Dün eşimle Girne’yi geziyorduk. Bu küçük, güzel, şirin şehirdeki insanların halleri ve şehrin görünümü hiç benim kültürel kimliğimi yansıtmıyor diye düşünmekten kendimi alamadım. Sâdece insanların davranış, giyiniş, yeme içme tarzları değil orada bulunan insanlar için oluşturulan, dizayn edilen mekanlar ve oralarda icra edilenler tamâmen bizim kültürel değerlerimizin dışında olan şeylerdi.
Öğlen namazımızı kılmak için mekanlar ararken arada bir yerlerde ‘Ağa Câfer Paşa Camii’ni bulduk. Eski, târihi bir Câmi ne var ki bana ve benim gibilere 500 seneyi aşkın zamandır hizmet veriyor olması sevindirici. Şöyle bir düşündüm, dindar kimliği olan insanlar için hiçbir yapı inşa edilmemiş bu şehirde. İbâdet etmek isteyen, vakit namazı kılmak isteyen Müslümanlar için de en azından ufak çaplı mescidler inşa edilse fenâ mı olurdu? Girne’nin imajı mı sarsılır? İnsan ayırımı yapmak için söylemiyorum ama dînî değerleri hiçe sayanlar için her ne ararsan teşkil dilmiş. Hatta her yerleri ve var olan neleri varsa bu şehirde hep o mâlum kesime hitap ediyor. Aynen Girne küçük bir İngiliz kasabası gibi. Etraf kafelerle, barlarla, gazinolarla, gece kulüpleriyle dolu. Dışarılardaki oturma mekanlarında, deniz kıyısı hâricindeki yerlerde dâhil olmak üzere her masada içilen içeceklerin en hafifi ‘bira’. Oturanları dikkatle inceledim çoğunlukla İngiliz onların yanı sıra onlara benzemekte usta olan bizim yerli özenti meraklısı takım. Efes Pilsen çok normal bir içecek aynen gazoz gibi. Rakı, şampanya da su gibi. Hadi yabancıları anladım da bizimkilerin o sahte içki merakları doğrusu içimi acıttı.
‘Ağa Câfer Paşa Câmi’de öğlen namazı cemaatinde gençler de vardı ama birisi vardı ki o bizleri çok duygulandırdı. O namaz kılan genç bir askerdi ve üniformasıyla gelmişti namaz kılmaya. O namaz kılarken bizler de Allah Teâla’nın onu koruması için ve ayni zamanda onun gibilerinin sayısının artması için dualar ettik. Neden? Çünkü insanların meslekleri ne olursa olsun onların bir de şahsi olarak dîni yönleri var. Onların rûhî ve vicdânî yönlerini öldüremezsiniz. İnsanı insan yapan en önemli bir ölçüdür bu. İnsanların bu ihtiyaçlarına cevap verecek mekanları hatta kurumları oluşturmak yetkililerin en temel görevidir. Örneğin Girne’de 74’ hârekâtından sonra sâdece tek bir câmi yapılmış . O câmi de ‘Nurettin Ersin Paşa Câmii’. (TSK’ya mensup bir paşanın ismi nasıl olmuş bir câmiye verilmiş, hayret!) Yapılmış fakat cemaati yok. Ayrıca bir husus daha belirtmek istiyorum. Cumartesi, Pazar günleri tâtil olması münâsebetiyle ezanlar da maalesef tâtile giriyor yâni o gün öğlen, ikindi ve diğer ezanlar okunmuyor.(!) Câmi görevlileri nedendir bilinmez, o gün yoklar. Bazen de bazı yerleşim birimlerinde halk rahatsız oluyor diye kimi zaman ezan okunmuyor kimi zamanda öyle yavaş okunuyor ki neredeyse zor duyuluyor. Hele kuzey Kıbrıs köylerinde eğer câmi varsa köy halkı özellikle de sabah ezanının okunmasıyla uykularının en derin yerinde rahatsız olduklarından sabah ezanları okunamıyor. O beldeleri İslam beldesi yapan ezandır, câmidir. Câmi varsa ezan nasıl okunmaz bu anlaşılır gibi değil. Bu durumdan huzursuz olan birkaç kişi durumu muhtara bildiriyorlar. Ses çıkarsa ne âlâ!
Girne’de namaz kaldığımız şanlı ecdaddan kalma bu târihi câmiin kısa bir geçmişine bakalım; ‘Ağa Câfer Paşa Câmii’ni yaptıran Câfer Ağa, Kaptan Kılıç Ali Paşa’nın kölelerinden olup donanmaya tâyin edilir. 1585 yılında Trablusgarp muhafızı olarak donanmayla gider. Sonra Kıbrıs Beylerbeyi olarak geri döner. Ardından Kıbrıs Vâlisi olur. Bir ara görevinden azledilir. Fakat bir sene sonra kaptânı derya olur. Tekrar azledilir ve peşi sıra üç defa Kıbrıs Vâlisi olur. Bir müddet sonra da Hakk’ın rahmetine kavuşur. O engin deniz bilgisine sâhipti. Yiğit ve doğru bir kişiydi. Allah(c.c) ondan râzı olsun. Kendi ismiyle anılan o târihi câmiyi yaptırarak kimbilir kaç kişinin o mekanda namaz kılmasına vesile olmuştur hatta beşyüz senedir halkın dînine hizmet eden bu ecdad yâdigârı küçük târihi câmi bize bile hizmet verdi. Nerden nereye! Hey gidi ecdad diyoruz, eserleriyle hâlâ arkamızda duruyor. Vârol ecdad. Rûhun şâd olsun her bir karış vatan topağını bizlere İslam beldesi olarak sunan kahraman, fedâkar askerlerimiz.
