Konya'da 'gazeteci' denince akla gelen ilk isimlerden biri bu mesleğe 39 yılını veren Ali Sait Öge oluyor. Renkli bir sima olan Öge, şakacı yönüyle de herkesin sevgisini kazanıyor. Gençlik döneminde özellikle polis-adliye haberleriyle Konya'da marka olan Öge, meslek hayatını Merhaba Gazetesi'nin 10 Ocak ekine anlattı. Öge, 1985 yılından bu yana birçok anı biriktirdiğini ifade etti.
**Ali Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
Bozkır’ın Ahırlı Nahiyesinden eğitim camiasına yaklaşık 45 yıl hizmet veren merhum Latife emekli öğretmen Sait Öge’nin 6 çocuğundan 9 Şubat 1961 yılında dünyaya gelen 5. si… İlk ve Ortaokulumu Konya’da tamamladım. 1971 yılında annemin vefatının ardından hayata erken atılmam, ticaret hayatı ile de erken tanışmama vesile olmuştu. Ancak çalışma hayatımın niye yalan söyleyeyim şüphesiz en güzel günlerini basın camiasında yaşadım. Yeni Konya Gazetesinde kırımcı olarak çalışan arkadaşlarımın teşviki ile bende 1985 yılının ortalarında ve yaş olarak 30’undan sonra matbaa ve mürekkep kokusu ile tanışmış oldum. ‘Kırımcı’ olarak bile olsa mürekkep kokusu ve gazete sayfaları ile yıllarca haşır neşir olmam benim için ayrı ve çok özel bir dönemin ilk adımları olmuştu.
KIRIMCI OLARAK MESLEĞE GİRİŞ YAPTIM
**Gazetecilik serüveniniz nasıl başladı?
Yeni Konya Gazetesi’nde 1985 yılında başlayan ve kırımcılık olarak geçen çalışma hayatımı çeşitli nedenlerle 1988 yılında noktalamak zorunda kalmıştım. 1988 yılından 1990 yılına kadar yurt dışında yabancı bandıralı bir gemide çalıştıktan sonra Konya’ya geri döndüm. Konya’ya döndükten sonra en büyük hayalim yeniden basın camiasına dönebilmek ti. Ve bu hayalim önceki ismi Türkiye’de Yarın olan daha sonra Merhaba ismi ile Konya basınına yeni bir soluk getiren Konya’nın ilk 4 renkli ve ofset baskılı gazetede yeniden ‘Kırımcı’ olarak başlamam ile gerçekleşmişti.
ELİMİZDE TELSİZ ALTIMIZDA MOTOSİKLET
**Merhaba Gazetesi’nde hangi pozisyon/görevlerde bulundunuz?
Merhaba Gazetesi’ne ilk olarak matbaada gece kırımcı olarak işe başladım. Çalışma saatlerim gece olunca gündüz de kunduracılar sanayide ek iş olarak çalışıyordum. Benim gündüzleri de çalıştığımı öğrenen Müessese Müdürü Rıfat Tankut bana istersem gündüz de gazete bünyesinde bir ek iş imkanı sağlayacağını sanayide kazandığım ücreti verebileceğini söyleyince çok sevinmiştim. Çünkü gazetenin en heyecanlı ve en güzel çalışma ortamı gündüz oluyordu ve benim en büyük hayalim ve arzum ise daktilo seslerinin yankılandığı haber servisine adım atabilmekti. Kırımcılık, şoförlük, temizlikçilik derken en sonunda yıllardır hayalim olan muhabirliğe de Haber Merkezi İstihbarat Şefi rahmetli Hasan Hüseyin Korucu’nun teşviki ve bana sağlamış olduğu imkan sayesinde ilk adımımı atmıştım. Merhaba Gazetesi’nde Kırımcılık, Temizlik, Şoförlük, Aşçılık, Mizah Sayfası çizimi ve ufak tefek birkaç küçük haberlere gitmem ile yaklaşık 3 yılın ardından tüm ek işleri bıraktım ve tamamen muhabir oldum. Haber servisinde her muhabirin bir branşı vardı. Benim branşım Polis-Adliye Muhabirliği idi. Elimizde bir polis telsizi altımızda bir motosiklet günün 24 saati nerede bir adli haber olmuş koşuşturmaya başlamıştım. Çok kısa sürede Konya’da Polis-Adliye Haberlerinde adından başarı ile söz ettiren ve her ay ay her yıl başarısını plaket ve ödüllerle taçlandıran birisi olmuştum. Bu şekilde yaklaşık 20 yılı aşkın bir süre ilk göz ağrım olan Merhaba Gazetesi’nde muhabir olarak görev yaptım. Daha sonra Merhaba Gazetesi’nin yan kuruluşu olan Konya TV’de Haber Müdürü olarak 4 yıla yakın süre görev yaptım. Son olarak Konya Gazeteciler Cemiyeti’ne Sorumlu Müdür olarak getirildim. Burada da 7 yıl görev yaptım. 30 yıla yakın süren muhabirlik, müdürlük, cemiyet yönetim kurulu üyeliği görevlerimin arasında şüphesiz ki benim için ayrı bir gurur olan haberlere de imza atmıştım.
Bunların başında ise 17 Ağustos 1999 Depreminin ardından bölgede aylar süren çalışmam. Suriye’de Savaş Muhabirliği, Almanya, Bosna Hersek, Uzakdoğu, Afrika, Kenya gibi ülkelerde aylar süren araştırma ve çalışmalarımın ardından kaleme aldığım ve bana sayısız ödül kazandıran haberler geliyordu. Benim için en önemli gurur ise 30 yıl süren mesleki anılarımı, “Önce insan olmak. Sonrası mı? Gazetecilik” isimli kitabımda toplayarak Konya Basınında Muhabir olarak kitap yazma onuruna sahip olan ilk kişi olmam idi. Bu kitabımı da yine bir doğum günümde 9 Şubat 2020 tarihinde Pandemiden iki ay önce düzenlenen imza gününün ardından yayın hayatına kazandırdıktan sonra meslek hayatıma son noktayı koydum.
