Göç kültürünü yaşatıyorlar

Yaz mevsimini Konya ve Karaman'daki yaylalarda geçiren Sarıkeçili Yörükleri, kış aylarında kalacakları Mersin'in sahil kesimlerine döndü. Sarıkeçili Yörükleri yüzlerce yıldrır bu geleneği yaşatmaya devam ediyor

Anadolu’da bin yıla merdiven dayayan göç kültürünü sürdüren Sarıkeçili yörükleri, bıkmadan yorulmadan göçe devam ediyor. Atalarından kalma Yörük kültüründen her şeye rağmen vazgeçmeyen Sarıkeçililer, yaz mevsiminde konakladıkları Konya’nın Hadim, Bozkır, Seydişehir, Ahırlı ilçelerindeki yaylalardan, kışı geçirecekleri Mersin’in Gülnar, Silifke ve Aydıncık ilçelerinin sahil kesimlerine vardı. Sarıkeçili Yörükleri 900 yıldır gelenekleri devam ettirmeye devam ediyor. Anadolu'nun son konar göçerleri olan Sarıkeçili Yörükleri, bu kültürün yaşatılması için devletin kendilerine destek olmasını istiyor.

150 CİVARINDA YÖRÜK AİLESİ KALDI

Sarıkeçililer Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği Başkanı Bayram Gök, konargöçer hayatın çeşitli sıkıntılara rağmen halen devam ettiğini belirterek, Akdeniz Bölgesi'nde 150 civarında Sarıkeçili ailesi bulunduğunu söyledi. Gök, yaşam şartlarının her geçen yıl zorlaştığını vurgulayarak, yerleşik düzene geçmeye hazırlanan ailelerin olduğunu söyledi.

YÖRÜK KÜLTÜRÜ KORUNMALI

Yörük kültürü hakkında bilgi veren Gazeteci-Yazar Zeki Oğuz ise şunları söyledi: "Günümüzde insanlar bencilleşti ve yozlaştı. Fakat Yörükler, bin yıl önce nasılsa hala o duruluklarını korumayı başarabilmiş. Kültürleri ve yaşam yönleri ile örnek alınabilirler. Onların bu yanını çok takdir ediyorum. Ama 5-10 yıl sonra onlarda yozlaşma içine girebilirler. Yörükler, çok sosyal olmazlar. Hayvancılık yapıyorlar ve yaşam tarzları birbirine yakın durmaya elvermez. Çadırlarının uzak yerlerden olması gerekir. Birlikte yapmaları gereken bir iş varsa mesela çadır dikiminde haberleşirler ve toplanırlar. Şehirde veya ova köyünde bir evin kapısını çalsan kapıyı belki tereddütle açarlar veya hiç açmazlar. Ama hangi çadıra gidilirse gidilsin buyur ederler. Çayları hazırdır. Sofranı hemen kurarlar, aç mısın tok musun diye sormazlar. Samimi olduğunu hissederlerse sahip çıkarlar. Konya'da bu kültürü yaşayanlar var. Kış aylarında Akdeniz sahili yani Mersin civarında yaşarlar. Nisan da göçmeye başlarlar, yazın Toroslara gelirler. Ermenek'ten Seydişehir'e kadar geniş bir alanda hayvanlarını otlatırlar."

BU GÖÇ KIYAMETE KADAR SÜRECEK

Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran ise kendisini Yörük küültürüne adamış bir Yörük Anası, bir doğa aktivisti. Çoban, Sarıkeçililerin yaşamlarını sürdürdüğü alanlarda baskılara ve zorluklara maruz kaldıklarını söyledi. Sarıkeçili Yörüklerinin Toroslardaki  Toroslarda o kara çadırların bekçileri olduğunu kaydeden Çoban, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi o dumanı da tüttürüyoruz. Bu çoban ateşini de birlikte yakalım, bu kültür sonsuzluğa kadar sürsün istiyoruz. Göçen son grubuz ve sonsuza kadar göçeceğiz. Bundan 900 yıl önce Orta Asya'dan Anadolu'ya atlarıyla, koyunlarıyla gelindi denilse, Anadolu'da Türk sancağı altında yaşayan akrabalarımız olduğunu biliyoruz. Kayı boyundan geliyoruz. Keçilerle, develerle Anadolu'da tanıştık. Sarıkeçililerin tarihte bir çok ismi var. Önlerindeki keçiden dolayı bize Sarıkeçililer ismi verilmiş. Bize “songöçer, son Sarıkeçililer' denilse de biz dünya durana kadar, kıyamet kopana kadar göç etmeye devam edeceğiz. Bizim amacımız para kazanmak, çıkar elde etmek değil. Biz bu kültürü devam ettirmek için varız. Biz ancak ahirete göç ederiz. Yazın yaylaya, kışın sahile göç ederiz. Develerimizle, keçilerimizle, kara çadırımızla göç etmeye devam edeceğiz. Son yıllarda sayımız biraz azaldı."

DÜNYA BİZİ TANIYOR TÜRKİYE TANIMIYOR

Türk toplumunun göçebe Yörük kültürüne yeterli ilgiyi göstermediğini kaydeden Çoban, "Dünya bizi tanıyor ama Türkiye bizi tanımıyor. Türkiye'deki insanlar bizi tanımıyor. Çünkü ezberci bir yapıya bir sahibiz. Okumayan, araştırmayan, üretmeyen hazırı tüketen bir toplum olduk. Biz yaşayarak, yaşatan, tüm canlıların yaşam hakkı olduğunu bilen, Allah'ın yarattığı tüm bitkilerin ve hayvanların var olduğunu bilen insanlarız. Yaşıyoruz, yaşatarak yaşıyoruz. Ormanların gönüllü bekçileriz, ormanları gönüllü koruyan bir topluluğuz. Tüm canlıların yaşam hakkı olduğuna inan bir topluluğumuz. Bir başkaları gibi tomruk hesabı yapmıyoruz, meşe kömürü hesabı yapmıyoruz. Doğaya göre göç ediyoruz. Herşeyimiz ormanlardır. Orman yoksa biz yokuz. Dönüşüme dikkat ediyoruz. Sürekli göç ediyoruz. Kışın Mersin'in sahillerinde, yazın ise Konya, Karaman, Bozkır, Hadim, Çumra, Ermenek, Başyayla, Beyşehir, Seydişehir gibi yerlerde geçiyoruz. Eylül'ün 15'inden sonra yeniden sahile doğru göç ediyoruz. Nisan 15-20'sine kadar sahilde kalıyoruz. Göçmen kuşlar misali turnalar gibi göç ediyoruz."

İBRAHİM BÜYÜKEKEN

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri