Güney sınırımızdaki ilan edilmemiş savaş halinin sona ermesi üzerine milletin rahatlaması ile herkes yeniden yerine yurduna dönmeye başladı ve gelecek endişesi yerini yeniden ekonomik meseleler, zamlar ve hatta günü kurtarma telaşı içindeki yaşamına döndü.
Önce ABD sonra Rusya ile varılan mutabakatın neticesinin süresi ne kadar olur veya gerçekten verilen sözler tutulmayacak olursa tekrar bir askeri hareket başlar mı şimdiden bilinmez ama gelecek endişesini şahsi kaygılarla bir kenara bırakmış olanlara küçük bazı hatırlatmalar yapmak gerekiyor.
Şu zamana kadar işbaşına gelen iktidarlar ile muhalefette kalan partilerin mutlaka bir iç hesaplaşma yapmış olduklarına inanarak ABD bizim neyimiz olur diye tekrar sorarak hatırlatmalara başlayalım.
Resmî kuruluş tarihi 4 Temmuz 1776 olan ABD’nin geçmişte bizim hiçbir şeyimiz olmadığı dönemde yani Osmanlı Devleti döneminde tabir caiz ise Osmanlı’ya haraç veren bir ülke olduğunu bu ülkenin tarihçileri az da olsa gündeme getirdiler.
2. Dünya Savaşı’nda bir önceki cihan harbinde olduğu gibi resmen Almanya’nın yanında yer alsaydık ABD belki de Japonya’ya yaptığını yapıp bizi de atom bombasının yıkıcı tesiri ile tanıştırabilirdi.
Başımız atom bombası atmadı ama daha korkunç şeyler getirdi diyenler elbette haklıdırlar.
Sondan başlayacak olursak başıma gelenleri yazmaya hemen akla ilk gelen şey son günlerin popüler olayı Bağdadi’nin öldürülmesidir.
Neredeyse El Kaide lideri olan Bin Ladin’in öldürülmesinin kopyası olan bir operasyonla ortadan kaldırıldığı iddia edilen İŞİD liderinin cesedinin görüntülenmemesi de tıpkı Bin Ladin’in cesedinin okyanusa atıldığı iddiasını hatırlatıyor insanlara.
Daha önce ABD tarafından 7 kez öldürüldüğü açıklanan Bağdadi’nin bu defa hem AB, hem de Rusya, İran ve Türkiye’den gelen yoğun istek üzerine bir kere daha öldürülmüş olabileceğine Amerika bizim dostumuzdur dolayısıyla dediklerine inanılmalıdır diyenler vardır elbette bu ülkede de.
Bu arada ABD başkanının arkasından ettiği laflara bakarak nasıl bir yol haritası çizildiğini bilmediğimiz İŞİD lideri denilen Bağdadi’nin öldürülme operasyonunun basına dağıtılan beyaz saray görüntülerinin belki de çok kimsenin ilgisini çekmeyen bir tarafına dikkat çekmek istiyoruz.
El Kaide lideri Bin Ladin’in öldürüldüğü söylenen operasyonda siyahi ABD başkanının beyazlar arasında bir köşede sığıntı gibi oturduğu fotoğraflanırken bu defa Trump’ın görünüşte masaya hâkim bir pozisyonda otururken çekilen resimlerinin paylaşılmasını da manidar buluyoruz.
Amerika bizim stratejik müttefikimiz ya olur böyle insanlık halleri diyenler olacaktır elbette.
Devletlerarası siyasette hem de ABD gibi dünyaya nizamat verdiğini iddia eden bir ülkenin siyasetinde hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inandığımız belirterek devam edelim.
Şu ana kadarki gelişmelere bakarak hemen herkesin bildiği ancak söyleyemediği birkaç hususu not edelim.
Temeli siyonist İsrail’i korumak olan petrol ve diğer enerji yollarını kontrol altında tutmak amacıyla Ortadoğu’da belki de her değişen ABD başkanı ile başka bir isim veya hüviyet altında kurulan tüm terör örgütlerinin kurucusu da hamisi de dost ve stratejik müttefik bildiğimiz Amerika’dır.
Siyonist İsrail’in bilgisi hatta denetimi altında olan bu terör örgütlerini Ermeni terör örgütü olan Asala’dan başlatırsak karşımıza sırasıyla KCK, PKK, Hizbullah, El Kaide, PYD, DAİŞ ve sonunda da İŞİD adı altında vekalet savaşlarının figüranı olarak çıktılar.
Esasında eline tutuşturulan paçavraların değişmesinden başka hiçbir şeyleri değişmeyen bu terör örgütlerinin ipinin ABD ve onun dünya jandarması olarak kullandığı NATO karargâhının elinde olduğu gerçeği saklanamayacak hale gelmiştir.
Ortadoğu’nun Müslüman halkları ve emperyalist dış güçlerce atanan yöneticileri üzerlerinde oynanan oyunu fark etmedikleri sürece adı her defasında farklı olacak olan terör örgütleri de hiç bir zaman bitmeyecektir.
Bu arada Şii İran ile Sovyet yayılmacılığından vazgeçmediği görülen Rusya’nın bir taraftan Nusayri (Şii İslam) Suriye rejimini desteklerken diğer taraftan PKK/PYD’nin kayıpsız bir şekilde geri çekilmesindeki rollerinin dostluk mu yoksa düşmanlık mı olduğu da gelecek günlerde görülecektir.
Bütün bunlar olup biterken şu aralar BREXİT dolayısıyla AB ülkeleri özellikle de Almanya ile başı dertte olan İngiltere’nin Cihan Harbi sonrası çizdiği sınırların ve nüfuz bölgesinin şimdilerde Türkiye, İran ve Rusya’nın müdahaleleri ile değiştirilmeye çalışılması karşısında suskun kalmayacağına inanıyoruz.
Çünkü hem ABD’nin hem İngiltere’nin temelde destekledikleri odak SİYONİST İSRAİL’dir.