Polis, Taksim Gezi Parkı’ndaki eylemcilerin eylemlerine son vermedikleri için geçen cumartesi günü akşamleyin Gezi Parkı’na müdahale etti. Bu müdahale Gezi Parkı eyleminin 19. gününde gerçekleşti. Taksim Gezi Parkı Platformu Temsilcileri, bazı eylemciler ve halkın tanıdığı bazı simalar, Muhterem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bey ile görüştüler.
Sayın Başbakan onlara şöyle dedi: Gezi Parkı projesi yargı tarafından durduruldu, yargının vereceği kararı bekleyeceğiz, olumlu cevap verirse, Plebisit yapacağız, yani İstanbul halkına Gezi Parkı’na Toplu Kışlası yapılsın mı, yapılmasın mı diye soracağız, oradan çıkan sonuca göre hareket edeceğiz.
Taksim Gezi Parkı eylemcileri buna rağmen eylemlerine son vermediler, eylemlerine devam edeceklerini bildirdiler. Bunun üzerine devlet, Gezi Parkı’na müdahale etti ve oradan eylemcileri çıkarttı. İlânihaye bu eylem devam edemezdi, çünkü kamu düzeni bozulduğu takdirde bu fitnenin nerede duracağı belli olmazdı. Yeniçeri Ocağı gibi birçok fitnelere sebep olabilirdi.
Bundan önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi, mesele yeşilliği korumak, oraya Topçu Kışlası’nın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkılmasını önlemek değil, hükümeti cebirle yıkmaktır; gezi parkı bahanedir. Resmi ideoloji dışarıdaki efendisi burjuva ile birlikte hükümeti alaşağı etmek istemsidir.
Nitekim Sayın Başbakan geçen cumartesi günü Ankara Sincan’da Milli İrade mitinginde şöyle demiştir: “Bu eylemin Gezi Parkı ile hiçbir ilgisi yoktur, faiz lobisi ile dış odakların seçimle gelmiş hükümetimizi devirmek istemektedirler. Faizler, bir-iki puan düşürünce işlerine gelmedi, size bu milletin alın terini sömürtmeyeceğiz.
Sanatçı (!?) Mehmet Ali Alabora da, Gezi eylemlerinin ilk günlerinde “twitter”da şöyle demiştir: “Mesele sadece gezi parkı değil, arkadaş sen hala anlamadın mı hadi gel” demiştir.
MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın ise şöyle demiştir: “Aşırı uç ve marjinal görünen grupların içerisinde devletin eli vardır.”
28 Mayıs 2013 tarihli Reyhanlı Katliamı adlı yazımda şöyle demiştim: Esed’in gitmesini Türkiye laik-ulusal demokratik rejim de istemez. Suriye’de Suriye Müslümanları iktidara geldiği zaman Türkiye laik-ulusal demokratik rejim de kendi geleceğinin tehlikede olduğunu bilmektedir. Savaşın uzaması ve savaşın kıvılcımlarının zaman zaman Türkiye’ye sıçramasının sebebi budur. Reyhanlı katliamını bu çerçevede değerlendirmek daha sağlıklı olur.
Abdi isimli okuyucum bizi şöyle tenkit etti: Sayın yazar, Adana Cumhuriyet Savcılığı açıkladı ki saldırıdan 3 gün önce emniyet müdürlüğü kesin olarak uyarılmış. Uyarılmış ama emniyet önlem almamış. Peki, sizce provokasyonu yapan kim? @live.com
Şimdi provokasyonu yapan kimin olduğu anlaşılmıştır herhalde. Anlaşılmamış ise Sayın Başbakan Gezi Parkı eyleminin iç yüzünü ayrıntılı bir şekilde açıklayacağını ifa etmiştir. O zamana kadar bekleyelim, herhalde o zaman anlarız.
Kardeşim, resmi ideoloji kendi bünyesine uygun olmayan Erdoğan hükümetini sırtından atmak istiyor. Siz resmi ideolojinin iç yüzünü hala anlamadınız ise ben ne yapabilirim. Ergenekon, 28 Şubat hangi sebepler için yargılanıyorsa resmi ideolojinin iç yüzü odur, daha açıkçası faiz lobisinin ta kendisidir.
Faiz lobisi, marjinal grupların eylemiyle iç yüzünü bir daha göstermiştir. Onun iç yüzü yolda geçen tesettürlü bir bayana saldırmak, onu dövmek, ona hakaret etmek, üzerine işemek, İzmir’de başörtülü bir öğretmene saldırmak, Dolmabahçe’deki Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne ayakkabılarıyla girmek, caminin içerisinde sigara ve içki içmek, camiyi lojistik üs olarak kullanmaktır.
Faiz lobisinin iç yüzü neden böyledir? diye bir soru soracak olursanız, deriz ki, haramlardan sakınmak, faiz gelirlerinin çıngırağına ot tıkadığı içindir. Bilmem anlatabildim mi?
Hükümet, bu sebepten dolayı Gezi Parkı eyleminin arkasında ki mahfillerle hukuk ve kanunlar çerçevesi içerisinde mücadele etmeli. Hoşça kalın.