Okuyucumuz gençler için yaşamlarımdan örnek vererek bilge edinmesini istemiş bendenizde hangi konuda istediklerini sormuştum.
Konuyu temcit pilavı gibi tekrarlamanın bu günkü yaşamda hiçte boşuna olmadığını hatta sık sık vurgulamanın faydalılığı düşüncesindeyim. Önceki yazımım günü değerli yazarımız H. Yeşim Koçak Hanımefendi de değinmişti bu konuya.
“Adam sende herkes kendi yaşadığını yaşar” düşüncesinde olabilenlere daha önceleri yazdığım Kanunî Sultan Süleyman ile ilgili “Bir yönetim nasıl çöker…” de ki “Neme lazım…”
http://www.merhabagazetesi.com.tr/sablon.php?dosya=yazi.php&yazar=30&bolum=YAZAR
Konusunu bir daha okumak da faydalı olabilir derim.
Okuyucum Sayın Erdoğan Yazıcı hemen bir cevabi E-Mail göndermiş. Bu mailden kesikler sunayım ki anlatmak istedikleri anlaşılsın
“Değerli Ahmet Bey,
Gençlere ilişkin, nasihat etme önerime getirdiğiniz yaklaşım: Gençlerin kendi havalarında oldukları,
Kendilerinden başka, hatta kendi keyiflerinden başka şeyleri düşünmemeleri nedeniyle ne söylenebileceğine ilişkin tereddütleri içeriyordu.
İşte asıl mesele buya. Sizden beklediğim BİLGELİK bu sarmaldan kurtulma ya da daha doğrusu çıkma heveslerinin, isteklerinin oluşmasını özendirmek.
Başkalarını düşünmenin, aslında kendini düşünmek olduğunu, vermenin aslında bir alma ve zenginleşme süreci yarattığını, örnekler sunmanın sizin o didaktik üslubunuzla kolayca izah edilebileceğini düşündüm....” derken
Gençler de bizzat gördüğü haller olarak otobüslerde yer vermeyi bırakın, kitap okurmuş Tlf. da mail yazarmış veya yorgun uyurmuş gibi hareketler yapmalarını irdelemekte ve onların bu halleri yorgunluğumu unutturuyor derken şöyle sonlandırıyor.
“İşte bunun için, bunun gibi benzer şeyler için bir şeyler yapmam gerekir dedim. Ve size yeni yılda güzel sözlerle ulaşmağa gayret ederken, bunu da araya sokuşturayım dedim,
Onlar bizim çocuklarımız, çok meşguller ve yorgunlar, şefkatle yaklaşmamız lazım.”
***
Sayın Yazıcı mutlaka yıllar evveli bu konulara önem verip vurguladığım yazıları okumuşlardır ama unutmuş olabilirler.
Tekrar etmek yine elbette faydalıdır. Netice belki yavaş alınabilir ama bir şeyler olabilir. Her ne kadar gün geçtikçe daha bir ileri maneviyatı bırakın ananevi ev terbiye hali içinde olmak bile unutulmakta. Bundan gençlerden ziyade ebeveynlerin ebeveynlerinden başladığını düşünürüm.
Gazete linkleri değiştiği için bulamayabilirsiniz ama Google önemli yazılarımı kaydetmiş. Başlıkları yazar ve Müşahede Ahmet Güldağ ilavesiyle meraklılar okuyabilir.
Daha önce de var ise de yakın yıllar olarak 07.10.2002 de “Modern (!) Gençliğin Hedefi!” yazımdan sonraki 09.04.2006 da ki “Gençlerin Özgürlükçü Hareket ve Anketi” yazımdan kesikler sunayım.
“…Alâeddin Tepesi’nin Mevlâna’ya bakan çay bahçesinde ki sohbet sırasında etrafta haylice kız erkek gençler de çay, cola hatta alkolsüz(!)bira içerken sohbet etmekte idiler.
“Bak şu gençlere” diye başlamıştı arkadaşım. “Olumlu ciddi olanların yanında, olumsuz ve ciddiyet içinde olmayanlarda var maalesef. Benim tuhafıma giden durum, baş açık olanlar neyse ne de, bak şu kapalı genç kızlarımızın yani maneviyatlı kanaati verenlerin kot pantolon, dar bluz bir yana. Beraber oturdukları genç arkadaşları ile birlikte fütursuzca ve gösterim yaparcasına elini ileri uzatarak tuttuğu sigaradan çektikleri dumanı üfleyişlerine.
Hayran mı olayım yoksa esefleneyim mi bilemiyorum.”
“Sıkma canını. Zaman böyle diyorlar. Herkes özgürlük içinde istediğini yapabilmeli deniliyor. Sen geride kalmış çocukluk günlerini mi arıyorsun?
