O’nun eşsiz ahlâkî davranışları daha Peygamber olmadan önce gençlik yıllarında kendini göstermişti. Hz. Muhammed aleyhisselam amcası Ebû Tâlip’in yanında tüccarlık yaparken zerre kadar adâletten ve hakkâniyetten ayrılmamış her türlü düzenbazlığın sergilendiği o devirlerde hep doğruluğu ve dürüstlüğüyle dikkat çekmiştir. O devirlerde ticâret ortaklığı yaptığı zat kendisi hakkında; ‘O benim cahiliye devrinde ortağımdı. O, ne hayırlı ortaktı… O, ne güzel arkadaştı. Ne fitne ve fesat yollarına sapar, ne de boş yere çekişme yapardı.’ Demiştir. (5)
Örnek şahsiyet, güzel insan Hz. Muhammed aleyhisselam gençlik döneminde Mekke’de içinde yaşadığı toplum içerisinde kendisine en çok güvenilen ve itimat edilen şahsiyet idi. Bu sebeple O’na ‘El-Emin’ vasfı lâyık görüldü. Hatta bir seferinde Kâbe’nin tâmiri esnâsında yerinden çıkartılan ‘Hacerül-Esved’ taşının tekrar eski yerine kimin koyacağı husûsunda çıkan ihtilafta O’nun hakemliğine başvurulmuş ve buna hiç kimsenin itirâzı olmamıştı. Mekkeliler O’nu hep ‘Muhammedül Emin’ lakâbıyla anarlardı. Zirâ O aleyhissalâtu vesselam ok gibi dosdoğru bir hayat yaşadı. Bu sebeple de O daha gençlik yıllarında “ ..O, kendisine uyulan emin bir elçidir.” (6) Kutsi hitâbına muhatap oldu.
Peygamber aleyhisselam doğru ve dürüst kişiliği, sadâkati, hayâtında tek bir kez dahi yalan söylemediği içinde yaşadığı toplumda herkes tarafından kabul edilmişti. O’nun sözlerinin doğruluğu tartışılmaz idi. Kendisine vahiy yoluyla bildirilen İslâmı açıkça tebliğ etmesine yönelik ilâhi fermânın gelmesinden sonra Mekkelileri İslâm’a dâvet etmek için çıktığı Safa Tepesi’nden insanlara şöyle seslenmişti; ‘Ey Kureyş topluluğu! Size şu an dağın arkasında ya da şu vâdide düşman atlıları olduğunu ve az sonra üzerinize hücum edeceklerini söylesem, bana inanır mısınız?’ (7) Dediğinde hepsi; ‘Evet inanırız. Çünkü Sen yalan söylemezsin. Şimdiye kadar Senin doğruluktan başka bir davranışına rastlamadık.’ (8) Dediler. Hatta o topluluğun içinde Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın azılı düşmanları Ebû Cehil ve Ebû Leheb’de vardı. Yâni dost düşman herkes O’nun doğruluğu ve itimatlığı üzerinde hemfikirdi. Mekkeli müşrikler dahi bu gerçeği kabul ederlerdi. Öyle ki Hz. Muhammed aleyhisselâm’ın peygamberliğini kabul etmemekte direnen O’nu öldürmek için planlar yapan, tuzaklar kuranların arasındaki kişiler bile en değerli eşyalarını ve en kıymetli mallarını O’na emânet ederlerdi. O’nun ahlâkının itimatlığı konusunda hiç tereddüt etmezlerdi. O devirde O’nun güzel ahlâkı adına tek bir eleştiri yapmazlardı. Onlarda bilirlerdi ki ‘Muhammedül Emin’de yalan dolan, hile, aldatmaca, hakaret, incitme olarak tanımlanan kötü huyların bir damlası yoktu. O Mekke’de dost-düşman emânetlerin itimat edilerek bırakıldığı tek güvenilir kişiydi.
İşte gençler bu örnek ve önder kişiliği kendilerine rehber edinmeliler. Başka örnek aramaya ne hâcet! Yaşanan örneklerde hep bir kusur, defo ve aksaklıklar mevcut. Ama O aleyhissalâtu vesselam başka. O’nda hata yok, aldanma ve aldatmaca yok. O’nda doğruluk ve güvenililirlik, dürüstlük ve itimat var, edep-nezâket ve ahlak var. Çünkü O’nun ahlâkî erdemleri vahiyden süzülenlerdir. Bu sebeple gençlerimiz şu içinde bulunduğumuz Şaban ayında beyhûde başka kapılarda yorulmamalı, enerjilerini Peygamberlerini tanıma ve davranışlarını örnek almada kullanmalılar. Bu kendileri için en doğru seçenektir. Ey Efendim!
‘Nefesinle yeniden çizilecek desenler,
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek…
Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler
Yağmur, Seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü’minler semâ; sana muhtaçtır zemin…’ (9)
--------------
5) Hanbel, Müsned, C.III, s.425 (Ahmed b.Muhammed b.Hanbel, Müsned, İst, 1992)
6) Tekvir, 21
7) Salih Suruç, Kâinâtın Efendisi Peygamberimizin Hayâtı, C.I, s.187, İst, 1998
8) Mustafa Necâti Bursalı, Âlemlere Rahmet Hz.Muhammed Aleyhisselam, s.202, İst, 1980
9) Nurullah Genç, Yağmur, s.106-118, İst, 1995