Görev yaptığım sürece, her nedense özel bir işim hiç olmadı Emniyet Müdürleriyle...
Mesleğimle ilgili iş dışında...
Tabi ki Valilerle de...
Öyle ya; bir gazetecinin ne işi olur ki, ilin mülki amirleriyle...
Vali, Emniyet Müdürü kendi işini yapar, gazeteci de haberciliğini...
Şu da bir gerçek ki, ortada kamu yararını gözetmek var ise, yani şehrin çıkarı için işbirliği yapılacaksa, ortak paydada buluşulduğu olmuştur, bundan sonra da olacaktır...
Bu kaçınılmaz...
Ama yeni Valiler, Emniyet Müdürleri gelir gelmez kapısına dizilenler ile kuyruğa girenler beni hep düşündürmüştür...
Nezaket ziyaretleri olabilir...
Eyvallah...
Ama bu başka bir şey...
Sayın Valimiz Yakup Canbolat Konya'ya geleli yaklaşık 5 ay olmuştur...
Bugün bile "hoşgeldin" sırasında olanlar mutlaka vardır...
Ziyaretlerden dolayı, işine yoğunlaşamamıştır Sayın Vali...
xxx
Malum Emniyet Müdürü Mevlüt Demir, Emniyet Müdürleri kararnamesiyle Denizli'ye atandı...
Konya'ya da Polis Başmüfettişi Şükrü Yaman atandı...
Yeni Emniyet Müdürü daha Konya'ya gelmeden, koltuğa oturmadan randevu talepleri kendisinden önce gelmeye başlamıştır muhakkak...
İnanmazsanız gidin sorun "Özel Kalem"e...
Sıraya girenler, randevu defterine ismini yazdıranlar genellikle kimlerdir?
Buradan yola çıkarak meseleyi anlarsınız zaten...
Bir zaman sonra buralarla yolları kesişecek olanlar...
Kimisi "Fetö"den, kimisi "ihaleye fitne-fesat"tan, kimisi "uygunsuz"luktan...
Yani...
Yanisi şu; altı ıslak olanlar...
Valiler, Emniyet Müdürleri vs..
Gidenler gider, yerlerine yenileri gelir...
Kendisinin ne olduğunu bilenlerin kapılarda oluşturduğu kuyruklar ise devam eder...
Bu kural asla değişmez...
Ancak bunlar, "kendimizi yuttururuz" deseler de, devlet yutmaz...
Giden Emniyet Müdürü Mevlüt Demir, gelen Emniyet Müdürü Şükrü Yaman'a muhtemelen Konya'nın genel durumunu bildirir...
Devlette devamlılık esastır...
Onun için "altı ıslak"ların "Emniyet Müdürü değişti" diye yeniden, normal bir insan gibi "Bedesten"de, ya da "Arena Stadı"nda toplumun içinde yer bulma arayışları nafiledir...
Kendilerini "şehrin ileri gelenleri" gibi pazarlamalarını, bu devlet yemiyor, yemez de...
xxx
UÇAK RESTORAN
Yazı yazmak güzel, ama bir o kadar da zor...
Hele de günlük yazı yazmak, konu bulmak kolay değil...
Özellikle de yerelseniz...
Haftanın iki günü yazmaya çalışıyorum...
Salı ve Cuma...
Genellikle yerel...
Şehrin ve şehirde yaşayanların sıkıntılarına meram olmaya çalışıyorum...
Tabi ki yazmayı seviyorum, ama başkalarının yazdıkları hoşuma gidiyorsa, onları daha çok seviyorum...
Örneğin birkaç gün önce "Uçak Restoran" konusunda Uğur Özteke, "Türk Yıldızları Uçak Restoran; Konya’nın yeni, güzel hatta muhteşem bir penceresi oldu. Kim ne derse desin Anadolu şehirleri için, insanlarımız için örnek bir çalışma" diye yazmış...
Başka başka arkadaşlar da yazmış...
Herkes meseleyi kendi penceresinden değerlendirmiş...
Genellikle methiyeler düzülmüş...
Eyvallah...
Aksini söyleyen "Uçak Restoran"a çarpılsın!
Ben aksini söylemedim, ama yine de çarpıldım...
He valla...
Uğur Özteke'nin ya da "Uçak Restoran"a methiyeler düzen arkadaşların, 8 kişilik bir grupla burada bir yemek yemelerini isterim...
Mehter marşı ile girdikleri "Uçak Restoran"dan İzmir marşıyla çıkarlar!
Benden söylemesi...
Vallahi ben "makaram sarı bağlar"ı söyleyerek oturdum masaya, "yandım anam"la kalktım...
Bir önceki sabah yaptığımız bedelsiz kahvaltının faturasını, bir sonraki akşam fersah fersah ödemek ilk bana nasip oldu...
Darısı bedava kahvaltıyı lüpleyen diğer arkadaşların başına...
Bedava kahvaltıyı yapıp sıvışmak yok...
xxx
Evet...
Uçak Restoran, gerçekten belki de dünyada bir ilk...
Bilemiyorum...
Misafirlerim çok beğendi...
Konya'yı daha çok renklendirdiği de bir gerçek...
Tahir Başkan başta olmak üzere emeği geçen herkese bu şehirde yaşayan birisi olarak yürek dolusu teşekkürler...
Sevgili yetkili abilere buradan seslenmek istiyorum; "Uçak Restoran çok iyi düşünülmüş bir proje. Hizmete diyecek lafımız yok, ama çok pahalı, bir daha gelmem" lafını duymak istemiyorsanız, fiyatları bir iki tık aşağı çekerseniz, zarar etmezsiniz...
Hoş, bildiğim kadarı ile kar amacı güdülerek hizmete girmiş bir proje de değil...
Sözün özü, "dirgeni yiyen sıpa, bir daha gelmezmiş sapa"dan yola çıkarak, o uçağın beni uzaya götüreceğini bilsem de binerken biraz düşünürüm!