Biz çocuklar büyükler yanında gayet terbiyeli durur. Diz çöküp oturur. Kahve bile içemezdik.
Şimdikiler gibi eve gelen misafirden önce koltuğu kapıp oturmaz. Ayak uzatıp cola içmez. Ebeveynler de görmezden gelmez mi sanırsın.
O bizim ebeveyn ve yaşıtlarımızda idi.
Yavaş yavaş, evlatlar kıymetlendikse serbestleşti. Serbestleşenlerde evlatlarını daha da özgür yapınca, yaşam böyle gitmeye başladı.
Bak ben sana gençlikle ilgili bir anket sunayım. “Diyerek Konya Büyükşehir de çocuk ve gençlik kültürü ile ilgilenen Sayın M. Sami Küçüktığlı’nın yaptığı Anketten bir kaçı;
“Şehir genelinde üç merkez ilçe sınırları içinde yapılan ankette 185 öğrenciye eğitim hayatları ve okulları ile ilgili sorular yöneltildi. Sorulara verilen cevaplar çerçevesinde, öğrencilerin yüzde 41,7’si liselerdeki şiddet olaylarının temel kaynağını arkadaş çevresi olarak gösterirken, yüzde 45,24’ü şiddet olaylarının önüne geçilmesi için ailelerin ilgisinin gerektiğini belirtti. Ankette dikkat çeken bir diğer nokta ise, öğrencilerin daha çok komedi, mafya ve aksiyon türü filmleri izledikleri oldu. Ankette öğrencilere yöneltilen sorular ve alınan cevapları şöyle:
1. Liselerde eğitim kalitesinden memnun musunuz? Memnunum: Yüzde 10,71 Memnun değilim: Yüzde 78,57 Fikrim yok: Yüzde 10,71
2. Liselerdeki disiplin tedbirleri sizce yeterli mi? Yeterli: Yüzde 11,9 Orta derecede yeterli: Yüzde 29,76 Yetersiz: Yüzde 58,33
3. Okul idaresi disiplini bozacak davranışlara ve kişilere gerekli müdahaleleri yeterince yapabiliyor mu? Yeterince yapıyor: Yüzde 20,24 Yeterince yapamıyor: Yüzde 64,29 Fikrim yok: Yüzde 15,48
4. Liselerdeki şiddet olaylarının temel kaynağı sizce nedir? Ailenin ilgilenmemesi: Yüzde 19,05 Arkadaş çevresi: Yüzde 41,67 Okul idaresi ve öğretmenler: Yüzde 4,76 Okul dışından müdahale eden kişiler: Yüzde 14,29 Medya (Diziler-Filmler): Yüzde 10,71 Karşı cinsle olan diyalog: Yüzde 8,33 Siyasi meseleler: Yüzde 1,19
5. Liselerdeki şiddet olaylarının önüne nasıl geçilebilir? Aileler çocukları ile daha çok ilgilenmeli: Yüzde 45,24 Okul idaresi ve öğretmenler öğrencileri daha çok denetlemeli: Yüzde 17,86 Emniyet tedbirleri artırılmalı: Yüzde 23,81 Medya, şiddete yönelik programlar yapmamalı: Yüzde 13,1”
***
Yazılacak çok örnekler var ama bizlerinde ilgisizliği var. Geçen gün Antalya Serik İlçesi’nde ki aile doktoruna gittiğimde yaşlılara öncelik tanınıyordu.
Bir gencecik kız vardı “Kızım zaten öncelikte var bir ilaç yazdıracağım” deyişime “olmaz amca kusura bakma” derken kapıdan yeni çıkan yaşlı hastanın yanındaki genç bayan “Yarın sende ihtiyar olacak ayakta duramadığın için öncelik isteyeceksin. Ayıp oluyor” deyiverdi.
Konya’da otobüsteyim. Çocuklu ve yaşlı bir hanım bindi ve oturan 15 yaşlarında iki genç kızımızın yanında durdu.
Beklemesi boşunaydı. Onlar gülüşerek neşe içinde keyifleri yerinde idi.
Seksen yaşında bendeniz kalktım “Gençler neşelenedursunlar beklemeyin buyurun oturun” deyince…
Arkalarında oturan herhalde ebeveyn veya değil olan kimse, “Vazifesi sana mı düştü ayıp değil mi? Konuşman” demez mi? Ve gençlerde duydukları halde fütursuzca bakıp oturmaya devam ettiler!
İşte iki olay biri bir ilçede, diğeri Mevlâna şehrinde!
10.07.2009 günü yayınlanan köşemde Prof. Oktay Sinanoğlu’nun sekiz yıl önce verdiği konferansta gençlere öğütlerini yazmak isterdim ama köşem sona geldi Arzu edenler “Profesörden Gençlere Öğüt” başlıklı yazımı Google’den bulabilirler.
