Mübarek Ramazan on gün sonra değerli ve mübarek misafirimiz olacak…
Yıllarca evvel kibrit kutularının göğe yükselmesiyle nostalji olmaya başlayan ama asırlarca yapılan bir karşılama vardı.
Tek veya iki katlı bahçeli evlerin yerine kibrit kutularının yükselmesi ile komşuluk haklarını imecelerini bırakın tanışma bile hak getire.
Bahçesinde tandır ekmeği, börek yapar veya balık bile kızartırken kokusunu komşu duymuştur diye onlara da bir parça verenlerin yerine…
Tek bacadan çıkıp bütün daireleri kokuya sokan işlemlerin sahipleri, bunu umursaması aklına bile gelmez.
Diyeceksiniz ki dünya değişti. Doğru o günleri hatırladıkça ne kadar komşu severliği, yardımlaşmayı, hastalara, yaşlılara hatta kimsesi olmayanlara yardımlaşmakla mesut bir hayat yaşandığı anılarımızda kaldı.
Yine diyeceksiniz ki bunları şimdi mahalleliler değil de dernekler, belediyeler yapıyor. Yapıyor da tam aslına varabiliyorlar mı? O kameralı medyayı da yanlarına alıp reklam yaparlarken…
Gerçi onunla da kalmayıp bilgisayar ve telefonlara haber mesajı iletmekte hiç gecikmiyorlar.
***
Ne ise devran böyle yürürken biz gelelim işin kerevetine…
Asırları havi işlemleri biz doğuşumuzdan itibaren 1960’lı yıllara kadar bizzat yaşadık gördük iştirak ettik. Dediğim gibi kibritler yükselmeye başladığı bu yıllardan sonra nostalji olmaya başladı.
Bilhassa “Ramazan karşılaması” belki halen bir iki katlı mahallelerde oluşumu olsa da o yıllar evvelinin yarısı bile kapsayamaz. Bilmem belki bilhassa köylerimizde devam edebilir.
Nedir bu derseniz yıllardır anlattıklarımı gelin bir daha okuyalım.
***
Şaban ayı başlarında başlayan bu Ramazan karşılama telaşı, Ramazan’a bir hafta kala son bulur.
***
Ramazan yaklaşırken vazifelerine müdrik ve birbirine kitlenmiş komşu kadınlar, gördüğü komşusuna hitap etmeye başlarlar Konya şivesi ile…
“Gıy Komşuu… Iramazan geliyoo. Gic kalcaz. Ayşaba’ya gidekte sırayı bi halledivirse…”
“Ayşaba” (Ayşe Abla demektir) mahallenin en yaşlı, danışman otoriter hanımlarından birisidir. Herkese sözünü geçirir ve sayarlar onu…
Mahallede kaç hane varsa, onar onar bölüştürür birbirine yakın komşuları Ayşaba.
Hiçbir ev karşılamasız kalmaz. Fakiri de zengini de ekâbiri de!
Çünkü her hususta birbirlerine yardım içindedirler…
***
Önce, beylerde başlar hazırlık. Evin hanımı Ramazan için ihtiyaçlardan evde olmayanları sıralayıp beyefendiye süslü zembil veya söğüt ve kamıştan yapılı kapaklı çarşı sepetini tutuşturur eline.
“Bunları alırken şu fakir komşu içinde gerekli şeyleri alıver” demeyi ihmal etmez.
Alacağı şeyler, o günlerde yok denecek kadar az da olsa itibar edilmeyen, bu günlerin çeşidi bol makarnası hatta sözüm ona Erişte diye sundukları kalın ve lezzet veremeyenlerden değil.
Un, (tavukları olmayanlar) yumurta, toz şeker, zeytin, (haşhaş) Şırlan Yağı, sade koyun yağları, teneke ve tulum peyniri, pirinç, bahçesinde meyve ağacı olmayanlar reçellik için yaz gününde kayısı, fişne gibi meyve alımlarını kapsar. Pastırma, sucuk evlerde yapılmış olmaktadır. Olmayanlar bunları da alır. Hurma ise o yıllarda mafiştir.
