Bütün kötü huylar ancak ilim ve amel ilâcıyla tedavi edilir. Tedavinin edilebilmesi için hastanın hasta olduğunu kabul etmesi hatalarının farkında olması gerekir. Bir o kadar da hatasını, hatalı olduğunu kabul etmesi gerekir. Her hastalığın ilâcı, onu meydana getiren sebebin aksini yapmaktır. O halde gıybet hastalığının sebeplerine bakalım.
Dili gıybetten korumanın çaresi, genel ve detaylı olmak üzere iki türlüdür.
◦ Genel Çareler
1. Allah’ın Gazabından Korkmak
Kişi gıybet ettiği zaman, gıybet etmekle, Allah’ın (c.c) gazabına uğrayacağını, gıybetin, kazandığı sevapları kıyamet günü yok edeceğini bilmelidir. Çünkü o gün, kişinin dünyada gıybet ettiği kimsenin şahsiyetine verdiği zarara karşılık sevapları ona verilir. Sevapları bulunmazsa, gıybet ettiği kimsenin günahlarından ona yüklenir. Bu haliyle Allah’ın gazabına uğrar. Gıybet etmek, Allah (c.c) katında, ölü eti yiyene benzetilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) hadisinde şöyle buyurmuştur;
“Gıybetin, kulun sevaplarını bitirmesi, ateşin kuru odunu bitirmesinden çabuktur.” (İbn Ebü’d-Dünya, Kitabü’s-Samt, 192)
Anlatılana göre, adamın biri Hasan-ı Basrî’ye (rahmetullahi aleyh),
“İşittiğime göre, benim gıybetimi yapıyormuşsun!” dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basrî hazretleri adama,
“Senin, benim yanımda sevaplarıma sahip olacak kadar kıymetin yok. (Bunun için senin gıybetini edip de sevaplarımı sana vermem)” demiştir.
2. Kendi nefsinin ayıbını görmek
Gıybetten kurtulmanın çarelerinden biri de kendi ayıplarınla, kendi kusurlarınla meşgul olmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
“Kusurları, kendisini başkasının kusurlarıyla uğraşmaktan alıkoyan kimseye müjdeler olsun.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 10/228)
Kişi kendi nefsindeki kusuru bildiği halde, kendisini bırakıp da başkasını kötülemekten utanmalıdır. Başkasının içine düşüp de kurtulamadığı âcizlik, kendi içine düşüp de kurtulamadığı âcizlik gibidir, diye düşünmelidir.
Başkasının gıyabında yapılan ayıplama, onun fiilleri ve iradesiyle yaptıkları hakkında ise, anlatıldığı gibi mahzurları vardır. Şayet yaratılışıyla ilgili konuda ise o zaman, bedeni ayıplamak, onu yaratanı ayıplamak olur; çünkü bir sanatı kötüleyen, onu yapan sanatkârı da kötülemiş olur.
Adamın biri, hikmet ehlinden birine, “Ey yüzü çirkin adam” dedi. Bilge kişi de ona,
“Yüzümü yaratmak benim elimde değil ki onu güzelleştireyim” karşılığı verdi.
Kişi kendi nefsinde bir ayıp görmezse Allah’a (c.c) şükretsin ve gıybet gibi şeylere bulaşarak kendisini ayıpların en büyüğü ile kirletmesin. İnsanları kınamak ve gıybet ederek ölü eti yemek ayıpların en büyüğüdür. Aslında insafla bakılsa, onun kendinde ayıp olmadığını zannetmesi, nefsini tanımadığını gösterir. Bu dahi en büyük ayıplardandır.
İnsan bilmelidir ki, birilerinin, kendisinin gıybetini yapmasından nasıl üzüntü duyarsa, başkasının gıybetini yapmak da o kişiyi üzer. Kendi nefsi için razı olmadığı bir şeye başkası için de razı olmamalıdır.
Kendi ayıplarıyla uğraşıp, ayıplarını dahi sevaba dönüştürenlerden olmak ümidiyle… Gününüz bereketli olsun.