Son günlerin çarşı pazar ve manav fiyatlarının yüksekliği ile patates soğan üreticilerinin satıcılarının fahiş kar elde etmeleri ve toptancı hal esnafını neredeyse PKK’ya eşdeğer terörist ilan etme tartışmalarına bide katılalı ve bir nebze bizim de tuzumuz bulunsun millet memleket kurtarma çalışmalarında.
Bizim memlekette geniş kanaat olarak başta dini konular olmak üzere tıp ve ekonomik konuları da ilave ettiğimizde 3 mesele üzerine ilgililer susar herkes konuşur idi.
Şimdilerde buna bir de tarım ve hayvancılık sektörü de ilave edilmiş durumdadır.
Ekonomi dedin mi iktisat eğitimi almış olsun olmasın herkes memleketin gidişatından girer kurtuluş reçetelerinden çıkmak şartıyla millet devlet kurtarıcısı kesiliriz.
Tabi ki en başta da enflasyon üzerine konuşmak şartıyla kırar dökeriz alimallah.
Fakat ekonomik konularda hayret verici bir şey tespit ettik millet olarak.
Enflasyon denen illetin özellikle sabit ve dar gelirlilerin aleyhine olduğu, fakirleri daha fakirleştirdiği, zenginleri de daha zenginleştirdiği konusunda ortak bir mutabakat sağladık bu tespitimizle.
Bu mutabakatımız doğru ama çözüm için birçok eksiklikler barındırıyor.
Bunun en baş nedeni de yıllardır yaptığımız enflasyon analizlerimizin doğru dürüst olmayışıdır.
Artık standart hale getirdik.
Her ayın 3. Günü yüzde 20’lerin üstündeki çok çok yüksek oranlara alışkanlık kazandık.
Bu oranlardaki enflasyonun ekonomi ve toplum için çok kötü bir süreç olduğu doğrudur.
Ancak, mesele burada yani enflasyonun kötü olduğu geniş mutabakatın oluşması ile bitmiyor.
Enflasyonun çok kötü bir süreç olduğunu bir kez daha anladık bu iktidar döneminde.
Ama enflasyonun asıl sebeplerinin ne olduğu ile enflasyon denen illetin neden kötü olduğu konusunda rivayetler hala muhtelif.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere iktidar partisi yetkililerine göre enflasyonun sebebi yüksek faiz.
Muhalefet partilerinin yetkililerine göre ise enflasyonun sebebi ise hükümetin yatırım ve üretim politikasından vazgeçmiş olması.
Esasında ülkemiz nerede ise kurulduğu günden bu yana bir üretim ülkesi olmadığı veya olamadığı için ekonomik konulara böyle hep yüzeysel bakılıyor ve reçetelerde hep yetersiz kalıyor.
Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan başlamak üzere bu ülkede sanayi adına yatırım adına ne yapıldığı söylenirse söylensin bir şey fark etmiyor.
Ülke içinde yeterli üretim yapıp bu yaptıklarını da yurt dışına satamıyorsan eninde sonunda dışarıdan borç almak zorunda kalırsın.
Borç alan emir alır prensibince de bizim iktidarlara para verenler de genellikle paranın nereye harcanıp harcanmayacağına karar vermektedirler.
Şimdilerde tek parti iktidarını eleştiren laik kesim cumhuriyetin ilk yıllarında yurt dışından borç almadan yerli sermaye ile bir sanayileşme hamlesi gerçekleştirildiğinden bahsetseler de birkaç Sümerbank fabrikası arkasına sığınılarak esas yapılanların Tekele ait tütün, alkol, bira ve likör fabrikasından başka bir şey olmadığı ortadadır.
Bizdeki enflasyonun yani fiyatlardaki yüksek artışların genelde en çok fakir ve fukarayı etkilediğinin zannedilmesi de tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında sanayileşmenin yanlış anlaşıldığı gibi bir yanlış algılamadır.
Çünkü esasında enflasyon fakirlerden daha fazla ve hatta onlardan daha önce nakit tutanları, iktisadi işlemlerinde nakit kullananları olumsuz etkileyen bir süreçtir.
Bu ülkede nakit tutanlar ise ya kapalı çarşıdaki para babalarıdır ya da işyerlerindeki üretim faaliyetleri için borçlanarak nakit kullanan geleneksel esnaf standartları üzerindeki işletmelerdir.
Bu kesim enflasyondan etkilenince yatırım ve üretim azalır dolayısıyla da olumsuz bir etkileşim sonucunda diğer üretici paydaşlar, tüketiciler, tasarrufçular, yatırımcılar, ithalatçı ve ihracatçılar, tüm iktisadi aktörlerin ileriye dönük kararlarında muhtemelen enflasyonu azdıracak büyük yanlışlar yaparlar.
Hükümetin enflasyon konusundaki en büyük hatası devletin mal ve hizmet üretimi yapan işletmelerden özelleştirme ile elde ettiği gelirleri üretim sağlayacak yeni yatırımlar yaparak yeni istihdam alanları oluşturmak yerine toplumun alt gelir grubundaki zümrelere doğrudan gelir aktarma yolunu seçmesidir.
Toplumdaki gelir bölüşümü elbette çok hayati bir konudur ama bugünkü uygulandığı şekildeki olumsuz sonuçlardan toplumumuz yine düşük büyüme ve fakirleşerek çıkıyor.
Şimdi farklı bir bakış açısıyla yaptığımız enflasyon analizlerimizi kim kazandı, kim kaybetti den sıfıra yakın enflasyonla en azından çevremizdeki ülkelerden daha büyük büyümeyi nasıl sağlarız şekline taşıyabilirsek daha başarılı bir analiz yapmış oluruz.
Aksi halde 1970 yılların hortlayan kuyrukları Tarım Kredi Kooperatifi yetkililerinin açıkladığı 2.5 aylık süreden daha uzun olacaktır.