Bu arada şunu öncelikle belirtmekte fayda var…
Fakir aileler için alınan malzeme bir torba içinde götürülüp verilmez. Şimdiki yardım dernekleri ve belediyeler gibi ekranlarda göstere göstere asla olmaz…
Onlar için ayrılan erişte kesme günü arifesi akşamı “Yarın erişte kesmeye geleceğiz sana. Şunları alda hamurunu yoğur” diyerek un, yumurta ve yağ vb. verilir
Ne güzel bir Müslüman-Türk ananevî sosyal yardımıdır bu işlem…
Diğer verilecekler, gündüz oraya gidildiğinde “size imkân nispetinde ramazanlık hediyemiz” diyerek sunulur. Böylece o ailenin gururunu incitmemeye, eziklik içine girmemesine çalışılır.
***
İlk gidilecek komşunun hanımefendisi veya gelini gün doğmadan hazırlar erişte ve şehriye yapılacak hamurları.
Mahallenin ayrılmış grubu olan hanım, gelin ve kızlar başlarında oyalı çember, ellerinde kendi oklava hatta tahta sinileri ile sökün eder komşu evine.
Yufka açmakta maharetli olanlar, tahta sinileri kucaklarına alırcasına yerleşirler örtülü yerlere. Diğerleri ki bilhassa gençler yufka kesimi ve şehriye dökümü işlemini yaparlar.
Erişte yufkası biraz kalınca olur. Açılan yufkalar evin çeşitli yerlerindeki örtüler üzerine serilip tavına gelmesi beklenir. Tavına gelen yufkalar dürülüp tahta siniler üzerinde iki mm. Kalınlığı geçmemek üzere kesilir.
Diğer şehriye döküm gurubu, önlerine açılan örtüler üzerine tavına gelmiş hamurdan koparıp, baş ve şahadet parmağı arasında yuvarlayıp küçülttükleri hamuru yere atarlar.
***
Bunlar bir sessizlik içinde mi yapılır? Asla!
Yaşlı hanımlar güzel fıkraları, sesi güzel olan gelin ve kızlar, ilahi, şarkı ve türküleri döktürürler…
Bu arada yarışma da düzenlenir. Kim daha çabuk yufka açar, kesim yapar ve şehriye döker diye…
Bundan başka ilahi, şarkı ve türkü söyleyenlerin de yarışması olur.
Derece alanlara evin hanımefendisi oyalı yaşmak, mendil, sim işlemeli bohçalık (içine çamaşır vb. konan bohça örtüsü.) hediye eder.
Dikkat edilecek bir husus, kimse kimsenin dedikodusunu konuşmaz. Fakir aile veya zengin, makam vb. gibi itibar kesp eden aileler olsun, bunların hanımları kızları aynı kardeşlik içinde coşar, eğlenceli bir imeceyi tamamlarlar.
Kadınlarımızın ekonomiye büyük katkısıdır bu yapılanlar aynı zamanda.
Şimdileri markete git, koy sepete…Sonrada para yetişmiyor de!::
İşlemler öğle sonuna doğru sona ermektedir. Evin hanımefendisi bu günlere yani yaz gününe göre üzüm, karpuz, kavun ve meyveleri doldurur ortaya…
Güle kaynaşa yemeler sonu ayrılırlar komşunun evinden.
Gidenleri, evin hanımefendisi uğurlarken “Yüce Yaradan razı olsun. Elleriniz dert görmesin elinize sağlık” diyerek uğurlarken, yine de işlemeli bir şeyler hediye eder.
Genç kızlara ise söylediği daha anlamlıdır.
“Yüce Yaradan, senin kendi evinde de erişte kesmeyi nasip etsin!..” demeyi ihmal etmezler…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle Ramazan ve yaşam geçirme dileğimle…