Kalın hayırla. Saygılar..
Öğlen namazımızı kılmak için mekanlar ararken arada bir yerlerde ‘Ağa Câfer Paşa Camii’ni bulduk. Eski, târihi bir Câmi ne var ki bana ve benim gibilere 500 seneyi aşkın zamandır hizmet veriyor olması sevindirici. Şöyle bir düşündüm, dindar kimliği olan insanlar için hiçbir yapı inşa edilmemiş bu şehirde. İbâdet etmek isteyen, vakit namazı kılmak isteyen Müslümanlar için de en azından ufak çaplı mescidler inşa edilse fenâ mı olurdu? Girne’nin imajı mı sarsılır? İnsan ayırımı yapmak için söylemiyorum ama dînî değerleri hiçe sayanlar için her ne ararsan teşkil dilmiş. Hatta her yerleri ve var olan neleri varsa bu şehirde hep o mâlum kesime hitap ediyor. Aynen Girne küçük bir İngiliz kasabası gibi. Etraf kafelerle, barlarla, gazinolarla, gece kulüpleriyle dolu. Dışarılardaki oturma mekanlarında, deniz kıyısı hâricindeki yerlerde dâhil olmak üzere her masada içilen içeceklerin en hafifi ‘bira’. Oturanları dikkatle inceledim çoğunlukla İngiliz onların yanı sıra onlara benzemekte usta olan bizim yerli özenti meraklısı takım. Efes Pilsen çok normal bir içecek aynen gazoz gibi. Rakı, şampanya da su gibi. Hadi yabancıları anladım da bizimkilerin o sahte içki merakları doğrusu içimi acıttı.
‘Ağa Câfer Paşa Câmi’de öğlen namazı cemaatinde gençler de vardı ama birisi vardı ki o bizleri çok duygulandırdı. O namaz kılan genç bir askerdi ve üniformasıyla gelmişti namaz kılmaya. O namaz kılarken bizler de Allah Teâla’nın onu koruması için ve ayni zamanda onun gibilerinin sayısının artması için dualar ettik. Neden? Çünkü insanların meslekleri ne olursa olsun onların bir de şahsi olarak dîni yönleri var. Onların rûhî ve vicdânî yönlerini öldüremezsiniz. İnsanı insan yapan en önemli bir ölçüdür bu. İnsanların bu ihtiyaçlarına cevap verecek mekanları hatta kurumları oluşturmak yetkililerin en temel görevidir. Örneğin Girne’de 74’ hârekâtından sonra sâdece tek bir câmi yapılmış . O câmi de ‘Nurettin Ersin Paşa Câmii’. (TSK’ya mensup bir paşanın ismi nasıl olmuş bir câmiye verilmiş, hayret!) Yapılmış fakat cemaati yok. Ayrıca bir husus daha belirtmek istiyorum. Cumartesi, Pazar günleri tâtil olması münâsebetiyle ezanlar da maalesef tâtile giriyor yâni o gün öğlen, ikindi ve diğer ezanlar okunmuyor.(!) Câmi görevlileri nedendir bilinmez, o gün yoklar. Bazen de bazı yerleşim birimlerinde halk rahatsız oluyor diye kimi zaman ezan okunmuyor kimi zamanda öyle yavaş okunuyor ki neredeyse zor duyuluyor. Hele kuzey Kıbrıs köylerinde eğer câmi varsa köy halkı özellikle de sabah ezanının okunmasıyla uykularının en derin yerinde rahatsız olduklarından sabah ezanları okunamıyor. O beldeleri İslam beldesi yapan ezandır, câmidir. Câmi varsa ezan nasıl okunmaz bu anlaşılır gibi değil. Bu durumdan huzursuz olan birkaç kişi durumu muhtara bildiriyorlar. Ses çıkarsa ne âlâ!
Girne’de namaz kaldığımız şanlı ecdaddan kalma bu târihi câmiin kısa bir geçmişine bakalım; ‘Ağa Câfer Paşa Câmii’ni yaptıran Câfer Ağa, Kaptan Kılıç Ali Paşa’nın kölelerinden olup donanmaya tâyin edilir. 1585 yılında Trablusgarp muhafızı olarak donanmayla gider. Sonra Kıbrıs Beylerbeyi olarak geri döner. Ardından Kıbrıs Vâlisi olur. Bir ara görevinden azledilir. Fakat bir sene sonra kaptânı derya olur. Tekrar azledilir ve peşi sıra üç defa Kıbrıs Vâlisi olur. Bir müddet sonra da Hakk’ın rahmetine kavuşur. O engin deniz bilgisine sâhipti. Yiğit ve doğru bir kişiydi. Allah(c.c) ondan râzı olsun. Kendi ismiyle anılan o târihi câmiyi yaptırarak kimbilir kaç kişinin o mekanda namaz kılmasına vesile olmuştur hatta beşyüz senedir halkın dînine hizmet eden bu ecdad yâdigârı küçük târihi câmi bize bile hizmet verdi. Nerden nereye! Hey gidi ecdad diyoruz, eserleriyle hâlâ arkamızda duruyor. Vârol ecdad. Rûhun şâd olsun her bir karış vatan topağını bizlere İslam beldesi olarak sunan kahraman, fedâkar askerlerimiz.
Kalın hayırla. Saygılar..