Gazze

Hüseyin Çetin

Biz bu dramı Bosna Hersek’te, Irak’ta, Suriye’de yaşadık. Çok geçmiyor ki Müslüman bir coğrafyada kan akmasın. Gerçi dünya bunun üzerine kurulu zaten değil mi? Hak ile batıl mücadelesi. İslam ve diğerlerinin mücadelesi. Cehennem zaten bunun için hak değil mi?

Bu süreçte en büyük eksiğimiz ders almıyor oluşumuz galiba. Gazze’de er geç bu dramın yaşanacağı çok açık ve net belli değil miydi? Neden Mavi Marmara benzeri oluşumlarla süreci tekrar tekrar zorlamadık, neden resimler – karikatürler – köşe yazıları – hikayeler vb. unsurlarla edebi ve kültürel açıdan yeterli girişimler yapmadık, neden stratejiler-tezler-doktrinler geliştirmedik ve her şeye rağmen zaten saldıracak olan bu lanetlenmiş kavme karşılık tünellere yığınak yapacak yardımı iletmedik Gazze’ye.

Şimdi hepimiz çaresizce sürekli ateşkesi bekliyoruz. Hamas izzetimizi ve onurumuzu çiğnetmemek için elinden geleni yaptı. Keşke isteyen Müslümanlara bir imkân tanınsaydı da gidip cihat edebilseydik, çocuklara canlı kalkan olabilseydik. Şehit edilen, yaralı olan insanlar ve özellikle de çocuklar sinemizde acı olarak kaldı. İnsani yardımlarla Gazze’nin yaralarını sarmaya çalışacağız elbette. Peki bu acıların bir daha yaşanmaması için hem fert hem de devlet bazında ne yapmalı acaba?

Fert bazında yapılacaklar nefisle cihat odaklı çalışmalar olsa gerek. Eğer Gazze’de ve diğer mazlum coğrafyalarda yaşananlar içimi yakıyorsa, Müslüman olarak asli görevlerimi tam yapmaya çalışmalıyım. Mutlaka sabah ve yatsı namazlarında camide olmalı, mazlum coğrafyalara yardım etmeye hazır asker olduğuma cami ve cemaat şahitlik etmeli. Bende dualarımda “Allah’ım ben senin askerinim, mazlumlara yardım et ve beni de bu yardıma vesile kıl” diye dua etmeliyim. Estağfurullah zikrini dilimden düşürmemeli, vakarlı ve ciddi olmalıyım. Bununla beraber gücüm yettiğince bütün eylem, miting, sempozyum vb. STK odaklı çalışmalara katılım sağlamalıyım.

Devlet bazında yapılacakların temelinde Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN hocamızın hayata geçirdiği D-8 oluşumunun canlandırılması ve İslam Birliği’nin kurulması en öncelikli mesele. Sahibi olduğumuz coğrafyamızda birlik oluşturup kendi ekonomi kurallarımızı, para birimimizi, savunma sanayimizi, dijital teknolojilerimizi, eğitim sistemimizi, sosyal medya araçlarımızı ve enerji politikalarımızı oluşturamadığımız müddetçe İslam ülkeleri her zaman parçalanma ve saldırı tehdidi altında olacaktır. İslam Birliğinin kurulması yeni bir dünyanın kurulmasına vesile olacak, dünyanın neresinde olursa olsun zulüm altında olan ve sömürülen insanlığa umut ışığı olacaktır. Bunu başaramadığımız müddetçe Müslüman ülkeler üzerinde oluşturulan korku ve sinmişlik duygusu geçecek gibi gözükmüyor. İnşallah batılı emperyal güçlerin tehditlerine boyun eğmeden bir an evvel Gazze’ye, Kudüs’e, Arakan’a, Doğu Türkistan’a ve Afrika’ya huzur ve barışı getirebiliriz.

Devlet bazında kısa sürede yapılabilecek çözümler ise diploması trafiğini arttırmak, malum ülke ile olan ticareti minimize etmek ve yasal işlemlerde zorluklar çıkarmak, Kuzey Kıbrıs’taki askeri varlığımızı arttırmak, güney sınırımızda oluşturduğumuz güvenli bölgenin derinliğini arttırmak, Mısır -Suriye ve Ürdün ile olan ilişkilerimizi ciddi şekilde güçlendirmek ve bu ülkelerle savunma sanayi-ekonomi odaklı üst düzey projeler açıklamak şeklinde sınıflandırılabilir.

Allah tüm mazlumların yardımcısı olsun, bu yardıma bizleri vesile kılsın, Hamas’ı ve bütün iyi niyetli oluşumları muzaffer eylesin, hakkın hâkim olduğu yeni bir dünyanın kurulmasını nasip etsin.