Daha çok örnek ve deyimler var ama inşallah başka bir yazımda izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Konuyu temcit pilavı gibi tekrarlamanın bu günkü yaşamda hiçte boşuna olmadığını hatta sık sık vurgulamanın faydalılığı düşüncesindeyim. Önceki yazımım günü değerli yazarımız H. Yeşim Koçak Hanımefendi de değinmişti bu konuya.
“Adam sende herkes kendi yaşadığını yaşar” düşüncesinde olabilenlere daha önceleri yazdığım Kanunî Sultan Süleyman ile ilgili “Bir yönetim nasıl çöker…” de ki “Neme lazım…”
http://www.merhabagazetesi.com.tr/sablon.php?dosya=yazi.php&yazar=30&bolum=YAZAR
Konusunu bir daha okumak da faydalı olabilir derim.
Okuyucum Sayın Erdoğan Yazıcı hemen bir cevabi E-Mail göndermiş. Bu mailden kesikler sunayım ki anlatmak istedikleri anlaşılsın
“Değerli Ahmet Bey,
Gençlere ilişkin, nasihat etme önerime getirdiğiniz yaklaşım: Gençlerin kendi havalarında oldukları,
Kendilerinden başka, hatta kendi keyiflerinden başka şeyleri düşünmemeleri nedeniyle ne söylenebileceğine ilişkin tereddütleri içeriyordu.
İşte asıl mesele buya. Sizden beklediğim BİLGELİK bu sarmaldan kurtulma ya da daha doğrusu çıkma heveslerinin, isteklerinin oluşmasını özendirmek.
Başkalarını düşünmenin, aslında kendini düşünmek olduğunu, vermenin aslında bir alma ve zenginleşme süreci yarattığını, örnekler sunmanın sizin o didaktik üslubunuzla kolayca izah edilebileceğini düşündüm....” derken
Gençler de bizzat gördüğü haller olarak otobüslerde yer vermeyi bırakın, kitap okurmuş Tlf. da mail yazarmış veya yorgun uyurmuş gibi hareketler yapmalarını irdelemekte ve onların bu halleri yorgunluğumu unutturuyor derken şöyle sonlandırıyor.
“İşte bunun için, bunun gibi benzer şeyler için bir şeyler yapmam gerekir dedim. Ve size yeni yılda güzel sözlerle ulaşmağa gayret ederken, bunu da araya sokuşturayım dedim,
Onlar bizim çocuklarımız, çok meşguller ve yorgunlar, şefkatle yaklaşmamız lazım.”
***
Sayın Yazıcı mutlaka yıllar evveli bu konulara önem verip vurguladığım yazıları okumuşlardır ama unutmuş olabilirler.
Tekrar etmek yine elbette faydalıdır. Netice belki yavaş alınabilir ama bir şeyler olabilir. Her ne kadar gün geçtikçe daha bir ileri maneviyatı bırakın ananevi ev terbiye hali içinde olmak bile unutulmakta. Bundan gençlerden ziyade ebeveynlerin ebeveynlerinden başladığını düşünürüm.
Gazete linkleri değiştiği için bulamayabilirsiniz ama Google önemli yazılarımı kaydetmiş. Başlıkları yazar ve Müşahede Ahmet Güldağ ilavesiyle meraklılar okuyabilir.
Daha önce de var ise de yakın yıllar olarak 07.10.2002 de “Modern (!) Gençliğin Hedefi!” yazımdan sonraki 09.04.2006 da ki “Gençlerin Özgürlükçü Hareket ve Anketi” yazımdan kesikler sunayım.
“…Alâeddin Tepesi’nin Mevlâna’ya bakan çay bahçesinde ki sohbet sırasında etrafta haylice kız erkek gençler de çay, cola hatta alkolsüz(!)bira içerken sohbet etmekte idiler.
“Bak şu gençlere” diye başlamıştı arkadaşım. “Olumlu ciddi olanların yanında, olumsuz ve ciddiyet içinde olmayanlarda var maalesef. Benim tuhafıma giden durum, baş açık olanlar neyse ne de, bak şu kapalı genç kızlarımızın yani maneviyatlı kanaati verenlerin kot pantolon, dar bluz bir yana. Beraber oturdukları genç arkadaşları ile birlikte fütursuzca ve gösterim yaparcasına elini ileri uzatarak tuttuğu sigaradan çektikleri dumanı üfleyişlerine.
Hayran mı olayım yoksa esefleneyim mi bilemiyorum.”
“Sıkma canını. Zaman böyle diyorlar. Herkes özgürlük içinde istediğini yapabilmeli deniliyor. Sen geride kalmış çocukluk günlerini mi arıyorsun?
Biz çocuklar büyükler yanında gayet terbiyeli durur. Diz çöküp oturur. Kahve bile içemezdik.
