Geçtiğimiz 20 Yıl

Süleyman Küçük

Geçtiğimiz on yılda hem Türkiye hem de dünya, gözlerimizin önünde değiştirildi.

Elbette Türkiye ve dünyanın değişimine hem şahit, hem de sebep olarak biz de değiştik.

Ekonomik durumumuz iyileşecek ve milli gelir kişi başına 20.000 dolar falan olacaktı yapmadılar.

Hala ekonomik olarak düze çıkacağız teranesi söylenmekte.

Türkiye’de bu güne kadar yaşadığımız pek çok şeyi yaşamak bir tarafa düşünemiyorduk bile.

Suriye’de savaşı başlamamıştı ve Beşşar Esed dostumuzdu.

Sonradan kanlı bıçaklı düşman olduk. Hatta Cuma Namazını Suriye de Emevi Camiinde kılacaktık.

Şimdi dostluk türküleri söylenir oldu. Bakalım sonu nasıl olacak bu işin?

Mülteci akını başlamamıştı ama, bu günlerde, siyasetin odak noktası haline gelen sığınmacı sorunu için, sınırdaki mayınlar temizlenmişti.

Ahmet Davutoğlu başbakandı ve emir verdim dediği Rus uçağı düşürülmemiş ve Rusya ile önce siyasi, sonra da iktisadi kriz yaşanmamış, barış süreci çökmemişti.

Rusya ile aramızı bozduk. sonra S400 ler aldık, ABD ile krizler yaşadık.

Şimdilerde Rusya ile en iyi dönemimizi yaşıyoruz desek yalan olmaz.

Tarihi düşmanımız olarak bilinen İngiltere ile 100 yıldır devam eden dostluğumuzu pekiştirmek için, kraliçeye doğum günü hediyesi bile verdik.

Fetö darbe girişimi olmamış ve en önemlisi Türkiye Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmemişti.

Rusya Kırım’ı ve Ukrayna’yı işgal etmemiş, biz de savaşan Ukrayna’dan Rusya’nın izni ile buğday ithal etmemiş ve enerji krizi gündelik hayatımızın bir parçası haline gelmemişti.

Ve belki de halk sağlığı açısından en önemlisi olan ve iki yıl bizi eve kapatan, ancak sonradan virüsü de aşısı da sahte olan, küresel covid 19 salgını henüz gerçekleşmemişti.

Daha pek çok şey sayılabilir bunlar gibi.

Son 20 yılda tarih o kadar hızlı aktı ki, bazısına ayak uydurabildik, bazısına ise uyduramadık.

Bilim adına dünyadaki bilginin kendisinin ve elde edilmesinin, büyük bir hızla dönüşüme uğradığı bir dönemde yaşıyoruz.

Geçmişe ait bütün bilgilerimizin hızla geçersizleştiğini veya kasıtlı olarak geçersizleştirildiğini görüyoruz.

Bilim adına pek çok şey aydınlatılmaya çalışılırken, yine bilim adına pek çok şey bilim adamları eliyle bulanıklaştırılıyor.

Uluslararası göç, küresel ekonomi ve enerji krizleri, çevre sorunları ve insani sorunların hâkim devletler eliyle derinleştirilmesi, küresel savaşın yeni biçimleri olarak devreye alınıyor.

Uluslararası ilişkilerin vekâlet savaşları eliyle yürütüldüğü iddiaları her geçen gün yaygınlaşıyor

Milletlerin egemenliğinin belirlenmesinin, siyasal bir mefhum olmaktan ekonomik kapasite olmaya evirildiğini görüyoruz.

İlaçlardan yargılamalara, insani tarafın ağır bastığı spordan kültüre, bilim ve sanattan çocuklarımızın eğitimine kadar tüm alanlarda yeni ilke ve kurallar dayatılarak egemenlik hakları yok ediliyor.

Yeni normal denilen sisteme itirazsız uyulmadan devam edilirse;

Geçen 20 yılın, geleceğimizi karartan 20 yıl olduğu kesinleşecektir.

FARKINDA MIYIZ?

Devletlerin egemenlikleri, sadece ülke sınırları ile belirlenmez.

Siyaseten eğitime ve yargıya kadar getirilen sınırlanmalar egemenliğin yok edildiği anlamına gelir.

Ulus devletlerin çokuluslu şirketler ve Dünya Bankası, IMF ve WHO gibi uluslar üstü kurumlarla, yeni bir egemenlik ağının oluşturulmasına bugün karşı çıkmayan devletlerin akıbetleri, dağılmak ve parçalanmak olacaktır.

Özellikle bu günlerde bütün sorunların çözümü gibi gösterilmeye çalışılan “YAPAY ZEKÂ UYGULAMALARI”, gelecekteki sorunların sebebi olabilecektir.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.