Genel Kurul ve Bahattin Karapınar

Recep Çınar
İlginin vasat, gergin ortamın yüksek olduğu bir olağanüstü genel kuruldu… Seyir ve temaşa zevkinin de… Zaman zaman kongre olmaktan çıkıp, “stand-up” gösteriye dönüştü Konyaspor’un kongresi… Cem Yılmaz yoktu, ama onu taklit edenler vardı… Yani Konyaspor kongrelerinin olmazsa olmazları…

Kaliteli bir genel kurul değildi… Hakem, pardon divan başkanının başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar heyecan ve tempo hep zirvedeydi… Maçı tarafsız yönetmesi gereken hakem de, bu “stand-up” gösteriye dahil olunca, genel kurul, genel kurul olmaktan çıkıp, başka bir şeye benzedi…

Tuncel Kurtiz, Ezel’deki “Ramiz Dayı” kimliğiyle bu genel kurulu yorumlayacak olsaydı, “mesele genel kurul yapmak değil yeğen, mesele adam gibi ve de usulüne uygun bir genel kurul yapabilmek” derdi herhalde…

Anlayacağınız “dandik” bir genel kuruldu.

xxx

Bazı şeyler vardır ki; “şüyuu, vukuundan beterdir!” Yani gerçek olmasından ziyade, söylenti halinde kalması daha tehlikelidir… Cumartesi günü yapılan kongrede de cevaplanması gereken birçok soru, özellikle de eski yönetici Celal Candan’ın, Bahattin Karapınar tarafından cevaplanması gereken sorular cevaplanmadı ya da cevaplamak Başkan Bahattin Karapınar’ın işine gelmedi…

Kimbilir…

Ama cevaplanması gerekir… Yürekli bir başkan çıkar bu soruları cevaplar…

Tabi ki, soğan yemediyse…

Sevgili Celal Candan’ın sözcülük ettiği ve tüm Konyaspor camiasının öğrenmek istediği konulara açıklık getirilmelidir…

Benim özellikle öğrenmek istediğim bir konu var… Mustafa Eraydın… Konyaspor başkanı Bahattin Karapınar, Eraydın konusunu açıklamaz ise yukarıda da söyledim ya, bazı şeyler vardır ki; “şüyuu, vukuundan beterdir!” diye, işte öyle… Sokaktaki insanlar, Bahattin Karapınar ile Mustafa Eraydın’ın “bu canciğer kuzu sarması” hallerini farklı yorumluyorlar… “Bu dedikoduları köpek yese kudurur” diyor Konyaspor dostları… Benim de kulağıma geldi, ama şimdilik “salak”a yattım…

Sadece şimdilik.

xxx

Konyaspor’umuzun bir yıl aradan sonra yeniden süper lige yükselmesi ile gururlandık, heyecanlandık ve çok sevindik… Ama… Bu şampiyonluk sevindirici olduğu kadar, düşündürücü…

Sevindiricidir…

Şampiyon olarak, gayya kuyusundan çıkmıştır…

Düşündürücüdür…

Borçludur ve yanlışlar devam etmektedir… Konyaspor’da borçların ikiye katlanması muhtemeldir… Özellikle “davul da ben de, tokmak da” ben de diyerek, yakasını hem Ziya Doğan’a hem de Mustafa Eraydın’a kaptıran Bahattin Karapınar, umarım Konyaspor’un “cellat” ı olmaz.

xxx

Bahattin Karapınar…

Başkanlığı ve yöneticiliği “sosyal faaliyet” değil “bir yaşam biçimi” gibi görmeli…

Kendi “ikbal”i ve “intikam” duyguları ile hareket etmemeli…

Konyaspor’a “ufuk” ve “vizyon” katmalı…

Konyaspor’a yenildiğinde bile ezilmeyen bir kültür yerleştirmeli…

Konyaspor’un “ün”ünden de “un”undan da nimetlenmemeli…

Konyaspor’u siyasete, siyaseti Konyaspor’a alet etmemeli…

Konyaspor’a yapılan yanlışa karşı “dimdik” durabilme dirayetini kazandırmalı…

Konyaspor’u “zehirli çiçek” haline getirmemeli…

Konyaspor’u oğlu Ali, kızı Ayşe gibi sevmeli…

Konyaspor’un iyi yerlere gelmesi için herkesi kucaklamalı…

Ama her şeyden önce, hakem hatası ile kaybettiği bir maçtan sonra Mehmet Baykan’ı adres göstermemeli… Hilmi Kulluk’a, Mehmet Köseoğlu’na, Mehmet Ali Kuntoğlu’na, Zeki Çimen’e ve birçok Konyaspor sevdalısı insana “Erol Taş” muamelesi yapmamalı…

Ve “yedi ceddine” sevgilerini gönderdiği bir gazeteciden, listesine aracılar vasıtasıyla isim tavsiyesinde bulunmasını istememeli…

Ve eline cetveli alıp, “lanet”lediği bir gazeteciden “benim resmim 3 santim büyüklüğünde de, Hilmi Kulluk’un resmi neden 4 santim büyüklüğünde” diye de hesap sormamalı.

Ve başkanlığı gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında görünmek için yapmamalı…

Ve son söz…

Konyaspor’un parasına da kendi parası gibi “kıymet” vermeli, “çarçur” etmemeli… Bilmelidir ki, öteki tarafta tüyü bitmemiş yetim ve kul hakkının izahı olmuyor…

Şimdilik virgül…