Şimdikiler gibi eve gelen misafirden önce koltuğu kapıp oturmaz. Ayak uzatıp cola içmez. Ebeveynler de görmezden gelmez mi sanırsın.
O bizim ebeveyn ve yaşıtlarımızda idi.
Yavaş yavaş, evlatlar kıymetlendikse serbestleşti. Serbestleşenlerde evlatlarını daha da özgür yapınca, yaşam böyle gitmeye başladı.
Bak ben sana gençlikle ilgili bir anket sunayım. “Diyerek Konya Büyükşehir de çocuk ve gençlik kültürü ile ilgilenen Sayın M. Sami Küçüktığlı’nın yaptığı Anketten bir kaçı;
“Şehir genelinde üç merkez ilçe sınırları içinde yapılan ankette 185 öğrenciye eğitim hayatları ve okulları ile ilgili sorular yöneltildi. Sorulara verilen cevaplar çerçevesinde, öğrencilerin yüzde 41,7’si liselerdeki şiddet olaylarının temel kaynağını arkadaş çevresi olarak gösterirken, yüzde 45,24’ü şiddet olaylarının önüne geçilmesi için ailelerin ilgisinin gerektiğini belirtti. Ankette dikkat çeken bir diğer nokta ise, öğrencilerin daha çok komedi, mafya ve aksiyon türü filmleri izledikleri oldu. Ankette öğrencilere yöneltilen sorular ve alınan cevapları şöyle:
1. Liselerde eğitim kalitesinden memnun musunuz? Memnunum: Yüzde 10,71 Memnun değilim: Yüzde 78,57 Fikrim yok: Yüzde 10,71
2. Liselerdeki disiplin tedbirleri sizce yeterli mi? Yeterli: Yüzde 11,9 Orta derecede yeterli: Yüzde 29,76 Yetersiz: Yüzde 58,33
3. Okul idaresi disiplini bozacak davranışlara ve kişilere gerekli müdahaleleri yeterince yapabiliyor mu? Yeterince yapıyor: Yüzde 20,24 Yeterince yapamıyor: Yüzde 64,29 Fikrim yok: Yüzde 15,48
4. Liselerdeki şiddet olaylarının temel kaynağı sizce nedir? Ailenin ilgilenmemesi: Yüzde 19,05 Arkadaş çevresi: Yüzde 41,67 Okul idaresi ve öğretmenler: Yüzde 4,76 Okul dışından müdahale eden kişiler: Yüzde 14,29 Medya (Diziler-Filmler): Yüzde 10,71 Karşı cinsle olan diyalog: Yüzde 8,33 Siyasi meseleler: Yüzde 1,19
5. Liselerdeki şiddet olaylarının önüne nasıl geçilebilir? Aileler çocukları ile daha çok ilgilenmeli: Yüzde 45,24 Okul idaresi ve öğretmenler öğrencileri daha çok denetlemeli: Yüzde 17,86 Emniyet tedbirleri artırılmalı: Yüzde 23,81 Medya, şiddete yönelik programlar yapmamalı: Yüzde 13,1”
***
Yazılacak çok örnekler var ama bizlerinde ilgisizliği var. Geçen gün Antalya Serik İlçesi’nde ki aile doktoruna gittiğimde yaşlılara öncelik tanınıyordu.
Bir gencecik kız vardı “Kızım zaten öncelikte var bir ilaç yazdıracağım” deyişime “olmaz amca kusura bakma” derken kapıdan yeni çıkan yaşlı hastanın yanındaki genç bayan “Yarın sende ihtiyar olacak ayakta duramadığın için öncelik isteyeceksin. Ayıp oluyor” deyiverdi.
Konya’da otobüsteyim. Çocuklu ve yaşlı bir hanım bindi ve oturan 15 yaşlarında iki genç kızımızın yanında durdu.
Beklemesi boşunaydı. Onlar gülüşerek neşe içinde keyifleri yerinde idi.
Seksen yaşında bendeniz kalktım “Gençler neşelenedursunlar beklemeyin buyurun oturun” deyince…
Arkalarında oturan herhalde ebeveyn veya değil olan kimse, “Vazifesi sana mı düştü ayıp değil mi? Konuşman” demez mi? Ve gençlerde duydukları halde fütursuzca bakıp oturmaya devam ettiler!
İşte iki olay biri bir ilçede, diğeri Mevlâna şehrinde!
10.07.2009 günü yayınlanan köşemde Prof. Oktay Sinanoğlu’nun sekiz yıl önce verdiği konferansta gençlere öğütlerini yazmak isterdim ama köşem sona geldi Arzu edenler “Profesörden Gençlere Öğüt” başlıklı yazımı Google’den bulabilirler.
Daha çok örnek ve deyimler var ama inşallah başka bir yazımda izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…