Bugün itibâriyle yeni bir seneye daha girildi. Bu yeni sene bütün insanlığa hassaten, Müslümanlara hayırlar-iyilikler-güzellikler getirsin. Bütün insanlara Hakk’ı bilip, hakça yaşama idrâkı nasip etsin. Yeni senede vicdanlara, güzel ahlak düsturlarını hayâta hâkim kılma isteği gelsin. Dağılan zihinler toparlansın, insanca davranışlar yaygınlaşsın, zulümler son bulsun. Her şeyden önemlisi, Kâinâtın Mutlak Sâhibi’ne olan isyanlar dursun, eller dûaya, diller istiğfâra, yürekler ve zihinler manâya açılsın. Herkes tek terbiye edici Rabbi Teâlâ’ya yönelsin inşaALLAH diyerek başlayalım yazımıza.
2020 senesi geçti, gitti gibi düşünüyoruz. Bilindiği üzere geçtiğimiz senede olumlu-olumsuz pek çok hâdise cereyân etti. Ancak sene içinde olup bitenler, küçük-büyük, yaşayan herkesi etkiledi. Bunlara gireceğiz ama her şeyden önemlisi biz Müslümanlar için, ömür takviminden bir sene daha düştü. Ebedî yurdumuz ahret hayâtına gün gün yaklaşıyoruz. Aldığımız her nefesin hesâbının verileceği çok çetin bir hesap günü bizleri bekliyor. Âhiretin âkıbetini belirleyen yaşadığımız her gün, müminler adına âdeta bir hazine değerindedir. Cenâbı Hak dünya günlerimizi, kendi istikâmeti doğrultusunda, gaflete düşmeden değerlendirebilmeyi nasip eylesin. (Amin)
Geçtiğimiz sene için; ‘belâ ve musibetlerin çokça yağdığı bir uğursuzluk senesiydi’ görüşünde olanlar çoktu. Hakikaten depremler (Elazığ, İzmir), sel felâketleri (Karadeniz’de yıkılan evleri hatırlayınız), yangınlar, terör olayları, patlamalar, göçmenlerin hazin âkıbetleri, covıd-19 salgın hastalığı ve ona bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar, can kayıpları… Bunların yanı sıra memleketimizin birbiri ardına gerçekleştirdiği atılımlardan rahatsız olanların, ülkemizi güneyde Sûriye meselesiyle, Kuzeyde Ermenistan-Azerbaycan meselesiyle, Doğuda İran ile, Batıda Yunanistan’la, Akdeniz’de hidro-karbon rezervlerinden dolayı Kıbrıs’ın haklarını yok sayarak bizi köşeye sıkıştırma çalışmaları, bilhassa Fransa’nın başını çektiği yüce dînimiz İslâm’a saldırma gayretleri, İslama fobi’nin yaygınlaştırılması yaşanan ciddi sıkıntılardı. Ve bunlar geçmişte değil hâlâ devam ediyor…
Bir kere evet, bütün bu olumsuzluklar yaşandı fakat bu yaşananlara ‘uğursuzluk’ diye bakılamaz. İnanan insanların yolu, rotası bellidir. Müslüman istikâmet insanıdır. Dünyânın denge unsurudur. Hak ve adâlet ölçüsüdür. Amma siz yoldan saparsanız, rotanızdan şaşarsanız, ölçünüzü tam yapmazsanız, dengenizi bozarsanız işte o zaman olanlar olur. Bilinsin ki, ‘olanlar, olması gerekenlerdir.’
Sen insan olarak insânî özelliklerini yitirirsen, fıtrata müdâhale ederek insanın cinsiyetiyle oynarsan, eşcinselliği yâhut cinsiyetsizliği yayarsan, bunun meşrulaşması için gayret sarf edersen, fuhşun ve ahlaksızlığın her çeşidini ulu orta işlersen olanlar olur, kardeşim… Hiç kusura bakma!
Sen insan olarak başka dinden olanları evinden-barkından, yerinden-yurdundan ederek onları göçmen durumuna düşürüp sonra dönüp o mazlumlara, aşağılık varlıklar olarak muamele edersen, insanları sırf İslam olduklarından dolayı olmadık işkencelere tâbi tutarsan (Çin’de Uygur Müslüman Türklere uygulanan zulümleri düşününüz), Arakan’da yirmi köyün insanlarını haritadan silersen ve onları sâdece Müslüman olmalarından dolayı satırlarla doğrarsan, yakarak öldürürsen,,, Olanlar olur, kardeşim. Zulümle kim âbâd olmuş ki? Yerlere yeksan olunmadı iyi ki…
İnsan olarak milletler tarûmar, toplumlar tarûmar, âileler tarûmar ve insanlar bedenen-rûhen tarûmar… Yalnızca bedenlere hitap eden, nefsin her hoşuna gidenin tatmin edildiği ama aslında tatminsizlik bataklığında rûhen bunalan hasta ruhlar… Hayâtın her safhasında yaşanan korkunç israflar… Bütün bu felâketler uzun zamandır insanların psikolojisini bozmuş vaziyette. Kaygı-stres-panik atak, anksiyete bozuklukları insanlar arasında yaygınlaşmış durumda. Bu gidiş nereye?... FE EYNE TEZHEBÛN?…
İnşaALLAH yeni sene bütün insanlığın zulümden adâlete, kötülükten iyiliğe, gafletten uyanışına vesile olsun. Hayırlı Cumâlar.