Geçmişe yolculuk  biletimiz: Kokular

Emel Kocaoğlu

Koku olarak adlandırdığımız şey, aslında havada çözünmüş olarak asılı kalan, yani çok hafif oldukları için uçan molekül karışımlarıdır. Koku, bizim için çok önemlidir; çünkü insanın diğer duyulardan önce kazandığı ilk duyu “koku”dur.

Kokuyu yıllar geçse de hafızamız unutmaz. Yani hafızamızla beyindeki koku merkezi çok yakından ilişkili. Daha önceden aldığımız bir kokuyu, yıllar sonra duyduğumuzda, bir kişiyi, bir anıyı, bir ortamı hatırlatır bize. Kokular; bir nevi geçmişe yolculuk biletidir.

Her şeyden önce koku duyumuz bir erken uyarı sistemi olarak görev yapıyor. Gaz sızıntısı, bozulmuş bir yiyecek ya da yangın gibi tehlikeli durumları koklama yeteneğimiz sayesinde fark edebiliyoruz. Kişi uyurken bile görev başında olan koku duyusu, duman kokusu gibi tehlikeli durumlarda bizi uyarırken, annemizin kahvaltı için hazırladığı çöreklerin kokusuyla şahane bir sabaha uyanmamızı da sağlıyor. Benim, koku körlüğü olarak tabir ettiğim koku alamama durumu, kişinin hayat kalitesini de etkiliyor.

Reklamcılar da koku, hafıza ve ruh hali arasındaki bağlantıyı çoktan keşfetmiş ve bunu reklam aracı olarak kullanmaya başlamış olacaklar ki; pek çok sektörde müşterilerin karar vermesini kolaylaştıracak ve ruh hallerini etkileyebilecek çeşitli özel kokular kullanılıyor; çünkü koku kişilerin davranışlarını etkiliyor. Örneğin, Lavanta kokusu restoranda geçirilen zamanı uzatıyor. Kötü kokan bir mekânda kim daha fazla kalmak ister öyle değil mi?

Son günlerde ülkece duyduğumuz harikulade bir koku var: Yağmur kokusu. Yağmuru izlemek kadar mutlu eden bir şey varsa o da yağmur kokusudur. Yaz yağmurunun ilk damlası toprağa düştüğünde, ortaya çıkan o koku hemen hemen herkesi mutlu eder. İnsanların koklamayı en sevdiği ve en rahatlatıcı kokulardan olan bu yağmur kokusunun aslında kendilerine özgü bir kokusu yok. Damlacıkların yere düşüp buharlaşmasından sonra oluşan koku, toprak kokusudur. İnsanların tazelik diye tabir ettikleri bu koku, toprağın nemlenmesi ile ortaya çıkmakta. 

 

Grip olduğumuzda koku alma duyumuz minimum seviyeye iner. Böyle zamanlarda ne hayattan keyif alırız ne de yediğimiz yemeklerden. Buradan da anlaşılacağı gibi koku ile tat duyumuz arasında çok yakın ve keskin bir ilişki vardır. Mesela; baharat kokusu bize yanma hissi verdiğinden yemeğin sıcakken daha da sıcak olduğu izlenimini oluşturur. Aynı zamanda baharatlar keskin kokulu bitkiler olduğu için lezzet algımızı tetikler. Yemek yemeden önce kokusu bizi cezbeder. Bir yemeği beğendiğimiz zaman, hemen içindeki baharatını sormamızın sebebi, aslında aldığımız leziz kokudur.

Duyduğumuz bir kokuyu bir süre sonra duymadığımızı fark ederiz. Bu kokunun kısa süre sonra yok olduğundan mıdır? Kesinlikle hayır. Bir süre sonra aynı kokuyu, aynı derecede algılamamamızın sebebi beyni yormamaktır. İnsan denilen varlığın yaratılışındaki şu şahaneliğe bakar mısınız? Yaradan, hem koku alma duyusu bahşedip hem de belli süre sonra bize yük olmasın diye ne de güzel tasarlamış. Hayran olmamak elde değil.

 

Ekmek gibi, toprak gibi, kahve gibi, kitap gibi,

Evvelâ, huzur kokan insanlara çıksın yolunuz.

Sevgiyle kalın…

 

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.