Bu kaynaklar birleşerek ırmak, dere ve çay halinde Akşehir ve Eber Gölleri’ne dökülür. En önemli akarsuyu Doğanhisar yönünden gelerek Akşehir’in 5–6 km. kuzeydoğusundan Akşehir Gölü’ne dökülen Adıyan Çayı’dır. Akşehir Çayı ise Sultan Dağları’ndan doğup kenti ikiye bölerek akar. Geçmiş yıllarda birkaç kez taşmış olmasına karşın son yıllarda suyunun git gide azaldığı görülür. Yazın ise tamamen kurumaktadır.
Tarih boyunca hep önemli bir yerleşim, ticaret, kültür merkezi olan Akşehir’e ait ilk arkeolojik bulgular Neolitik Dönem’e kadar uzanıyor. Etiler zamanında Akşehir’in adı Thymbrion’dur. Zamanla Frigya egemenliğine daha sonra Anadolu’da egemenlik kuran Lidyalılar’ın yönetiminde kalan Akşehir’in önemi daha da arttı. “Krallar Yolu” Akşehir’den geçmekteydi. Akşehir Helenistik dönemde Phrygia tiranı Philomelos tarafından kuruldu. İlk yerleşim alanı bugünkü kentin kuzey-batısında, Sultan Dağının kuzey yamaçlarındaydı. Kent Roma Dönemi’nde Philomelium (Bal Sevenler) adını aldı.
Müslüman Araplar birçok kez yağmaladıkları kente Belde-i Beyza (Beyaz Şehir) adını verdiler. Malazgirt Savaşı’nın ardından başlayan Anadolu’nun Türkleşmesi sonucunda Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından alınan kentin bundan sonra adı ve kaderi değişir. Nehçet-ül menazil’de buraya gelen hükümdarlardan birinin çiçek açmış ağaçlardan esinlenerek “Akşehir” dediği rivayet edilmektedir. Akşehir’in günümüzde sahip olduğu eserlerin pek çoğu Selçuklular zamanında yapılmıştır. Bu dönemde kent zenginleşir ve gelişir. Horasan illerinden Seyyid Mahmud Hayrani, Nimetullah Nahçevani gibi din bilginleri Akşehir’e göç ederek bu toprakların manevi dokusunun değişmesine katkıda bulunurlar.
Turizmi
Akşehir, doğal tarihi ve folklorik değerleri açısından zengin kaynaklara sahiptir. Bu zengin çeşitliliğin turizme yansıması ve yörenin turizmden aldığı payın artırılması gerekmektedir. Değişen turist profilinin, çevreye duyarlı ve kültürel özellikli yörelere ilgisi giderek artmaktadır. Akşehir yöresi başta Nasreddin Hoca türbesi olmak üzere, Seyyid Mahmut Hayrani, Seyyid Yunus. Turabi, Nimetullah Nahcivani, Hacı İbrahim Sultan (Şeyh Hasan) türbeleri gibi önemli eserlere sahiptir. Söz konusu bu türbelerden özellikle Nasreddin Hoca, Seyyid Mahmut Hayrani ve Hacı İbrahim Sultan türbelerinin binaları, sanduka ve çinileri ile tarihi ve arkeolojik açıdan büyük önem arz eden eşsiz Türk-İslam sanatı örneklerindendir.
Akşehir’de Selçuklu dönemine ait Ulu Camii, Altunkalem Mescidi, Güdük Minare Mescidi. Küçük Ayasofya Mescidi, Taş Medrese Mescidi, Kızılca Mescidi, Kileci Camii, Hacı Hamza Mescidi, Kalaycı Mescidi, Tahtakale Mescidi, Osmanlı Dönemine ait Hasan Paşa İmaret Camii, eşsiz mimari özellikler gösteren önemli eserlerdir. Akşehir’deki diğer önemli bir eserde, günümüzde Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Selçuklu Dönemi mimari eserlerinden, Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından yaptırılan ve çeşitli kaynaklarda belirli bir dönemde darüşşifa olarak da kullanıldığı söylenen taş medrese külliyesidir.
Dağ Turizmi
Dağların temiz ve güzel havasından yararlanmak üzere, insanların dağlara yönelik olarak, yürüyüş ve tırmanma şeklinde gerçekleştirdikleri turizm türü olan “Dağ Turizmi” Akşehir yöresinde de bir alternatif turizm türüdür. Sultan Dağları eteklerinde kurulu olan Akşehir, dağ turizmi açısından da zengin bir potansiyele sahiptir. Yörenin en yüksek noktası 2 bin 610 metre yüksekliğindeki Gelincik Ana Tepesi olup, dağlar gerek tırmanış, gerekse yürüyüş (Treeking) ve kamp yapma açısından oldukça elverişlidir. Yılın belirli dönemlerinde Akşehir’den Yalvaç’taki Psidia Antik Kenti’ne yerel sivil toplum örgütleri ve tur firmaları tarafından doğa yürüyüşü düzenlenmektedir.
Eko Turizmi
Türkiye’nin doğal ve kültürel kaynaklar yönünden ne kadar zengin bir ülke olduğu herkes tarafından biliniyor. Dört mevsimi yaşayabilen üç tarafı denizlerle çevrili, farklı kültürlerin ve inançların bir arada uzun yıllar ve hala yaşadığı bu ülke, eko turizm açısından da oldukça büyük bir potansiyel taşıyor. Bu potansiyelin ön plana çıktığı merkezlerden biride Akşehir olarak görülmektedir. Akşehir Eko turizm potansiyeli açısından aşağıdaki başlıklarda ilgi çekebilecek potansiyellere sahiptir, Organik Tarım, İpek Halıcılık, Yetiştirme Çiftliği, Doğa Yürüyüşleri ve Dağ Turizmi. Mağara Turizmi, Evleri, Olta Balıkçılığı, Paraşütü, Sıra Yarenleri, Köy Düğünleri, Yörük Şöleni, Nasreddin Hoca Şenlikleri, Bisiklet Turları, At-Eşek-Deve Turları, Doğanhisar Göletleri, Bisse ve Sultansuyu Çamlıkları Kamp Alanları.
n ALİ SAİT ÖGE



Akşehir Kaymakamı Ahmet Katırcı

01.01.1965 yılında Niğde Hacıabdullah Kasabası’nda doğdu. İlköğretimi doğduğu kasabada, liseyi ise Bor Şehit Nuri Pamir Lisesi’nde bitirdi. 1986 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu.1987–1990 yılları arasında
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Dernek Denetçisi olarak görev yaptı.
1990 yılında Nevşehir Kaymakam Adayı olarak göreve başladı. (Gaziantep - Araban), (Bolu - Göynük), (Burdur - Altınyayla) ilçelerinde Kaymakam vekilliği,   (Trabzon - Çaykara), (Ankara - Güdül), (Çankırı - Bayramören), (Ankara - Bala)  ve  (Eskişehir - Sivrihisar) ilçelerinde ise Kaymakam olarak görev yaptı.
2003–2004 yıllarında İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği görevinde bulundu. 22 Ağustos 2008 tarihinde Bozüyük Kaymakamlığı görevine atandı.  25.07.2009 tarih ve 2009/11095 sayılı müşterek kararname ile Akşehir Kaymakamlığı görevine 26.08.2009 tarihinde başladı. İngilizce bilen Akşehir Kaymakamı Ahmet Katırcı evli ve 3 çocuk sahibidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Merhaba Şehir Haberleri