MESLEĞE AİLEMDEN DAHA ÇOK ZAMAN AYIRDIM
**Mesleki olarak unutamadığınız anılarınız oldu mu?
Bir gün akşam saatlerinde polis telsizinden Yeni Kamyon Garajı kavşağında ölümlü trafik kazası anonsu geldi. O anonsu da duyunca çok kısa süre içerisinde benim meşhur motosikletim ile bahse konu kaza yerine gittim. Serçe model tabir edilen küçük bir otomobil kum yüklü kamyon altında idi! İlk belirlemelere göre olay yerinde iki ex (Ölü) hastanede de üçü ağır yaralı vardı. Ben o anda sadece en iyi fotoğrafı nasıl çekerim onun derdinde idim. Bizim mesleğin de en acımasız yanı bu idi. Diğer acımasız bir yönünü de yine bu kazada görmüştüm. Çünkü kaza yapan benim öp öz ablamın kızı yeğenim, eşi ve arkadaşları imiş. Ve olay yerinde vefat eden iki kişiden birisinin yeğenimin kocası ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan kişinin ise öz yeğenim olduğunu bile bilmeden en güzel fotoyu çekme çabalarım yine baskın gelmişti. Buna benzer sayısız hüzünlü ve neşeli haberlere imza atmıştım. Dediğim gibi tüm bu ayrıntılar ise kitabımda yer almıştı. Muhabirlik ve Gazeteciliğe verdiğim önem ve mesleğime ayırdığım zaman evime, aileme ve çevreme ayırdığım vakitlerden çok ama çok fazla idi. Bu nedenle olacak ki benim gibi gazetecilik mesleğine gönül veren büyük kızım Latife’nin bir ara kaleme aldığı köşe yazısında kullandığı bir ifade benim aklımda uzun süre yer etmişti. ‘Babamın gazetecilik aşkı yüzünden biz çocukluğumuzu evde Babasız geçirdik” Evet, yıllar süren macera dolu meslek hayatımda Ramazan Ayı içerisinde evde yaptığım iftar sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Hatta bir ara ben haberde iken eşim gazeteye gelmiş. Haber Servisinde bir süre beni beklemiş. Ben gelmeyince arkadaşlara, “Ben bugün evde iftar programı düzenledim. Ali’yi eve iftara davet edecektim. Siz gelince söyleyin! Eğer müsaitse bugün akşam iftara evine gelsin! İşte gazetecilik bu demek ti…
Tüm bu yaşadıklarımı film şeridi gibi ne zaman gözümün önünden geçirsem içimi ayrı bir hüzün kaplar.
**Sizin için gazetecilik ne ifade ediyor, genç meslektaşlarınıza bir çağrınız olur mu?
Elinde bir akıllı telefon olan herkesin gazeteci olduğu bir dönemde gazetecilik ve muhabirlik yapma gayreti içerisinde olan genç meslektaşlarımıza acizane bir tavsiyem olacak;
Bu mesleği severek yapın. Kolay habercilik ve masa başı muhabirlik alışkanlığından vaz geçin. En güzel haber o haberi bizzat takip ederek ve bizzat yaşayarak yazılır. Bir habere gitmeden kulaktan duyma, Watshapp Haber Hattına gelen foto yarım yamalak bilgi ile veya abone olduğunuz bir ajanstan aldığınız hazır bilgiler ile yazılarak sayfalara aktarılan haberin ruhu da olmaz kalitesi de… Mesleğinizi ve haberi kesinlikle hafife almayın. Toplumun doğru ve gerçek haber alma özgürlüğünü sağlayacak olan kişinin kendiniz olduğunu unutmayın.
Çile çekmeden, eziyet görmeden, habere ulaşmak için dikenli yolları kat etmeden, yeri gelince birçok saldırılara, eleştirilere maruz kalmadan gazeteci olunmuyor. Bakın, Muhabirlik ve Gazetecilik bizim kuşak için bir ayrıcalıktı. Muhabirler olarak birbirimize haber atlatmak, gittiğimiz bir haberde en güzel fotoyu çekebilme yarışı bizim için harika bir rekabetti. Ailenle akşam yemeğinde bir arada olmak mı veya o anda bir habere yetişmek mi tercihinde ilk sırayı haberin alması bizim için büyük bir fedakârlıktı. Gittiğin bir haberde şüphelilerin yakınları tarafından kafamıza atılan taş bizim için ömür boyu saklanacak bir madalya idi. Kalemini satmadan, hakkın ve haklının yanında yer alman doğruları yazman bizim için büyük bir onurdu. Arkadaşlar arasında birbirimize yaptığımız akıl almaz şakalar ve muhabirlik oyunlarının ardından bir araya geldiğimizde yaptıklarımızı anlatıp gülüp eğlenmek bizim için en güzel dostluk ortamı idi. Bu şekilde mesleğe el atacaksınız durun, yok ilerde başka bir mesleğe geçmek için muhabirliği bir basamak olarak kullanacaksanız hiç başlamayın (!) diyeceğim de diyemiyorum çünkü bu gün bir yerel basının içerisinde bulunduğu zorluklar, sıkıntılar, çaresizlikler kendi çabaları ile bu onurlu mesleği ayakta tutma mücadelesi ne yazık ki bu sonu getiriyor.